Şarkıcı çelik'ten çocukken çok korkardım. ona benzeyen adamları görünce hala rahatsız olurum.
O klasmana giren bazı tipler var öyle kafamda, adını koyamadığım garip bir huzursuzluk veriyorlar bana. Bir an önce uzaklaşmak istiyorum muhatap olmak zorunda kalınca, tanımlamaya çalışayım; sanki hiç insan olmaması gerekiyormuş gibi insanlar vardır, Normal insani şeylerin çok garip durduğu insanlar. Ayağını filan görmemem gerekiyordur o insanların mesela, yemek yerken görmemeliyim. Amaan neyse, psikoloji işte. Muamma.
size ne kadar tuhaf gelir bilemem ama ölüm en tuhaf korkum. mutsuz olduğumda veya en mutlu anımda bile korkarım. bir gün ölecek olmak fikrinden nefret ediyorum. okuduğum kitabı yazan kişinin ölmüş olmasından, izlediğim filmlerde ölü aktörler görmekten nefret ediyorum.
24 yaşındayım ve hala gece su içmeye kalktığımda yatağıma koşarak dönüyorum. ayrıca yatağımın altında beni yemek için bekleyen bir şeylerin olduğuna inanıp ayaklarımı yatak sınırlarından dışarı çıkartmıyorum. bizde de böyle kardiş naparsın.
Herhangi bir adaya gitmek beni geriyor. Evet ada fobi yolunda ilerliyor olabilirim. Google amca böyle bir korkunun bilimsel adını bana söylemedi. Belki yeni bir korku adı olacak "islandphobia" .
Küçükken geniz etim vardı. Burnumdan nefes alamazdım. Annem ise eve erken gelmem için kaçırırlar seni diyerek beni korkuturdu.
Benim de kafamda o muazzam korku oluşurdu. Ben burnumdan nefes alamıyorum Ya beni kaçırdıklarında ağzımı bantlarlarsa???
kadınlardan korkuyorum ben, tek tek değil, grup halinde oldukları zaman.
geçenlerde bir kurultaydım, çalıştaylardan birisi kadın ağırlıklıydı, birde sağda solda duran birkaç tıfıl ve birkaç kadayıf böyle gözümden yok oldu ve sanki sadece kadınlar kaldı geriye, etrafım önüm arkam her tarafım kadındı. sanki kendi aralarında fısır fısır benden bahsediyorlardı, birisi gülümsediğinde üstüme alınıp beni mi gülünç buldu acaba diye düşünmeye başladım.sonra gerçek ile halisünasyon birbirine karıştı (işte bunlar hep absinth içmekten) sanki hepsi birden kalktı ve üstüme yürümeye başladılar ve gelirken de çantalarından makyaj malzemelerini, o leş parfümlerini falan çıkartıyorlardı, kendilerini bana beğendirmek istercesine kokular sürünerek,abartı abartı ve taşırarak rujlar sürerek üstüme geliyorlardı, korktum açıkçası kalbimin hızlandığını ve şakaklarımdan süzülen teri hissettim, bazıları dilleri ile dudaklarını yalıyor bazıları ise alt dudaklarını ısırıyorlardı, beni aralarına aldılar o onlarca karışık egzotik meyve özlü parfümler, fondöten kokuları falan birbirine karıştı, ellerini hissediyordum olur olmadık yerlerimde, resmen kafamı çalkaladım ve gerçek dünyaya döndüm, hemen de terk ettim konferans salonunu ve odama çekilip küveti doldurdum, antalya nın turunçgil bitki örtüsünden esinlenen köpükler ile sıcak suya bıraktım kendimi ve içkimi yudumlayarak anca rahatlayıp sakinleşebildim.
kuşlardan korkuyorum. ve korkmam için öyle ihtişamlı bir kuş olmasına gerek yok. serçeden, muhabbet kuşundan bile korkuyorum. kanat çırpmalarından nefret ediyorum.
edit: tavuk, horoz ve civciv de dahil.
Düğmeler. Korku demeyelim ama bazı düğmelere karşı bir tiksintim var ve hatta yanlışlıkla dokunduğumda titriyorum. mesela şu yorgan kılıfı düğmeleri, şeffaf ve büyük oluyorlar. Veya şu kalp şeklindeki düğmeler falan. Nefret ediyorum sözlük, anlatılır gibi değil.
şu an bile unutkanlığım biraz var ancak öyle bir korku ki biletleri, broşürleri, sevdiklerimin vesikalıklarını, yazılan notları ilgili kişinin ismi ve tarihle birlikte saklama gibi bir huyum var. okuduğum kitapları tekrar okuma kararı aldım bu yüzden üstelik.