birisi dedi bir yerde, yunus emre inanilmaz derecede sadedir, bir o kadar da derin ama, diye, bana mozart'ı hatırlattı bu laf. süper baba'nin dedesi ihsan devrim vefat etti ya birkaç gün oluyor, yine küçük bir şeyler izledim de yukarıda alıntıladığım laf aklıma geldi. bu sadelik yukarıdaki laftaki gibi inanılmaz biçimde gerçekçi yapıyor süper baba'yı. (bu gerçek olmayı övmüyorum. ya da bunu söylemekteki niyetim sanatta ölçünün gerçeklik olduğunu "sananlar"ın içinde bulunduğu gibi bir sapkınlık yüzünden değil. geç sanat manat(sanat hayattan ayrı bir şeymiş gibi), hayatta çoğu şey tam gerçek olduğu anda sıkıcılaşıverir, insan sıkıntı duyar.) işte süper baba'yı ne zaman izlesem bir ürpertiyle karışık kendimi bu salt gerçekliğin içinde buluyorum.
çocukluğumdur..bittiginde agladıgım ilk dizidir.. cuma akşamları saat 8dir, gündüzleri kalınan anneannenin evinden alınıp,eve gelip anneyle babayla sıcacık koltukta huzur içinde atv izlemektir. ilk sevgilinin aldıgı ilk hediyedir, ikimiz de başka başka yollara gitsek de atmaya kıyamadıgım tek hediyesidir..o kadar güzel o kadar ince bi düşünce barındırır ki..
çengelköyü sevme nedenimdir. süper baba kahvesine gidip 'anne ben nerdeyim biliyo musuuun' diye hayallerinden birini daha gerçekleştirmektir..
okullarda öğretmenlerin dersi kitabı masaya bırakıp küçük çocuklara izletmesi gereken dizidir. ne dizisi ya hu hayat bilgisinin ta kendisidir. iyi ki 90'larda çocuktum dedirten bir yapımdır süper baba, çocukluğumun o mutlu cuma akşamlarının sevgilisidir, tutkusudur. sokakları boşaltandır.
bugün aşk-ı memnu adına girilen binlerce entry i görünce bir kez daha nesilin artık ne kadar yozlaştığını anladım.süper baba benim ailemin bütün üyeleriyle birlikte izlediği son dizidir.
hatıra düştüğünde insanın içinde hala garip bir sıcaklık yaratan efsane dizi.
hiç olmayan bir dünyanın, gerçek olamayacak aktörleri; hiç yazılmamış toplumsal kurallarla bir oyun oynuyorlardı bize her hafta. sevmiştik de hani. herkesin o kadar iyi, o kadar anlayışlı olduğu yerler var zannediyorduk hala.
şimdiki gibi "türkiye'nin gerçeklerini anlatıyoruz" iddiası ile yanıbaşımızı saran kokuşmuşluğu övmüyor, olanı değil olması gerekeni anlatıyordu.
şimdi o yıllara dönsem!
ah ulan aaah! ne güzeldi çocukluğum...
çocukluk, sorumsuzluk...
çok severdim bu diziyi.
zaten bi bu vardı adam gibi.
ama bu şevval sam o yıllarda hiç olmuş mu şevket altuğ' a!
şimdiki hali bile o yıllardaki şevket altuğ' a olmazdı ya neyse!
geçen youtube'den bir bölümünü izledim bildiğin yarrak gibi diziymiş bu. niye kafamda iyi diye hatırlıyorum bilmiyorum, o dönem başka dizi olmadığından olsa gerek.
türkiye televizyonlarının 90'lı yıllardaki güzel yanlarını yansıtan iyi örneklerden birisi. şimdiki gibi paraya, kandırmaya, çıkarlara dayalı ilişkilerin baz alındığı diziler yoktu tabii o zamanlar.