daha bugün gördüğümdür. çok masumdu onu sevmek, çok çocuksuydu. belki platonik değildi sadece uzun uzun bakardık birbirimize gördüğümüzde. hiç konuşamadığım... bugün yine öyle uzun uzun baktı bana çocukluk platoniği. umarım çook güzel bir hayatın vardır şimdi. hep böyle tatlı kal.
arkadaşımla kantinden dönerken onu görmüştüm, o an her şey çok garipleşmişti ama hemen kafamı çevirmek zorundaydım, çünkü utangacım ben hep de böyle kalacağım. sınıfa çıktık. bir daha o çocuğu nerede görecektim, öyle düşünüyordum, koskoca fakülteydi...
hal böyleyken birden sınıfta belirdi, meğer o dersi alttan alıyormuş. gel zaman git zaman adı kot gömlekli olarak kaldı, en sonunda yoklamadan buldum ismini nasıl da heycanlanmıştım, hemen fırsatı değerlendirip feysine baktım. önce nasıl biri olduğunu öğrenmem gerekiyordu. şansıma gönderileri de herkese açıktı. feysi açtığı yıldan beri paylaştığı tüm şeylere baktım, tüm yorumlarını okudum. çünkü sadece dışını değil içini de sevmek gerekirdi ve ben içini de sevmiştim. herkes gibi sıradan şeyler yazmıyordu, saçmalamıyordu. o da benim gibi felsefeyi seviyordu en önemlisi, kendisine ait sözleri vardı, beni hep kendine çekiyordu. tabi benden hala haberi bile yoktu onu feysten eklemeye cesaret edemiyordum, sınıfta konuşma şansımız da hiç yoktu koskoca anfiydi ya da ben çok cesaretsizdim.
ne yapacağım diye düşünürken feyk hesap açıp onu ekledim ve konuşmaya başladık, evet yanılmamıştım o tam istediğim gibi biriydi. aynı okuldan olduğumuzu söylemiştim; felsefeden, insanlardan, okuldan bahsediyorduk. o da benden etkilenmişti ki feysine hayatına ansızın bir güzellik girdiğini yazmıştı. tabi ben bunu okuyunca vicdan azabından ölecektim, ona her şeyi anlattım. ondan çok hoşlandığımı, konuştuğumuz hesabın feyk olduğunu her şeyi işte ama kim olduğumu söyleyemedim. o ise hiç kızmadı buluşmak istedi, beni tanımak istediğini söyledi ama ben hayır dedim hayır yapamam. bu itirafın sonu mutlu bitsin isterdim ama malesef...
günler geçti ben feyk hesabı da sildim ama o feysinden, tanımadığı kişiye yani bana hitaben bir şeyler yazmaya devam etti. sonra onlar da kesildi tabi. arkadaşıma ona istek yollamasını söyledim yolladı ve o kabul etti. aradan tam bir hafta geçip ben kendi feysimden istek yolladığımda ise kabul edilmedim. tam bir ay bekledi o istek orada ama o kabul etmedi işte. nedenini hiç bilmiyorum, öğrenemeyeceğim de galiba. ben de bir ay sonra geri çektim isteği. her şey kapanmıştı benim için zaten ikinci dönem bizim sınıftan alttan dersi de yoktu. çok nadir görüyordum. geçen cuma da doğum günümdü arkadaşlarım sürpriz yapmış, beraber güzelce kutlamıştık. akşam herkes eve döndüğünde ise ne öğreneyim meğer onun da doğum günüymüş. bu kadar tesadüf fazla bana, ne yapmam gerekiyor hiç bilmiyorum.
hem platonik hem ilk aşkım..
onu ilk gördüğüm andan beri çok etkilenmiştim.ama sadece bu kadar.duygular karşılıklı mı,benden nefret mi ediyo,yoksa yaşadığımdan haberi bile olmayan biri mi?onun hakkında hiçbir şey bilmememe rağmen çok aşıktım,aşığım.bence aşkın en güzel halidir platonik aşk.karşılıksız sevilir.hiç bi beklenti yoktur.
geçen sene liseden mezun olmamla daha yakından göremedim. sosyal ortamdan takip ediyorum. ilk aşık oluşumla birlikte platonik bir sevda. ortak arkadaşımız vardı bir iki tane. onlarla konuşurdu arada. ben de dümenden yanından geçerdim dikkat çekeyim diye. çekemedim. onun da bildiğim kadarıyla bir kere sevgilisi olmuş ve bitmiş. twitter'da falan "neden benim arkadaşımın arkadaşlarının uzun boylu yakışıklısı bana yazmıyor" gibisinden bir tweet favorilere eklemiş. boyum 1.72 ve bunu görünce daha ümitsizlendim galiba. yaşam tarzım da farklı. belli ki orta sınıfı sollamış bir aile bireyi. giyimler kuşamlar falan. ben ise orta sınıfı bir gıdım geçen bir aile bireyiyim. bana bakmaz gibilerinden düşünüyorum hep. çünkü hiç sevgilim olmadı ve açılmadım, denemedim. ön yargının böylesi. adı ceren. bu sene de o mezun olur herhalde. sözlük de olmasa bir yere açılamayacağım. iyi ki varsın sözlük.
orta üçteyken dersanede bi kız vardı. adı fatmaydı. o'nu ilk gördüğümden beri seviyordum. ama o'na hiç duygularımı söyleyememiştim. o'nunla konuşmak için o'nunla tartışırdım ama hiç kendisinden hoşlandığımı anlamamıştı. her hafta cumartesi gününü beklerdim o'nu görmek için. cumartesi günündeki mutluluğuma diyecek yoktu ama pazar gününden sonra o'nu bir hafta göremeyecek olmanın verdiği üzüntü cumartesinin mutluluğunu kısa kesiyordu. koskoca bir sene o'nu görme ümidiyle hafta sonunu bekleyerek geçmişti ama ben hala o'na karşı duygularımı anlatamamıştım. liseye geçtikten sonra o'nu bir kere gördüm. lisedeyken bazı arkadaşların etkisiyle o'na duygularımı söylemiştim. o çok şaşırmıştı ve bir iki bahane bulmuştu ve geçiştirmişti. ben dahada üstüne gidince siktiri çekmişti. bu aşkta platonik kaldığı sürece iyiydi ama birilerine anlatınca bu aşkın sihiri bozulmaya başlamıştı. ve o zaman anladım ki platonik aşklar kimseye anlatılmamalıydı.
Çocukluk aşkım emre. Deli fişek gibi top oynardı. O zaman tek hayalim onunla aynı liseye gitmekti. Anca oraya kadar hayal kurabiliyordum çünkü liseye gitmem demek artık istediğimi yapabilirim emre'yle de istediğim gibi gezip tozabilirim demekti. Büyümüş olacaktım çünkü.
Sonra aynı liseye gidemedik. Ama ben lise sona kadar yine o'na aşıktım. Nihayete eremeyen aşkımdı kendisi.
(bkz: insan gerçekten hayret ediyor)
2 yıl falan bi platoniğim vardı, adına gerek yok. sonra işte mucize eseri sevdi beni. Sevdiğini sandı ben de sevildiğime inandım, işte 1 yıl üstüne ayrıldık. Bir de üstünden 2 yıl geçti. Daha da kimseyi ne sevdim ne de bekledim. Küçüktüm onu sevdiğimde de işte samimiydi en azından, her şeyi onla öğrendim. Belki yine bi platoniğim olur da acı çekerim ya. insanın hiçbir şey hissetmemesi kötü. Duygusuz biri olup çıktım.
olamadım ne yazık ki. insan aşk-meşk anlamında istediğine küçük yaşlarda sahip olabiliyorsa da genel anlamda gerçekleşmeyecek his dolu yalnızlık bana aktarılanlardan anladığım kadarıyla.
istediğine sahip olunca realiteye daha bağlı oluyoruz galiba. ulaşabileceğimiz ve ulaşamayacağımız farkına varmak konusunda karar verme süresi veya doğruyu işaretleme daha çabuk ve basit oluyor.
örneğin; jennifer decker, mia wasikowska veya gemma arterton güzel kadınlar bana göre. kesinlikle aşık olunabilecek zarafete sahipler tipler. ama dediğim gibi ömrün boyunca ulaşamayacağın bu üç kadından herhangi birine aşık olmak, beynin aşk konuşunda çalışan birimlerini boşa yormaktan başka bir şey değil.
bu platonik aşk olayı eğer yasak aşk muhabbetiyse hiç işim olmaz, işi olanla da işim olmaz. seviyorsa bunu açarsın, ama başkasını seven birini seviyorsan bu durumu dile getirmek bence başkasını seven kişiye haksızlık etmektir.