sözlük yazarlarının şiirleri

entry248 galeri40 ses1
    248.
  1. Üzülme dostum, her şey geçer,
    Gökyüzü hep mavi kalmaz.
    Gözyaşın düşse de toprağa,
    Bir gün çiçek olup açmaz mı?

    Dertlerin fısıldadığı gecelerde,
    Yüreğin sarsılsa da dimdik dur.
    Güneş en karanlık andan sonra,
    Yeniden doğmaz mı, ne dersin?

    Hayat bazen sınar sabrını,
    Ama sen yılma, sakın eğilme.
    Rüzgâr sert eser belki bugün,
    Ama fırtınalar da diner elbet.

    Unutma, dostluk en güçlü kaledir,
    Seninle birlikte dimdik duran.
    Ne zaman düşsen, elin elimde,
    Kalkarız birlikte, yine yürürüz.

    Dayan dostum, metin ol sen,
    Geçer bu günler, geçip gider.
    Gülüşünle aydınlanır dünya,
    Ve bahar yine gelir elbet.
    0 ...
  2. 247.
  3. Arabalarda ve şehir merkezindeki barlarda öpüşmek
    ihtiyacımız olan tek şeydi
    Yara izlerimin etrafına yıldızlar çizdin
    Ama şimdi kanıyorum..
    1 ...
  4. 246.
  5. Gölgeler Uykusu

    içimde bir kırık aynadan düşüyor sesler,
    Her yankıda başka bir ben, başka bir hiçlik.
    Yeryüzü soluk, gökyüzü ağır bir kefen,
    Ve biz, karanlığın kucağında kaybolmuş harfleriz.

    Ne zaman dokunsam zamana,
    Avuçlarımda bir rüyanın külleri,
    Bir sabahın sonsuz intiharı…
    Kim bilir, belki de uykuların ta kendisiyiz.

    Beni çağırıyor yıldızsız boşluk,
    Bir mavi unutuluşun kapısında.
    Dilimde eski bir şarkının izleri,
    Fısıltılar, hiçbir yere varamayan…

    Bir dal kırılır gibi içim,
    Düşerken geriye ne kalır ki?
    Belki bir anı, belki bir rüya kırıntısı,
    Ya da sadece sessizlik.
    0 ...
  6. 245.
  7. Sana geldim istanbul, yorgun ve uykusuz,
    içimde bin telaş, ellerim boş, susuz.
    Bir martı çığlığında düştüm koynuna,
    Dalgalara bıraktım eski bir ruhsuzluğu.

    Sokaklarında yankılandı eski bir türkü,
    Tarih fısıldadı taşların yükü.
    Köprüler kucak açtı, yollar sardı,
    istanbul, sen beni yıllarca bekledin mi?

    Gözlerimde denizin mavisi yandı,
    Ezanda, vapurda, rüzgârda kaldı.
    Her köşe başında ayrı bir hikâye,
    Her kaldırımı bir ömür sakladı.

    Ah istanbul, büyük yalnızlıkların şehri,
    Gizli sevdaların, bitmeyen düşlerin.
    Ben sana geldim, sen beni anladın,
    Sonsuzluğa açılan eski bir kapıydın.
    0 ...
  8. 244.
  9. dudakların kocaman
    nedir lan bunlar böyle
    burun da fındık üstelik
    bu nasıl bir tip söyle

    gözler hafiften çekik
    bakarsın ela ela
    ne istersin kız benden
    olacan başıma bela

    saçların dalgalıdır
    ama hep düzleştirirsin
    ne gerek var ki kuzum
    her halinle güzelsin.
    0 ...
  10. 243.
  11. Sabah erken uyandım, gözlerim çapakta,
    Bir kahve yapayım dedim, mutfak tam dağınık hatta!
    Tuttum fincanı, koydum kahveyi,
    Ama baktım… Şeker yok, kim aldı ki?

    Kedim baktı bana, gözleri masmavi,
    Sanki diyor ki: "Boşuna arama, suçlu belli!"
    Şüpheli belliydi, patileri ıslak,
    Şeker kabı devrilmiş, her yer yapış yapış, ne sak?!

    Bir kahve içmek istedim, olmadı yine,
    Kedi kazandı bu turu, düştüm halime!
    Ama baktım sonra, masaya kıvrılmış,
    Tatlı tatlı uyuyor, suçunu unutturmuş!

    Neyse dedim, alayım bir bisküvi,
    Sürpriz! Onu da yemiş, kurnaz serseri!
    Ben aç, ben uykusuz, ama o pek mutlu,
    Kediyle yaşamak… işte bu çok komik bir durum!
    1 ...
  12. 242.
  13. Karanlık çökerken ufka,
    Bil ki sabah yakındadır.
    Her fırtınanın ardından,
    Mavi bir gök yanındadır.

    Dikenler dolsa da yola,
    Çiçekler açar ardında.
    Her kışın bir baharı var,
    Yeşerir umut sonunda.

    Gözyaşın düşse de toprağa,
    Bir gün filiz olur çıkar.
    Gecenin en koyu anı,
    Güneşten önce parıldar.

    Yüreğin sakın yılmasın,
    Zaman döner, devran döner.
    Güzel günler kapındadır,
    inan, sabır her şey çözer.
    0 ...
  14. 241.
  15. Zorluklarla dolu dar yollar gibi,
    Her yokuşun bir inişi vardır.
    Karanlık çökerse korkma sakın,
    Güneş doğar, sabah yakındır.

    Haksızlık çökerse gönlüne ağır,
    Adalet bir gün yerini bulur.
    Sabırla bekleyen her yorgun kalp,
    Hakkını elbet bir gün alır.

    Fırtına eser, dal kırılır belki,
    Ama kök güçlü, dimdik kalır.
    Zaman, en büyük öğretmendir,
    Sabredenin yüzü güler sonunda.

    Üzülme bugün dert sardıysa,
    Yarın huzurla dolar boşluk.
    Gecenin en karanlık anı,
    Şafağın habercisidir, unutma!
    0 ...
  16. 240.
  17. Gün batarken usulca, kızıl bir hüzünle,
    Deniz suskun, rüzgar fısıldıyor gizlice.
    ikimizin gölgesi uzuyor kaldırımda,
    Zaman duruyor, dünya sessizce izliyor bizi.

    Gözlerin yıldız gibi, karanlığa meydan,
    Ellerin sıcacık, umutla dokunan.
    Bir fısıltı gibi esiyor sevdan içime,
    Geceye düşerken, sar beni düşlerime.

    Alacakaranlık, aşkın en güzel rengi,
    Ne geceye ait ne gündüzden geri.
    Öylece kalalım, zaman bizi unutsun,
    Sonsuz bir masalda, gökyüzü tanığımız olsun.
    0 ...
  18. 239.
  19. Sen hangi baharın sırrısın, söyle?
    Güller mi fısıldadı tenine o ahengi?
    Gökyüzü mü ödünç verdi gözlerine
    Bu kadar derin, bu kadar efsunlu rengi?

    Rüzgâr mı öğrendi saçlarından esmeyi,
    Yıldızlar mı gıpta etti parıltına?
    Öyle güzelsin ki, bakmaya kıyamam,
    Zaman bile durur yanında.

    Gülüşünle aydınlanır geceler,
    Güneş bile nazlanır doğarken.
    Sen varken dünya daha güzel,
    Şiirler bile eksik kalır söylerken.

    Öyle bir sanat ki varlığın sevgilim,
    Tanrı en güzel düşünden yaratmış seni.
    Ne ressam çizebilir suretini,
    Ne şair anlatabilir derinliğini.
    0 ...
  20. 238.
  21. 237.
  22. Sonsuz bir can sıkıntısı benimkisi,
    Bitmeyen, dinmeyen,
    içimin kuytularında saklanmış,
    Hem suskun, hem bağıran,
    Kulağıma usulca zehrini fısıldayan...

    Kim diyebilir ki sevmedim onu?
    Kim diyebilir ki dost değilim,
    Arkadaş değilim insanlara?
    Ama artık sevmiyorum kimseyi,
    Yalnızca nötrüm; ne kızgın, ne kırgın…
    Griye boyanmış kalbimin bütün renkleri.

    Ne zaman oldu bu kopuş,
    Kim çözdü aramızdaki bağları?
    Ne zaman unuttuk
    Bir elin sıcaklığını,
    Bir çift gözde yanan samimiyeti,
    Sarıldığımızda geçen o sancıyı?..
    Şimdi attığımız her adım,
    Geriye doğru bir kaçış.

    Sokakta görüyorum onu,
    Durmuş öylece, bekler gibi,
    Ama o bekleyiş…
    Bir cenazeyi bekleyen gözler gibi,
    Ölü saç telleri, solmuş gülüşleri.
    Sanki unutmuş her şeyi,
    Beni, bizi, bir zamanlar olanı.
    Dünyanın bütün yükü
    Çökmüş omuzlarına,
    Ve kalabalıklar…
    Hepsi suskun yalanlara mahkûm.

    Yine düşmüşüm sokaklara,
    Belki görürüm umuduyla…
    Ama "gördün de ne oldu şimdi?"
    Diyor güvercinler,
    Çit çit çitliyorlar çekirdekleri.

    Bir çingene abla geliyor,
    Eline tutuşmuş kırmızı çiçekler,
    Bakamıyorum gözlerine bile.
    "Almadın da ne oldu bak şimdi?"
    Diyor bakışları…
    "Verirdin sevdiğine."

    Sonsuz bir can sıkıntısı,
    Dönüp duran bir döngüde,
    Aşkı, insanı, kendimi
    Kaybettiğim bir şehirde…
    Ne ses var, ne cevap,
    Sadece içimde yankılanan,
    Hiç bitmeyen bir “keşke..."
    0 ...
  23. 236.
  24. Gözlerin bir zamanlar bahardı,
    Şimdi ise solgun bir sonbahar.
    Bir tebessüm düşer aklıma,
    Küçük bir yangın gibi hâlâ yanar.

    Sokaklar aynı, rüzgâr tanıdık,
    Ama adımlarımız eksik artık.
    Bir zamanlar aynı düşü gördük,
    Şimdi yabancı iki yalnızlık.

    Zaman siler mi derin izleri?
    Unutulur mu eski bir aşkın sesi?
    Kim bilir, belki başka bir mevsimde,
    Yine çalar kapımızı geçmişin nefesi.
    2 ...
  25. 235.
  26. Gün batarken deniz kıpkızıl,
    Gözlerinde aşk, derin ve asil.
    Rüzgar tenine dokunur hafif,
    Bir anda dünya durur, sessiz ve naif.

    Ellerin ellerimde, sımsıcak bir yaz,
    Kalbim seninle atar, durmadan biraz.
    Gülüşün düşer yakamozlara,
    Ay bile ışığını saklar sana.

    Saçların rüzgârla dans ederken,
    Zaman bile kaybolur gözlerinde.
    Bir bakışın yeter sevda için,
    Ömür boyu kalırım izlerinde.

    Gün batsa da sevdam bitmez,
    Sen varken gece bile üşütmez.
    Aşk, senin adınla yazılmış göklere,
    Bir ömür seninle, başka düş yetmez…
    2 ...
  27. 234.
  28. Zincir vurulsa da düşlerine,
    Karanlık sarsa da gündüzüne,
    Unutma, güneş doğar en zifiri gecede,
    Dayan dostum, sabırla, inançla.

    Gözlerin hüzünle dolsa bile,
    Yüreğin daralsa, umut tükenir gibi olsa da,
    Bir tohum yeşerir en kuru toprakta,
    Sen de büyüyeceksin bu fırtınada.

    Esaret elbet biter bir gün,
    Gönüller hür doğar, bilirsin.
    Sabret, yarınların aydınlığında,
    Özgürlüğün şarkısını birlikte söyleriz.

    Yüreğini ferah tut, dostum,
    Kırılan kanatlar yeniden uçmayı öğrenir.
    1 ...
  29. 233.
  30. ilkbahar dokunur usulca saçlarıma,
    Güneşten bir ışık düşer avuçlarıma.
    Bir meltem gibi geçersin yanımdan,
    Kalbim çiçeklenir, açar anında.

    Gökyüzü masmavi, umutla dolu,
    Kuğular süzülür ırmağın yolunda.
    Bir çift kelebek döner dans ederek,
    Sanki aşkın izini sürüyorlar havada.

    Ellerin bir papatya gibi narin,
    Gözlerin gün batımı, sıcacık.
    Sesin, rüzgârın usul fısıltısı,
    Ruhuma dokunur, huzurla sarıp.

    Ah, ne güzel bahar, ne güzel sevda,
    Her esintide aşkın sesini duyarım.
    Sen gülümsedikçe açar goncalar,
    Ve ben hep baharda kalmak isterim…
    2 ...
  31. 232.
  32. Zaman, usulca dokundu yüzüme,
    gölgeler bıraktı gözlerimin altına.
    Bir sabah aynada tanıyamadım kendimi,
    gençlik gitmiş, izleri kalmış ardında.

    Oysa dün gibi hatırlarım,
    baharın saçlarına düştüğü günü,
    gülüşünün rüzgârı savurduğu anı,
    parmak uçlarımda hâlâ sıcaklığı.

    Zaman ellerini uzattı bize,
    önce nazik, sonra acımasız.
    Tenimizde aşkın izleri solarken,
    kalbimiz hâlâ o ilkbaharı özler.

    Yaşlandık mı, yoksa sadece büyüdük mü?
    Ellerin ellerimde, ama biraz daha kırılgan.
    Şimdi gözlerinle soruyorsun bana,
    “Gençlik gider mi, yoksa aşk kalır mı?”

    Bilmem sevgilim, belki de ikisi de…
    Ama zaman ne alırsa alsın,
    seninle geçen her an
    genç kalır içimde...
    0 ...
  33. 231.
  34. “Her şey hiç olarak başladı.” — Ben Weissenstein
    bunun üzerine bir şiir yazılırdı.
    0 ...
  35. 230.
  36. Şerha şerha inşirah
    kaim mi bir iklimin sathında
    hatıran, hatırımı sarsın
    imanım, kan ile zan altında..
    müstebit tedip eder,
    kasd-u fasit hattında
    mirin, irin irin mürailik raksında..
    salt eziyet ki meziyet ahvalim
    salmışım mekarimi
    vatansızdan hazzetmedim, hazzetmem
    kakılmışım, havf ve reca aksında..
    yetimin o kahreden bakışı
    ilahi, hem vallahi billahi
    gerilemem mücahade farzında..

    (14 C.Ahir 1437 - Medine-i Münevvere)
    0 ...
  37. 229.
  38. Rüzgârın fısıldadığı bir akşamüstü,
    Denizin yorgun dalgaları vururken kıyıya,
    Sen, hüzünle gülümseyen bir düş gibi,
    Sessizce oturuyordun, gözlerin uzaklara…

    Saçlarına dolan sonbahar yaprakları,
    Zamanın solgun anılarını hatırlatıyordu,
    Gözlerinde bir yudum hüzün, bir yudum özlem,
    Kim bilir hangi bahardan kalmış bir sevdaydı bu?

    Gecenin koynuna çekilirken gün,
    Bir martı kanat çırptı kimsesizliğe,
    Ve ben, sana söyleyemediğim her kelimeyi,
    Rüzgâra emanet ettim, belki duyar diye…

    Sen hâlâ oradaydın, denize bakarken,
    Düşlerin dalgalarla kayboluyordu,
    Ve ben, seni izlerken anladım ki,
    Bazı insanlar manzaranın ta kendisiydi…
    0 ...
  39. 228.
  40. Baharın ılık nefesi dokunur tenimize,
    Gül kokulu rüzgâr süzülür saçlarına.
    Gözlerinde titrek bir şarap kızılı,
    Ve gece, fısıldar aşkı dudaklarına.

    Kadehte yıldızlar dans eder usulca,
    içtikçe çoğalır sarhoş sevdalar.
    Sen gülerken, bahar dökülür vakitlere,
    Gecenin koynunda yankılanır anılar.

    Ellerin, narin bir şiirin mısrası,
    Sesin, eski bir şarkının en güzel notası.
    Şarap akar yavaşça vakitlerin arasından,
    Ve ben kaybolurum bakışlarında.

    Bu gece bahar bizim için açtı çiçeklerini,
    Şarap, aşk ve sen… Hepsi bir bütün.
    Zaman dursa, gece hiç bitmese,
    Ve ömrümüz, bu anın içinde erise.
    0 ...
  41. 227.
  42. Güneş usulca inerken ufka,
    Altın rengi dokunuyor denize.
    Rüzgâr hafifçe süzülüyor saçlarına,
    Ve ben, yine hayranım sana.

    Gözlerin akşamın en güzel tonu,
    Derin, sıcak ve sonsuz bir masal.
    Gülüşün gün batımının şiiri gibi,
    Her rengi içinde saklayan bir mucize.

    Dalga dalga vuruyor aşk içime,
    Teninde kaybolan yaz akşamları.
    Bir an, sadece bir an daha,
    Bu büyü hiç bitmesin istiyorum.

    Sen ve gün batımı, yan yana,
    Biri gökyüzünü, diğeri kalbimi boyuyor.
    Ve ben her akşam,
    Güneşin değil, senin batışına vuruluyorum.
    0 ...
  43. 226.
  44. Baharın kokusu dolmuş şehre,
    Ilgıt ılgıt esiyor rüzgâr,
    Güneş dokunuyor ince ince,
    Taze çiçeklere, genç yapraklara.

    Ve sen, güzel gözlü kız,
    Gözlerin sanki baharın kendisi,
    Biraz yeşil, biraz mavi,
    Bazen de günbatımı gibi.

    Gülüşün bir tomurcuk gibi açıyor,
    Sesin, sabah serinliği kadar berrak.
    Yanından geçen rüzgâr bile
    Sana dokunup bahara karışmakta.

    Ellerin bir çiçeği okşar gibi nazik,
    Adımların kelebek kadar hafif.
    Sen yürürken yollar bahar olur,
    Bahar, seninle tamam olur.
    1 ...
  45. 225.
  46. Bir bahar sabahı, rüzgâr usulca,
    Güneş tenine düşerken yumuşacık.
    Gülüşün dokunur yapraklara,
    Dalgalar gibi kıyıya vuran sıcak.

    Saçların rüzgâra karışan bir melodi,
    Ellerin gün ışığında bir şiir.
    Her adımın baharı getirir gibi,
    Çiçekler sana bakıp renklenir.

    Gözlerinde saklı bir yaz akşamı,
    Deniz kıyısında, yıldızlar içinde.
    Sen yürüdükçe gün uzuyor,
    Güneş bile batmaya kıyamıyor sen gidince.

    Ve ben, bu güzel havada,
    Seninle yan yana, düşler içinde.
    Rüzgâr, güneş, bahar ve sen,
    Hepsi aynı şiirin içinde.
    0 ...
  47. 224.
  48. bana nasılsın diye sormanı hayal ederek başladı her şey.
    ben sormaya çekindim.
    ya gece geç oldu diye bahane ettim,
    ya sabah çok erkendi,
    ya yüz yüzeydik,
    ya çok uzakta.
    çok konuşurduk asla konuya gelemezdik.
    umursamaz görünürdüm ya Allah biliyor.
    öldüm sanırdım her gidişinde.
    her gelemeyeceğini söylediğinde.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük