bugün

hiç acının ne olduğunu gördünüz mü?
hiç karşılıksız sevginin de ne olduğunu gördünüz mü?

https://www.youtube.com/shorts/A2Rx2wnNRpM

muhtemelen babası hiperaktif çocuğuna aldığı bir köpek yavrusu olabilir. sonra çocukta olan saldırganlık nedeniyle köpeği barınağa bırakmış ya da doğum yapan köpeğinin yavrularını dışarı atmış biri veya ölen bir sokak köpeğinin yavrusu da ölebilir.
ne olursa olsun, insan denen yaşamın en büyük düşmanının kötülüğünü tüm benliğinde yaşamış bir köpek yavrusu.
insanlardan o kadar taciz şiddet görmüş ki; sevgi dokunuşu bile iliklerine kadar işlemiş olan acı ve şiddetin korkusunu tetikliyor. sevgi dokunuşu acı ağlama çığlığı olarak savunmasızlığında ortaya çıkıyor. şimdiye kadar herkes şiddet taciz olarak ona dokunmuş.

yutkunmakta zorlandığım an.
bu köpek yavrusu sokaklarda bu taciz şiddetle büyüdüğünde ve ileride ölmez de kendini savunma yetisi kazandığında onu sevmek için uzanan eli (kadın-çocuk-genç) güdüsel olarak, savunma mekanizmasının etkisiyle ısıracak. bunun için bu köpek yavrusu büyüdüğünde zehirli iğne ile yine insanlar tarafından öldürülecek.
ölüm şiddet acı kaçınılmaz.

israilli çocuklar ve filistinli çocukların bu köpek yarusundan ne farkı var?
saldırı, bombardıman, terör, şiddet olayları içinde geçen hayatları, din ırk kimlik vatan ülke vb gerekçelerle nefret içinde insan olma erdeminden uzak şekillenip yetiştiriliyor.
ölmezlerse yetişkin birey olurlarsa bir birlerini öldürüyor.

ve insanlar aptalca kim haklı diye tartışıyor.
sokak köpeklerinin saldırısına duyduğumuz tepki ile israil filistinliler arasında ya da ukrayna rusya arasında ki savaşa ölenlere duyduğumuz tepki aynı.
aptalca nedenlere değil de sonuçlara göre ve bir virüs gibi yaşam sürüyoruz.
unutmadan...
insan denen canlının yaşam eresine-sürecine-davranışına uyan tek canlı virüslerdir.
...

akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım.
iphone telefonlar gizli kamera olarak kullanılabiliyor. ekran-telefon kapalı olsa bile ortam ses görüntü kaydı yapabiliyor. telefon ekranı kapalı olduğunda bile ön ve arka kamerası ile kayıt yapabiliyor.

https://www.youtube.com/shorts/wA2bWPkUsvM

konu ile alakalı yorumlar:
Evet abi memleketteki tüm sapıklara etek altı nasıl yakalanmadan video çekeriz adlı çalışman çok başarılı olmuş.

Eşşeğin aklına karpuz kabuğu sokma adlı çalışma. Part 1.

Böyle şeyleri göstermeyin, bir yarardan çok zararınız oluyor.

Toplu taşıma gibi yerkerde çok dikkatli olmak lazım, kötü amaçlı bir sürü şey için kullanılabilir.

voice over, görme engeli olan kullanıcıların iphone'u kullanmasını sağlar.
açtığınız takdirde, dokunduğunuz her yeri seslendirir.
bu tip yazılımlara genel olarak ekran okuyucu denir.
kötüye kullanılan kısım ekran okuyucunun içerdiği ekran perdesi özelliği.
aslında görme engellinin ekranındaki bilgilerin dışarıdaki biri tarafından okunmasını engeller.
fakat bunun kötüye kullanımı cidden çok üzücü.

neyse, ne olursa olsun... birisi hakkında dedikodu yaparken, toplu taşıma, eğlence vb durumlarda elinde telefonu olan ya da ortamda telefonu elinde dolaşanlar olursa dikkatli olun. android de bu benzeri özellikler içeriyor.
Miyazaki'nin son filmi muhteşem. Büyükbaba kendisi ve kule de zihninin içinden şimdiye kadar izlettiği hayal gücüyle var ettikleri... Bu hassas dengenin alegorisi olan farklı geometrik şekillerdeki cisimlerin oluşturduğu küçük kulenin, zihnindeki dünyayı ayakta tutabilmesi, tarif edilemez zekasını gösteriyor. Sahip olduğu insancıl bakış açısı ile saygın bir yer edinmiş bu Japon'a "dahi" sözü az kalır. Onun gibi denge üstadı "dahi" biri daha var: Durun canım; mısır koçanı Kadir'den söz etmiyorum. Bu kişi hassas denge üstadı "dahi" Başkan Reis'ten başkacası değil. "Şahlandırma yetki etkisi" konusunda onun üstüne tanımam. Allah Miyazaki'ye ve Reis'e uzun, bol ömürler versin! Amin.
Her şey farkında olacak bilinç düzeyine ulaşabilmemle başladı.
çocuklarımın isimlerinin baş harfleri büyükten küçüğe bkz bende onu fark ettim.

(bkz: bkz)
uyumak istiyorum ama işe gideceğim.
Alkolü seven insanlara alkolik muamelesi yapmaktan vazgeçin artık..
3 aydır alerji iğnesi oluyorum ve buna ilaveten antihistaminik ilaçlar kullanıyorum ama şuan kaşıntıdan delirezayım.
Geri geri yürüyorum ben. Cümlelerim kısa artık ve belki biraz da keskin. Kendi kendimi kanatıyorum bir başkasını kanatmamak uğruna.
Yazamıyorum da. O kadar şey arasında en zoruma giden şeylerden biri yazamıyor oluşum. Bir şeyler mi azaldı? Bu yüzden mi yazma isteğim kayboldu?
Hayır, hatta belki tam aksi.
Kendi kendimden saklanmışım ve Kendimi bulmak isterken kaybolmuşum ama tüm aynalar da bana doğrultulmuş gibi sanki. Her yerde varım ama hiçbir yerde yokum.
Karmaşık. Yalnızca karmaşıklık.
Ne zaman candan, samimi, sicak yanassam, karşılığı üçün biri oluyor. Sanırım sorun bende.
Karşımdaki insanın dengesiz tavrına mi yanayım,
Seni takmayıp başka yerlerde takilmalarina mi yanayım,
Bir umrunda olup, bir olmadığıma mi yanayım...

Ben çoktan hakkettim bunu...

Kalbime yanayım!

Evet.
bu havalar bana hep seni hatirlatir, sahilde cabuk sikildigin kisa yuruyusleri ve ustumuzden gecen kus surulerini
beşik sallıyorum amk. söyleyeceklerim bu kadar.
Az önce birine "ya kafamda bir şeyi yapma fikri varsa uyuyamıyorum. Erken kalkıyorum. O yüzden 4'te uyandım." Dedim.
Ruh hastasısın diyemedi de "ne güzel ideallerin var işte ihiihi." Dedi.
Bayılıyorum ya kibar insanlara ben olsam "manyaa bak" derdim yüzüne gözüne karşı.
bugün evlilik yıldönümüm. 16 sene olmuş daha dün gibi yalansın lan dünya.
istesem ne olacak ki ? neticede kimse anlamayacak ve boşa yazmış olacağım. olmayanlardır.
zaten kimsenin umurunda değilim. insanların vakitlerini boş yere çalmayayım. daha önemli işleri vardır kesin.
Bugün geçmiş entrylerime dönüp baktım şöyle bir.

Bu aşkın, başladığı yere geri döneceği aslında en başından belliymiş ama anlamak istememişim.

inkar edemezsin, çok çabaladım, çok emek verdim, çok fedakarlık yaptım.
çok sevdim, çok çok fazla.

Pişman mıyım, asla değilim.
Hiçbir keşkem yok.

gittim diye beni suçlama, çok çabaladım gitmemek için, çok çabaladım vazgeçmemek için.
üzgünüm ama sadece benim çabalamamla olmazdı.
"istesem yaparım ama"ların hiç çıkmıyor zihnimden, demek ki benim sevgim senin sevginden daha büyükmüş, çok üzgünüm.

Sen ne düşünürsün bilemem ama, yine de, her şeye rağmen;

iyi ki hayatımdan geçtin.
iyi ki seni tanıdım.
iyi ki seni yaşadım.
iyi ki biz'i yaşadık.

Sonu baştan belliymiş be sevgilim.
ilk defa Nilgün Marmara'nın bir şiirinde ne demek istediğini anladım. Daha önce şiirlerini okudum. Okudum ve hiçbir şey anlamadım. Ama ilk defa, kuş koysunlar yoluna şiirini okurken şiiri hissettim.
Sen ne sezar’dın ne napolyon’dun. Hiçbir karış toprak işgal etmedin. Hiçbir damla kan akıtmadın. Fakat gönlümün vatanına binlerce yeni, sağlam, güçlü, umutlu ve çalışkan eller kazandırdın.
Herkese her şeye karşı savaşabilirim ama sana karşı değil; bir suskunluğun ile düşer gönül şehrim, kılıçtan geçer tüm güzellikler…

Kıvrılsam da kendi Babil kulemde kimsenin bilmediği dillerde sana sözler söylesem.
sen eşi benzeri bulunmaz mercan bir incisin ama onlar sana mantar diyecek.

Bana kendimi öptüren “…” sarıl bana, üstüme baharını getir. Tırnaklarım sökülsün önce hayata, sonra sana tutunmaktan.

Nedir dedi bu kavurucu ateşle esen aşk, ayrılıklar da ölüme benzemez miydi. Ölümden de beterdi. Dünyayı onsuz manasız buluyor, hayatın boşluğunu düşünüyordu. Yalnız onun sesini işitmek yahut dizinde yatmak ve onu görmek bir ömre değerdi.
O beyi, onların obalarını, anasını babasını yiğit yüzlerini, güzel gönüllerini, candanlıklarını ve halkını göreceği, özleyeceği tutacak kavrulacaktı. Nasıl unuturdu o dünya iyisi dünya yiğidi dünya yakışıklısı yörük beyini; ya o nasıl unuturdu çiçeklerin sultanı hatunu. tâ yüreğinde bir ağırlık duyuyor ve onu görmek isteğinin, ayrılığın bütün varlığını yaktığını seziyordu.
Yasa neymiş, anlamazdı gönlü; Taşa çeker, inlemez, Gönül ferman dinlemez Çünkü aşka satılmış…
Gönül bu, ateş düşmeye görsün; kaza belâ dinler mi?

Gönlündeki azgın volkanları dindirmek ve medet ummak için…
Gözlerin bıçağından daha keskin değil ya, diyerek göğsüne saplanan bıçağı çekip yere attıktan sonra...
Ah çekip yıkılması bir olmuş....
Gözleri, bakışları daha keskindi.
insan anlaşılma ümidini yitirdiği kişiye karşı anlatmayı bırakır.
Olması gereken de budur.
Sizi anlamak gibi bir derdi olmayan kişiye ısrarla açıklama yapmak sadece zaman kaybı ve hayal kırıklığı yaşatır.

Bana yalan konuşmayacaktın.

Evet.
3 numara 2 numarayı kıskandı kolunu ısırdı ama fena şekilde az daha koparacaktı buz koydum biraz morluğunu aldı o sinirle 3 numaranın kafasına bi tane yapıştırdım 5 milyon hücre öldürmüşümdür zırlayarak gitti yanımdan 10dk ağladı sonra geldi barıştık babacım seni çok seviyorum diyor.

bu arada ikiside kız ve ben artık bu sevgiden yoruldum daha doğrusu bu kıskançlık sonucu doğal ilgiden bıktım.
kendimden ölesiye nefret ediyorum.
Dibi gördün. Çırpındın da çırpındın, topladın kendini, ayağa kalktın, iyileştin. Tam dedin her şey artık yoluna girecek düzelecek iyisin güçlüsün.
Yine aynı yerden vuruldun…
şimdi otur düşün nasıl toplanır bunca hayal kırıklığı, nasıl iyileştirilir böyle bir kalp kırıklığı…
gönül muhabbet ister sözlük bahane.
Vücudum infilak etti sanırım. Nefes alamıyorum.

3 gün aralıksız uyusam sanki anca dinlenecekmişim gibi hissediyorum. Uzun zamandır böyle değildim.

Gene de her sabah kalkmaya ve artık sebebini unuttuğum o amaç uğruna mücadele etmeye devam etmek mecburiyetinde olmak bazen çok zor.

Keşke bir şeyler daha kolay olsaydı benim için.