söylenilebilecek o kadar çok şey olmasına rağmen ben sessizliğe boğulmak ister gibiyim. yazmanın tekrar bana iyi geleceği düşüncesiyle geri döndüm ama ne kelimelerin ne de benim dermanım yok buraya dökebilmeye, yorgunum sadece.
sandıklar kapanan kadar oy vermeye gelmeyen birini ikna etmek iyi olur.
Gideyim ceza paspasına oturayım biraz nefsimi terbiye edeyim. Hem götüm biraz yer görmüş olur dinlenirim de.

görsel
Ulu Kaan ulu jerim Kayda la jürzem alkayın. Kayçıları baylagan Kan Altayım jaylazın...
(#46407854).
Bende öyle.
Kendimi beni hiç tanımayan birisine anlatıyorum. Kendisini hiç tanımadığım birisiyle tanışmaya çalışıyorum. Sıfırdan kendimi anlatmak, kendimi paylaşmak..

Bir sürec başlıyor içimde tuhaf bir heyecan var..
Eğer cehaletten bıktıysanız
Cehaleti bitirmek istiyorsanız
Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabını okumanızı tavsiye ederim.
Çocukken güneş olmak isterdim,
Sonra anladım ki en iyisi çocuk olmak.
Çünkü güneşten sıcaktı kalbim.
Büyüdüm derken, yaşam denen ayazda üşüdüm.
Soğudu buza döndü kalbim.
Ne güneş olabildim,
Ne çocuk kalabildim.
Yazmayı bırakalı çok olmuştu, içimde susturduklarımı konuşmadığım gibi yazmayı da bıraktım epey zamandır. Bir dürtüyle buna geri dönmem gerekiyormuş hissiyatına kapıldığım bir anda bu cümleleri kuruyorum şimdi. Kendimden uzaklaştığımı, kendimi bastırdığımı ve kendime gerçekten nasılsın sorusunu sormadığımı farkettim. Neden herkese bir o kadar yakınken kendime bu kadar uzaklaştım bilmiyorum. Hayatım en gözde kelimelerinden biridir bu ‘’bilmiyorum’’. Hayat sürecinde belki de kaotik fazla olayın döndüğü bir süreçten geçiyorum, hayatımın yeni bir sayfası ve adaptasyon sürecinde kim bilir ne kadar başarılıyım bilemiyorum. Kendimi ne kadar çok tanıdığımı söylesem de belki de yeni bir ben’i keşfetmek üzere bir yoldayım. Klavye sesi beni hem rahatlatır hem de tetiklerdi. Şimdi güzel hissettirdi.

Psikolojik tatsız süreçlerden geçtik, geçiyoruz hala ama içimde her şeyi bir kabullenmişlik var. Belki hayatımda mantık odaklı olduğum bir evreye geldim bu sebeple bir şeyler daha şaşırtmıyor beni. Baktığımızda ne kadar olasılığı içinde barındıran ve gerçekçi bir perspektif ama hala sindirilmemiş bazı noktalar var belli ki buda beni içten tetikleyecek şeylere tekabül ediyor. Güçlü durmanın vermiş olduğu psikolojik ve fiziksel yorgunluğu hissediyorum belki de her gün, bu kadar güçlü olmayı seçmeyebilirdim. Ben de kafamı birilerinin omuzlarına gerçekten yaslayıp ‘’yoruldum’’ demek isterdim. Yaptım hayatımda bunu belli zamanlarda; kimi zaman yanlış omuzlara yaslandım devrildim, kimi zaman kendimden nefret ettirildim güvendiklerim için. Hayata karşı hep mücadele içinde büyüyüp geliştim, kimselerin görmediği savaşları verdim hep içimde, çok anlaşılmak istediğim zamanlarda görülmediğimi hissettim sonra giderek içime gömülmeye başladım. Dertlerimi bir toprağa serdim sonra onu da kuruttum gibi hissettim.

Ben bu hissi ömrümde hiç yaşamadım. Bir eve, bir yere, bir insana yüzde yüz ait olma hissini. Evet inkar edemem; sevdim, sevildim, belki büyüsüne kapıldım bir yerin, bulunduğum evde huzur doldum belki bir an ama işin sonunda hep geçti. Merak ediyorum birine, bir şeye tamamen ait olma hissini, belki hiç tatmadığımdandır ya da bunun farkına varmadığımdandır bilemiyorum. Veya bağlandığım somut şeylerin bile benden kopartıldığında nasıl hissettirdiğini bildiğim için bunu hatırlamamak üzere unutmuşumdur bilemiyorum…
Hayatı çeşitlendirmekten hoşlandırıyorum, tek düze yaşamak bana göre değilmiş gibi geliyor. Her zaman detaylar ve çeşitlendirmek önemli. Çoğulluktan yana bir yalnızlık hali. Yalnızlığında yaşarken huzursuzluk yaratan bir bireyselliğe evrilmiş gibi. Kendi başına kurulmaya endeksli bir hayat döngüsünün içine insanları katmaya çalışmak gibi. insanlar yürüdüğümüz yollar boyunca hep yanımızda olur, rolleri kadar kalır veya giderler. Bu gerçeklikle büyüyüp gelişen bir noktadayız. Ama kendime sözümdür, herkes bir gün gitse bile ben gitmek için aceleci davranmayacağım. Eğer ki özüme döndüysem, kendime hoş geldim…
https://music.youtube.com/watch?v=6zimW_qzK6A

ne anlatilsa kandim
Aslında pazar günü yazacaktım ama önden yazmış olayım. Şimdiden Allah bin türlü belanızı versin.
aslında pazar günü yazacaktım ama önden yazmış olayım. şimdiden allah bin türlü belanızı versin.

advntst:Bende senin aq.
Her türlü aşırılıktan, her türlü takıntıdan, her türlü nedensizlikten, her türlü iradesizlikten etimle kemiğimle nefret ediyorum.
Az önce kendime sandviç hazırlıyordum ve bıçağın ucundaki avokadoyu yalamak isterken dilimi kestim..

Kendime söyleyecek söz bulamıyorum.. çocuk desem, çocuk değilim, akıllı işi mi yani şu yaptığım…
Bugün sahilde uzun pardesülü, güneş gözlüklü 36-37 yaşlarında uzun boylu ve güzel bir kadın gördüm. Bulunduğum yerden 2 defa geçti, ikisinde de bana bakıp gülümsedi. Evliliğim boyunca kafamı kaldırıp kızlara bakan biri olmadım.

Bekarlığa yavaş yavaş alışıyorum. 35'e yaklaşıyor olabilirim ama hâlâ tüfek gibiyim.
Çekilecek çilem varmış.

Ulan var ya neyse.
Kimi zaman sizi anlamalarını isterdiniz;
Susarken, sizi anlamaları için bas bas bağırırken, anlamasını istediğiniz o kişiye açıklamalarda bulunurken, sessizce izlerken, gülerken...

işlerine geldikleri gibi değil, olduğunuz gibi, hissettiğiniz gibi sizi anlamlarını isterdiniz işte; bu kadar basitti.
Yalnızca zorlaştırdılar.
Şüphesiz ki her insanda az da olsa var olan bir ihtiyaçtır görülme ihtiyacı. Fark edilmek, sesimizi duyurmak, karşılık almak, insan yerine konup dönüt almak.. "Benim hiç böyle şeylerle derdim olmaz" diyen de yalan söylüyordur diye düşünüyorum. Boşuna oraya buraya özel yaşantılarımızdan kırıntılar bırakmıyoruz, gidip gördüğümüz yerlerin ya da kendimizin fotoğrafını paylaşmıyoruz, sözlüklerde entry girmiyoruz. Elbette kimileri çevresinde kafa dengi insanlar bulamıyor ve onlara içinde birikmişlikleri aktaramıyor haliyle de sosyal medya mecralarında bunları paylaşıyor. Sözün kısası; ne olursak olalım insan ilgi ister. Görünmek ister varlığını diğerlerine göstermek ister. Kimi bunu vbloglar yaparak kimi tiktok'a ıq düşüren videolar atarak kimi içini dökerek kimi de insanlara faydalı işlerde bulunarak giderir. Yani önemli olan ihtiyaçları nasıl giderdiğimizde, evet.
Genç evliliklerinde sevdiğim bir şey var, kolay boşanıyorlar.. tek sorun mal-para kavgası oluyor..

Yaşlıların kafasında boşanma kodu yok, birbirlerine inanılmaz eziyet ediyorlar..

Şu bitişik komşu artık boşanma kararı alsa da, kurtulsam.. çok şükür dayak dövüş yok, zaten bu muhitte öyle şeyler imkansız ama mutsuzsunuz işte be ablacığım, çocukları da evlendirdiniz, boşanın işte..
Neden çıkmıyoruz.

Yanlış başlıka geldi neyse.
Allah Türk'ü korusun, Allah Türklerin yolunu açık etsin.
Allah'ım biz senin samimi ve sadık kullarınız, sen bizim yardımcımız ol.

Biz ki Ergenekon'da dahi senden ümidi kesmedik.
Tengri dedik, tanrı dedik, Allah (yaratıcımız) dedik.

Sen bu tüm ümidi sen olan bu milleti yarı yolda koyma, yanında ol, yardımcısı ol ya rab!

Bizim hatrımıza,
Atalarımız hatrına,
Alparslan'ın, Gazneli mahmud'un, fatih sultan Mehmet'in, Fahrettin paşa'nın, Osman paşanın, gazi Mustafa Kemal paşa'nın hatrına mete han'ın, oğuz kağan'ın neslini koru, doğru yoldan ayırma ya rab!
Yarın 540 km yol yapıp oy kullanacağım. Oy verdiğim adayın kaybedeceğini biliyorum ama bir demokrasi sevdalısı olarak %60 ile kaybetmek yerine %52 ile kaybetmenin daha demokratik olacağını düşünüyorum.

Sakın kaybedeceğiz diye oy kullanmamazlık etmeyin. Maksimum 1 km yol yapacaksınız. Demokrasi için sorumlu davranın.
görsel
.
seviyesi çok düşük bir akşam geçirdim ve akşamın sonunda düğüne gittik. paçalarım ve ayakkabılarım çamurluydu. herkesin arasında o takım elbiseli ve güzel giysili taş hatunların arasında biraz rencide oldum. bugün yanımda yaklaşık 50 tane bira içildi düğüne gitmeden önce ve düğünde de yüzlerce bardak birayla şarap vardı, alkol almadım.
Ya varya yazmayayım yazmayayım dedim de, bakın arkadaşlar gerçekten çok üzgünüm bugün. Kendi halkına, dostuna, komşusuna güveni kırılmış insanlardan biriyim artık. Bugün işimi yaparken üç gurbetçi (almancı) nın muhabbetine kulak misafiri oldum. Adamlar ben oyumu almanya da kullanıp buraya tatile geldim, euronun düşmemesi lazım, inşallah da şartları zorlaştırırlar da buraya kimse gelemez dediler. Menüdeki 230 euroluk tabakları sipariş edip yediler. Valla üzüldüm, ben hayatımda hiç görmediğim yurttaşımın evladının geleceğini düşünen insanım. Ben nadiren hayatımda bu kadar üzüldüm. Yazık, vallahi de billahi de o cennet gibi ülkeme yazık. Pırıl pırıl gençliğe, çocuklara yazık. Bu kadar mı hırslandı, bu kadar mı bölünüp birbirine düşman oldu benim insanım? Çok üzgünüm çok.

Edit: istemeden yaptığım edittir, yurtdışında yaşayan, tuzu kuru diye adlandırılan kesimdenim. Ama emin olun içim kan ağladı bugün. Lan vallahi de billahi de 4 ülke gezdim, ben kendi kendini bu kadar yerle bir eden ülke görmedim. Çok üzgünüm çok.