Bir boşluktur, bırakılmışlığı yaşar beden içten içe... Dış hayat'tan soyutlamak ister kendini, hayatın rüzgarına karsı ya direnmeye mecali yoktur, ya da o rüzgarın ruhu çoktan devirmesidir.Hayallerini kaybetmektir, yavaş yavaş her geçen gün bir hayali daha kaybetmektir.Sabah öğle saatlerinde uyandıgında evde kimseyi bulamamaktır.Kendi basına kahvaltı yapmaya çalışıp, mutfakta bir şeyler hazırlayıp moralsiz kahvaltı yapmaktır,dış yaşamdan kopmakla başlar sözlüğün oksijeniyle nefes almanın evresi...
Sözlük'ten önce bilgisayarla bir bütün olarak yaşamaktır.ifadeler, insan ilişkileri, konusmalar, azarlamalar, siktir cekmeler, aşk yaşamalar, yalakalık yapmalar, romantik erkek olmalar, klavye delikansı olmalar, bağırmalar, ayar vermeler, hayal ettiği "x" kişilikte olan insanı sözlükte yansıtarak rahatlamaktır.
Traji-komik değildir,trajedidir aslında, gecelerini gündüzünü başlıklar, özel mesajlar, ayar vermeler, laf sokmalar, gülmek adına taşşak geçmeler,(ya da gectigini zannetmeler) ve zirveler..
zirveler apayrı bişidir.Nicklerin yaşattığı ruhları bedenen tamamlama işidir aslında, zirvelerde sözlük nickinin size vermis olduğu elektriği bulamazsınız bazen zirvelerde, şaşırırsınız işte şaşırdıgınız "-çok soğuk birisi ya" ya da tam tersi "-alla alla sakin bi cocuga benziyor ama esprili bi tip" Ya da sözlük kızlarının ne güzelliğiyle orantılı zirve'nin ardından nick başlıklarına şirinlik kokan entryler girersiniz.
Herşey mümkün elbetteki.ben hiç zirveye gitmedim.ama bu gitmeyeceğim anlamına gelmez, burada anlatılmak istenen sözlüğün hayatının büyük bir bölümünü kapsıyanlardır.internet bilgi ve haber amaclı kullanıldığında sağlıklıdır.Bağımlılık yaptıgı anda işte o zaman size zarar vermeye başlar.Yaşadığımız stressli şeylerden kaçan insan alkol veya uyusturucu almak yerine sanal alemin serin sularına salar kendini, bağımlılık riski olanlarda sanal bağımlılıkta peşinden gelir.
Arkadaşlarınızla düzenli olarak yaptıgınız sosyal faaliyetlerdeki yüzyüze neşeli sohbetlerdeki tebessümün yerini ":)" işareti tutar mı ? sevgilinizin gözünün işindeki o puslu bakışları klavye üzerinden anlatabilir misiniz? aşk'ı heyecanı klavye üzerinden anlatabilir misiniz?
Bir hayat akıyor, sanalı, monitor arkadasındaki ilişkileri yaşayalım derken "gerçek" hayatı kaçırdığınızın farkında mısınız?
Birisi vardır çok seversiniz onu, beynininden parmalarına akan düşünceleri okurken tanırsınız kaynasırsınız sonra kanki * olursunuz belkide bir dost bilemeyiz.Gün gelir bişiler olur sözlükten ayrılır.Sözlükten ayrılması sanki adamın yaşamadığı anlamına geliyormuşcasına, ağlarsınız gelsinn nolurrrr dersiniz.sonra onun gitmesine sebeb olan kişiye karşı, karşı konulmaz bir saldırıya başlarsınız, e bu iş yanlız olmaz ki toplarsınız çok-eşli leri sonra komut verirsiniz."- saldırıyoruzzzzzz" diye sözlüğün tepkisini tansiyonunu ölçersiniz arada sırada, ha baktınız sözlüğün tansiyonu sırtınızı sıvazlıyacak bi durumda gülümsersiniz tekrar "-saldırıyoruzzz" dersiniz.
sözlüğü ciddiye almak denilen melet, illet hastalık budur işte.ayrılan yazarın sözlük dışındaki irtibatlarından iletişim kurup kaldığınız yerden devam etme seceneği varken beyninizi sinirlerinizi plastik gibi çekip durursunuz.çıkardığınız diş gıcırdatma seslerinin diğerlerinide rahatsız ettiğini düşünmezsiniz sizin bir davanız vardır, ne davası bir savaş(!)ınız vardır.Atın kardesim havan toplarını, ucak savarları sadece hedefe gider onlar merak etmeyin cevresindekilere zarar vermez(!)
sozluk hiçbir zaman "hayatın anlamı" konumuna gelmemelidir, bu derece bir bilgisayar bağımlılığı hastalıklıdır. Bu durumda olanlar dışarıda da bir hayat olduğu gerçeğiyle yüzleşip acilen bu durumdan kurtulmalıdırlar. Bunu yapamayanlar bir süre sonra kendilerini toplumdan dışlanmış hissetmeye başlarlar, iyice içine kapanırlar, ondan sonra da yapacak birşey yoktur kanımca...