neden? bir dönem rektörlük yaptığı bahçeşehir üniversitesi'nde kendisinden sonra girişilen kampüs inşaâtinde yanlış yapılması ve bunun üzerine mühürlenen inşaâtteki mührü sökmek.
adamın bütün olayı o üniversitede para karşılığı varsıl piçlerine ders vermek. bu kadar! amaç yasaları uygulamak falan değil, "bakın chp'liler ne pis adamlar" diye karalama kampanyası başlatmak yandaş basında.
aynı davada o rektör deniz ülke arıboğan da yargılanıyor. sonuçta üniversitenin sorumlusu. doğaldır yargılanması ama bir şey çıkacağını sanmıyor. sonuçta bu rektörün ya da öğretim üyesinin değil mimarın ve müteahhitin halt etmesi. kaldı ki deniz ülke arıboğan da twitter'da konuya açıklık getirmiş:
---alıntı---
bugün bahçeşehir üniversitesi rektörü olduğum dönemle ilgili bazı gazetelerde ve sitelerde 1 haber çıkmış.3 yıla kadar hapisle yargılanmam+
istenmiş. üniversitede kaçak inşaat yapılmasına dair. eski rektör, süheyl batum, ben ve yeni rektör yılmaz esmer'e dava açılmış.
buradaki en önemli nokta: "vakıf üniversiteleri kanunun da belirttiği gibi rektörler vakıf universitelerinde ita amiri değildir".yetkisizdir
mali işler, yapı inşaat işleri rektörlerin inisiyatifinde değildir. devlet üniversiteleri ile vakıfların bu konudaki yasaları farklı.
bu bakımdan benim için endişelenen dostlar rahat olabilirler.kaldı ki bu ülkede mahkemeye düşmeyen bir yönetici bulmak zordur".bu da geçer:)
---alıntı---
bu kadar saçma bir olay yani. bakın yandaş basının günlerce estireceği fırtınaya şimdi.
sonuçta, ülke, resmi ideolojinin doğrultusunda mezunlar vermeyi ana eğitim-öğretim ilkeleri ve işlevleri arasına almış ciddi sayıda "üniversite"'ye sahip. * dahası bu ilke ve işlevleri üreten bir anabilim dalının en üst düzeydeki akademisyenlerinden biridir sn. süheyl batum.
sonuna kadar, işinin ve ideolojisinin dahası siyasi meşrebinin gereğini yerine getirmektedir; ki bunda da şaşıracak, üzülecek bir şey yok! ibret alınabilir ama...
sonuçta ak parti, refah partisi içinden şevki yılmaz'a bakıp, ibret alabilen insanların varlığı nedeni ile bu günlerin siyasi başarısına uzanan öykünün ta kendisidir.
dün gece kendisine soğuk terler döktüren sorulara lafı çevirerek cevap vermemiş kişidir. kendisi gerçekten arkadaşlarımızın sorularıyla köşeye sıkışmıştır.
kendisine sorulan her soruda (gerçekten her soruda ama) siyasetin klişelerini (uzlaşma, dokunulmazlıkların kaldırılması, yolsuzlukla mücadele, ileri demokrasi, seçim barajı falan filan) ustaca kullanıyor kendileri. bu yönüyle tam not aldı. ama lan kck ile ilgili soru soran arkadaşa verdiği cevaptan ve verdiği diğer cevaplardan anladığım ki meğer adam soruları dinlemiyormuş.
"abbas güçlü ile genç bakış" programında bir seyircinin telefonla bağlanıp; "kağıttan kaplan dediniz sonra ben öyle demek istemedim şeklinde geri adım attınız. ne demek isteğinizi ifade edemiyormusunuz? iki lafı bir araya getirmekten acizmisiniz?" şeklindeki girişinden sonra adamcağıza fena ayar vermiştir.
Batum ile tartışan adamcağızın "ben öyle demek istemedim" demesi üzerine; "al işte sen de geri adım attın" demiştir.
telefonu açtığında acizlikle niteleyen insan batum'a saygılarını sunmaya başlar.
konuşma ilerlerken laf yetiştiremeyen yurdum insanı çareyi telefonu kapatmakta bulur.
(bkz: retorik)
(bkz: eristik)
an itibariyle "abbas güçlü ile genç bakış" programında soru soran öğrencilere "bak oğlum, yavrum, evladım" diyerek cevap verendir. oturduğum yerden tılt oldum yeminle.
şimdi arayıp "size baba diyebilir miyim?" diye sorasım var. bu ne biçim usluptur papacuğum yea.
"kağıttan kaplan" benzetmesi hiç yakışmadı. "kağıttan kuş" deseydi daha doğru olurdu. ayrıca daha kendi mensuplarını koruyamayan bir ordunun bir ülkeyi kurtarmasını beklemek zavallıca bir durumdu ve bu duruma düştü.
kılıçdaroğlu belgelerle gelen adam dı, süheyl batum'da sivrileyim derken belki bir gün bende kimbilir, başkan olurum diye ama kagıtla gidecek galiba...
süheyl batum'u haydi cezalandıralım da; daha dün balyoz davası denen uydurmayla ceza evlerine gönderilenlere ne diyeceksiniz. bunlar neredeydi bu güne değin, kimin içindeydi, kimlerle yazgı birlikleri vardı? yanıt yok mu?
insanlar ellerinden birşey gelmediği vakit başkalarından yardım isterler.
sayın süheyl batum'da elinden birşey gelmediği için artık askeriyenin gidişata el koymasını istemiştir.
diyelim, askerde sayın süheyl batum'un isteğini yerine getirdi ve yönetime el koydu. yapılan seçimler de sayın süheyl batum hangi yüzle halktan oy isteyebilecek merak etmekteyim. çünkü başarısız, elinden birşey gelmeyen, çare üretemeyen bir insansın ki başkalarından yardım istiyorsun, eğer bozuk düzeni asker düzeltecekse bu askeriyenin başarılı yönüdür ve takdir edilmesi gereken askeriyedir. sayın süheyl batum bundan nasıl kazanacaktır?
asker : yönetime el konulmuştur.
s.b. : bizim yapamadığımızı askeriye yaptı. yönetime çok güzel el koydu, oyları bize verin.