Alev alev yanar vatanın her karışı,
Hürriyet uğruna dökülür son damlası kanın.
Mehriban yüzlü bir yiğit çıkar karanlıktan,
Eğilmez başıyla yazar destanı alnının tam ortasından.
Tarihe kazınır adı, korkusuz bir iz gibi…
2 gözümle gördüm: Umut, bir askerin yüreğinde saklıydı.
0 geri adım, ne kurşunda ne ihanette!
Cesaretle yürür, ölüm bile eğilir önünde,
Milletin sesi olur, bayrakla birlikte göğe yükselir özlemi!
ben seni bir çıkmazda sevdim
hava kapalıydı
her yer örümcek ağıyla kaplıydı sanki
ölürüm de vazgeçmem senden
sen benim ışığımsın
sen bana lütufsun
seni övmek için her an düşünebilirim
seni görmek için her sabah pencere önünde dikilebilirim
sana sarılmak için gözlerine bakmayı eksik edemem
sen benim canımsın
yüreğimin sahibisin.
Şiir: Kapalı Aşklar
Sevda der dururdum görmezdim
Sen aklıma gelene kadar
Artık benim yarimsin
Benden kaçışın yok
Sen artk kalbimin sahibisin
Gökte ve yerde olan her neyse
Sende benim için oysun
Cennet kapılarım sana her daim açık
Sarıl bana unutalım dünleri
Konuşalım bugünleri
Kapalı kapılar ardından yanmışım sana
Beni senden kurtaracak her şey boş gelir bana
Ne yıkılmaz bir aşk bu
Ne pansumanlar geçirdi yaralarım bilemezsin
Yarim, sen yüreğimin en sevgi dolu yerindesin.
senin canını yerim kadınım
öyle bir severim ki seni
hayal bile edemezsin
anlatılmaz bir yol bu yol
keşke anlasan beni
damarlarımda dolaşan kanın sebebi sensin
çöldeymiş gibi hissetmemin
çayırda çimende yürümemin
çorak arazide hava almamın
bütün bu hayallerin sebebi sensin.
Kendime kızıyorum bazen
Çok sevmemem gerekşyormuş
insan üzülüyormuş
Canı yanıyormuş
Yüreğinde kopuklar meydana geliyormuş
insanın kafası aşık olunca çalışmıyormuş
Yüreğini ona verdin mi kaybediyormuşsun
Biz zaten her zaman kaybedenler kulübündeyiz
Aşka inanmamak gerekiyormuş
Sonunda yalnız yapayalnız kalıyormuş insan
Değer verdikçe değerin çürüyormuş
Önemli olan gerçeğin ta kendisiymiş
Biz gerçekten çok uzak kalmışız
Üzülmeyelim dedikçe
Üzülen hep biz oluyormuşuz.
Sen bilmezsin…
Her sabah seni görmek için erken kalktığımı,
O tesadüf sandığın karşılaşmaların
Kalbimin en ince planı olduğunu.
Gülüşünü bir şarkı gibi taşıyorum içimde,
Sen konuşurken dünya susuyor sanki.
Bir adım daha atsam yanındayım,
Ama adını bile sormaya cesaretim yok henüz.
Telefon rehberimde yoksun,
Ama her bildirimde “acaba o mu?” diye bakıyorum.
Sana yazmadığım mesajlarla dolu notlarım,
Ve her satırında sen varsın… ama sen yoksun.
Bir gün anlarsın belki,
Gözüm gözünde bir saniye fazla durursa.
Ya da gülümsemem, sadece sana ait bir gülümsemeyse…
Ama yine de susarım, çünkü bazı duygular
Ancak kalpte büyüyünce güzeldir.
Sen bilmezsin…
Ama ben seni,
Bir şiirin en güzel dizesi gibi
Ezberden seviyorum.
içimde bir kırık aynadan düşüyor sesler,
Her yankıda başka bir ben, başka bir hiçlik.
Yeryüzü soluk, gökyüzü ağır bir kefen,
Ve biz, karanlığın kucağında kaybolmuş harfleriz.
Ne zaman dokunsam zamana,
Avuçlarımda bir rüyanın külleri,
Bir sabahın sonsuz intiharı…
Kim bilir, belki de uykuların ta kendisiyiz.
Beni çağırıyor yıldızsız boşluk,
Bir mavi unutuluşun kapısında.
Dilimde eski bir şarkının izleri,
Fısıltılar, hiçbir yere varamayan…
Bir dal kırılır gibi içim,
Düşerken geriye ne kalır ki?
Belki bir anı, belki bir rüya kırıntısı,
Ya da sadece sessizlik.
Sana geldim istanbul, yorgun ve uykusuz,
içimde bin telaş, ellerim boş, susuz.
Bir martı çığlığında düştüm koynuna,
Dalgalara bıraktım eski bir ruhsuzluğu.
Sokaklarında yankılandı eski bir türkü,
Tarih fısıldadı taşların yükü.
Köprüler kucak açtı, yollar sardı,
istanbul, sen beni yıllarca bekledin mi?
Gözlerimde denizin mavisi yandı,
Ezanda, vapurda, rüzgârda kaldı.
Her köşe başında ayrı bir hikâye,
Her kaldırımı bir ömür sakladı.
Ah istanbul, büyük yalnızlıkların şehri,
Gizli sevdaların, bitmeyen düşlerin.
Ben sana geldim, sen beni anladın,
Sonsuzluğa açılan eski bir kapıydın.
Sabah erken uyandım, gözlerim çapakta,
Bir kahve yapayım dedim, mutfak tam dağınık hatta!
Tuttum fincanı, koydum kahveyi,
Ama baktım… Şeker yok, kim aldı ki?
Kedim baktı bana, gözleri masmavi,
Sanki diyor ki: "Boşuna arama, suçlu belli!"
Şüpheli belliydi, patileri ıslak,
Şeker kabı devrilmiş, her yer yapış yapış, ne sak?!
Bir kahve içmek istedim, olmadı yine,
Kedi kazandı bu turu, düştüm halime!
Ama baktım sonra, masaya kıvrılmış,
Tatlı tatlı uyuyor, suçunu unutturmuş!
Neyse dedim, alayım bir bisküvi,
Sürpriz! Onu da yemiş, kurnaz serseri!
Ben aç, ben uykusuz, ama o pek mutlu,
Kediyle yaşamak… işte bu çok komik bir durum!
Gün batarken usulca, kızıl bir hüzünle,
Deniz suskun, rüzgar fısıldıyor gizlice.
ikimizin gölgesi uzuyor kaldırımda,
Zaman duruyor, dünya sessizce izliyor bizi.
Gözlerin yıldız gibi, karanlığa meydan,
Ellerin sıcacık, umutla dokunan.
Bir fısıltı gibi esiyor sevdan içime,
Geceye düşerken, sar beni düşlerime.
Alacakaranlık, aşkın en güzel rengi,
Ne geceye ait ne gündüzden geri.
Öylece kalalım, zaman bizi unutsun,
Sonsuz bir masalda, gökyüzü tanığımız olsun.
Sonsuz bir can sıkıntısı benimkisi,
Bitmeyen, dinmeyen,
içimin kuytularında saklanmış,
Hem suskun, hem bağıran,
Kulağıma usulca zehrini fısıldayan...
Kim diyebilir ki sevmedim onu?
Kim diyebilir ki dost değilim,
Arkadaş değilim insanlara?
Ama artık sevmiyorum kimseyi,
Yalnızca nötrüm; ne kızgın, ne kırgın…
Griye boyanmış kalbimin bütün renkleri.
Ne zaman oldu bu kopuş,
Kim çözdü aramızdaki bağları?
Ne zaman unuttuk
Bir elin sıcaklığını,
Bir çift gözde yanan samimiyeti,
Sarıldığımızda geçen o sancıyı?..
Şimdi attığımız her adım,
Geriye doğru bir kaçış.
Sokakta görüyorum onu,
Durmuş öylece, bekler gibi,
Ama o bekleyiş…
Bir cenazeyi bekleyen gözler gibi,
Ölü saç telleri, solmuş gülüşleri.
Sanki unutmuş her şeyi,
Beni, bizi, bir zamanlar olanı.
Dünyanın bütün yükü
Çökmüş omuzlarına,
Ve kalabalıklar…
Hepsi suskun yalanlara mahkûm.
Yine düşmüşüm sokaklara,
Belki görürüm umuduyla…
Ama "gördün de ne oldu şimdi?"
Diyor güvercinler,
Çit çit çitliyorlar çekirdekleri.
Bir çingene abla geliyor,
Eline tutuşmuş kırmızı çiçekler,
Bakamıyorum gözlerine bile.
"Almadın da ne oldu bak şimdi?"
Diyor bakışları…
"Verirdin sevdiğine."
Sonsuz bir can sıkıntısı,
Dönüp duran bir döngüde,
Aşkı, insanı, kendimi
Kaybettiğim bir şehirde…
Ne ses var, ne cevap,
Sadece içimde yankılanan,
Hiç bitmeyen bir “keşke..."