neymiş bu ''bu dildir'',''şu lehçedir'',''o bilmem nedir'' tartışması. ne ekmek yendi bundan be. ya iki insan arasında anlaşıyor mu? bende dilin işlevi biter orda. kürtçe dilse veya değil de başka bir şeyse ne değişir. ''onlarınki dil bile değil. lehçe. biz onlardan üstünüz'' mü demek istiyor türkler?
ya da kürtler kendilerini eksik mi görüyor biri ''kürtçe dil değilmiş lan'' deyince.
buyurdum. arkasından kutsal ruh kişisinden şu entry geldi.
söz, deyim, terim ve ad dahil olmak üzere 26 bin kelimelik bir dildir. bu dilin 9 bin tanesi farsça, 6 bin tanesi arapça, 3 bin tanesi de türkçe kökenlidir.
evet, dilmiş hakikaten.
misal türkçe büyük sözlüğü 616.767 kelimeden oluşur. içerisinde hiç kürtçe kökenli kelime yoktur. arap ve fars alfabelerinde de kürtçe kökenli dil yoktur.
bu bile kürtçenin nasıl bir dil* olduğunun göstergesidir.
bu nedir ya? hangi mantık bunlara izin veriyor? nereye kadar gidecek? ya alın silahları tarayın birbirinizi ne uğraşıyorsunuz buralarda? gidin ve bir tane kürt veya bir tane türk kalmayıncaya kadar yiyin birbirinizi. bizde rahat edelim.
fakat bu sorun uzun süredir baş göstermekte ve işin acı tarafı, açıkçası yakılarak öldürülen serap eser'den beri * türk ulusunun da sabrı taştı ve açıkçası, engellenemeyen bir kürt nefreti oluştu.
ama dışarıda, durum sözlükte olduğu gibi değil, çünkü sözlükteki kürt sempatizanları, klavye başından "kürtçe bir dildir götünüze sığdırın hede hede hebele" deyip duruyorlar. biz ne kadar barışçı yaklaşırsak yaklaşalım, onlar daha da azacaklar, hep daha fazlasını isteyecekler. o yüzden (bkz: fight fire with fire)