Kalbe bır ateş düşer önce
Sonra yastığa ilk gözyaşı
El kaleme kalem kağıda gider
Başlarda böyle zordur
Ama nimettendir yazmak.
Yazmak böyledir işte,
Yazmak böyle mühim bir iştir.
arabasına bindiğin öküzün benden fazla neyi var, kel oğlansa mesele, bende damarlısı var
gucci, mudo, beymen, yargıcı sistemin kölesi olmuşsun marka giyen kız
sürdüğün ruj bile benden pahalı, burnun havalarda senin marka giyen kız
sürmezsin elini max factor harici allığa, sen baya bir uçlarda yaşıyorsun marka giyen kız
anladım senden olmaz bana karı, köyde hatçe var silikonları olmasa bile senden havalı.
kırdık mı akşamları kurunun yanında soğanı, bizden iyisi mi var sistemin kölesi olan kız.
Ve ben gidiyordum,
Uzaklara.
Ben giderken onlar dönüyordu.
Onlar dönmeyi severken
Benim sevdam gitmeyeydi,
Çok uzaklara.
iki gözün gördüğünden daha uzağa,
Yani duyguların hissedilemeyeceği kadar
Yeşil ve morun;Kırmızı ve mavinin
Büyük bir ahenkle bir olduğu yerlere kadar
Uzaklara.
Ve sen kalbim
Düşleri kırılmış ve kaybedilmiş bir çocuk gibi
Yitirildin.
Bir çocuğun dökülen dişleri gibi artık yenilenemezsin.
Bir hüzünlü sonbahar olma hevesindesin,
Ama artık geçti o mevsim.
Bundan sonra mavi gökyüzü ,
Bulutlarla kaplı.
Üşümez gibi yapıyorsun ama
Kar yağmaya başlayalı
Sonbahar gitti, hüznü kaldı.
Ben ileri gittim;
Hüzünle sen kaldın.
Değersiz sözlerinle kanıp giden yıllarım,
Ucu görülmeyen yollarda sıkışıp kaldı
Ruhum bedenimden ayrılmışcasına bir acı
Sen yine gelmedin yine yine sevmedin..
Rahatlatıyormuş. Ehe.
Bir şeye benzemeyen şiirlerdir.
günler geceleri
geceler gündüzleri kovalar
ben beklerim
segâh sabâ,
dalda dut kurusu yüreğim
ha koptu ha kopacak
ben beklerim
nihavent akşamları,
kar topu dertler
çığ mevsimi
ah,
zamansız mektuplar gibi
ümit
beklerim,
hicaz
makamı dilenci arifim
rüzgarda savruk saçlarım
bir masada masal gibi
beklerim
hüzzam,
beklerim neyi
üfler gibi
her zaman
dilrubâ.
Bilmem o mudur ruhuma sahip olan
Ya da kalbime mühür olan
Kimse bilemez nasıl sevdiğimi
Ona karşı ne hissettigimi
Belki bir bahar esintisi bir çam sakızı
Yo hayır Olsa olsa o bir seher yıldızı.
melankoli siyahı semâda parıldayan kor
ve kara bulutlar eşliğinde dökülen kan.
işte fırtınanın yıldızlarla buluştuğu an,
bana görkemli bir seremoniyi hatırlatıyor.
geceye teslim olmak hiçliğin fısıltılarında,
sessizce yokluğun çağırışlarında kaybolmak
ve ölümsüzlüğü tanrının ilhamında tatmak
bana kederli bir ömür vaat ediyor.
toprağa düşen her yeni hayat öpücüğü
ve hüzün dallarını besleyen taze gözyaşları
ıssızlığımda beni kucaklayan dert ortakları,
bana delirten bir yalnızlığı öğretiyor.
meleklerin yalanları, ilahların oyunları,
kasvetli evrenin ihtişamlı karanlığı
ve ruhumun her zerresinde duyduğum acı,
bana sonsuz bir ıstırap veriyor.
cehenneme gitmeden hissetmek iliklerde,
hazineyi en derin mağaralarda aramak
ve kutsallığı kaosun içinde bulmak
kalbimi kaplayan günah karasıyla,
ciğerlerimi saran sülfür dumanıyla
ve zihnimdeki boşluğun ışıksızlığıyla;
bana güneşten uzak bir ölüm yaşatıyor.
ilk kez lise 1de yazmaya baslamistim siir yazmaya. Platonik bir sevdigom vardi lise de ilk ona atifta bulunarak yazmistim. Daha sonrasinda melankoli ve yalnizlik uzerine siir yazdim ara ara ask temali siirlwrimde vardi. sonrasinda uni 1de ise ask acisi uzerine siirim tavan yapti yer yer ask uzerine yazdim sonra temelli biraktim yazmayi. Umarim tekrar siir yazdiracak bir kadin girer hayatima yarim olarak..
Nefes alırken bile seni görüyorum
Aşkın; kiraz çiçekleri gibi kolayca açıp solduğu dogru sanırım
Rüya sanki bu
Havai fişekler gibi yandık fakat sadece küllerimiz kaldı
Bir kıvılcım gibi çıkan tanecikler içinde serpildin
Gün ışığı sana vuruyordu yoksunluklar içinde
Çiçeklerin kokusu sanki sendi ama sensizlik çok ağırdı
Ansızın gelirse aklına geriye dönme çoktan çiçekler sensiz kaldı...
süheyla; gözlerin suyun gece rengidir
ondandır gözlerinde dalıp gidişim
kırmızı bir gül ne de yakışır parmaklarına
avuçların kuşların yuvasıdır belki
süheyla;
ne zaman göğümün kuşu olacaksın
bir keder göyneği geçirdim üstüme akşam dikimi
unuttum artık eylülü ekimi ,güzeli çirkini
süheyla;
ne zaman döküleceksin penceremdeki çiçeğe
söyle; denizin mavisini anlat, dağların cıvıltısını an
ben buradayım süheyla
saçlarının kokusunu ezberlediğim yerde
adımı hangi sokakta ansan,duyar gelirim
herkese sağır olurum sen konuşunca
süheyla;
hüznün kızgın bir çöldür bilirim
söylesen güneşin yakar, gizlesen kumların