Asla unutamayacağım bir hikaye. Zira sonrasında saatlerce ağlamıştım. Bir de ağlamaya başlayınca "sussana evladım artık" diyen ana babaya "susamıyoroomkiiiiieeeeğğğ" diye vıyaklayan beni düşünün. Evlerden ırak. Neyden mi korktum,
Şimdi, Aile dostlarımız akşam yemeğine gelmiş. Yer sofrası kurulmuş, yemekler yenmiş, artık iş geyik muhabbetinde. Geldik meyve faslına, elma, armut, bilmemne bir de karpuz. Bir yandan yiyor, bir yandan aile büyükleri muhabbet ediyor, biz çocuklar da sus pus onları dinleyip nasıl kaçamak yapıp yaramazlık yapsak diye bakınıyoruz. Bir ara nasıl olduğunu hatırlayamadığım bir şekilde konu karpuz çekirdeklerine geldi. Neymiş, karpuz çekirdeğini yutunca midende karpuz çıkarmışmış. Bütün karpuz çekirdeklerini yutan ben, böyle hafif morarıklıkla kızarıklık arasında bir şey oldum, bunu gören muzip aile dost büyüğü hemen yanı başındaki çiçekten küçük bir parça koparıp kanka babaya diyor ki, "ulan ben bir tane karpuz çekirdeğini yanlışlıkla yuttum, midemde karpuz yetişmeye başladı, bak hatta dalları kulağımdan çıkmaya başlamış bile bak bak bak" o dalı böyle gözüme gözüme sokarak kulağını göstererek. Sonrasını söylemeye gerek yok.
"Ama ben çekerdekleren hepsini yuttuuuuuuğğğğğmmm ğğğııııaaaaa"
Aslında bu konudan daha önce bahsetmişim. Fakat bu kadar komik bir hikayenin böyle * Özet bir şekilde anlatılması bence pek tatmin edici olmamış.. Bu hali ile daha güzel..
Buyu filmi. Boyle daha ufagim. Bizim ailede hep 11 de yatar. Yaz tatilindeyiz. Ben yatmiyorum film izliycem dedim babam her zamanki gibi ne filmi dedi. Filmin ismini duyunca korkarsan yatagina gideceksin dogru dedi. Ama allahim nasil bir korkmak bismillah ceke ceke ve dua okuya okuya bitirdim filmi. Bir daha cinli film falan izlemedim zaten tek basima.
Makaslı tras makinesi vardır mekanik ondan korkardım küçükken. Bir de "çarşamba karısı" diye bir kadın olduğunu yaşlı koca karının biri anlatınca, tuvaletin kapısı açık annemin nöbet eşliğinde iki ay geçirdigimi hatırlıyorum.
Arabanın arka koltuğunda giderken açık olan ön camdan öndeki aracın fırlattığı bir taşın girip tam da gözüme denk gelmesinden ve o sebepten kör olacağımdan korkardım ben.
Hoş, şimdide elimde bardakla yürürken düşüp kırılan bardağın parçalarının gözüme girmesinden ve o sebepten kör olmaktan korkuyorum zaten.
anaokulu öğretmenimin bir tanesi. o kadınla ilgili tek bir anı var kafamda. o da neden sevmediğimi, korktuğumu anlatmaya yetiyor. çocuklara çocuk gibi davranmak gerek. korkutulması, sindirilmesi, sınırlandırılması, kalıplanması gereken bir varlık değildir çocuk. çocuğun içinde masumiyet vardır, her bebek iyi doğar derler ya öyle işte. onu serbest bırakın ve izleyin. izledikçe insanın gerçek doğasını keşfedeceksin çocukta. öğrenebileceğin her şeyi öğren ondan. bir öğretmen gibi düşün onu. sana gerçek kimliğini gösterecek, kendini bulmana yardım edecektir çocuk. öğren ondan nasıl bir insan olman gerektiğini. alışkanlıklar terk edilebilir ve insan yeniden temiz olabilir.