sözlük yazarlarının otobiyografileri

entry462 galeri2
    410.
  1. 1993 - Soğuk bir kış sabahı dünyaya gelerek 2 aileyi sevindirmişim , 2 tarafında ilk erkek torunu olarak.
    1994 - Konuşmaya başlamışım bir iki kelime ile ilk anne demişim.
    1995 - Yürümek vs. ufaktan başarılarım olmuş. Birde kardeşim.
    1996- Gelişme sorunu nedeniyle ankara - fransa gibi bir rota izleyip tedaviye gitmişim.Hormon iğneleri ölüme götürecek olunca vazgeçmişler ve hafiften gelişmeye başlamışım allahın izniyle.
    1997- Evden çıkmaya arkadaşlar edinip saatlerce oynamaya başlayacak kadar iyi olmam ailemin sevinci olmuş.
    1999 - Okula başlamak istemişim , ama bu çocuk daha çok küçük ezilir diye almamışlar okula.
    2000 - Milli eğitim müdürü'ne ısrar fln sonunda okula başlayabiliyorum. Ortamın en küçüğü olarak , sınıfta en önde oturmak zorunda kalan çocuk benmişim , ama o çalışan kazanır elması kızarır tablosunda herkesin elması daha hamken benimki bildiğin salçalık derecesi kıpkırmızı olmuş ve açığı nasıl kapatacağımı farketmişim.
    2001 - Okulun en başarılı öğrencisi olarak sempatiler üzerimde toplanmaya başlamış. Bunda biraz ufaklığımında etkisi var tabi. Ferdi Tayfur'muş tüm zevkim. Kardeşim okula gidecek olduğunda onun işini benim bu halim çok kolaylaştırmış. Aaa senin kardeşin mi hemen kayıt yapalım durumu olmuş.
    2002 - Dünya kupası maçları için okuldan hastayım vs. bahaneleriyle kaçıp ilhan'ın senegale attığı gole çığlıklar atmışım. Ve küçük kardeşimde girmiş hayatıma.
    2003 - ilkokul öğretmenimden ayrılıyorum diye hıçkıra hıçkıra ağlayan bir bebeymişim.
    2004 - ilk kalp çarpıntım , minicik bedenimin içinde ne kadar yer kaplıyor kalbim bilmezken çocukçada olsa ilk defa birini gördüğümde heyecanlanmışım ilk aşk.
    Okula yeni gelen iri gözlü beyaz tenli kız , ilk aşklar unutulmaz sözünün kanıtı.
    2004 - ilköğretim yaşamımın son yıldızlı yılı.
    2005 - iyi niyetli ama tembel birkaç arkadaş sayesinde derslerimin berbat olmaya başlaması. Okuldan soğuma , playstation olayları tekken fln derken sıçmışım. Mahalle takımının kaptanı olma sorumluluğuda var tabi.
    Altyapıda futbolda oynuyorum amatör.
    2006- OKS senesi ama umrumda değil tabi Türkçe hocam yakamı tutup napıyorsun sen gerizekalı , aileni çağır diyor ağlıyorum. Dersteyken yanıma gelip yanağımı sıkmadan konuşmayan adam dövecekti haklıda.
    Akıllanmıyorum.
    2006 - Hazirana yakın son oks kursu , sosyal hocam kursa katılcak mısın diye sorduğunda umursamaz birşekilde hayır diyorum yiyorum tokatı aklım başıma o an geliyor. 3 senelik aşkım bu sene okul değiştirip bitio bu arada. Hala bir özlem ufaktan yıllar olmuş.
    2006 - Sınav oluyor düne kadar benden kopya alan adamlar fen lisesi , öğretmen lisesi vs. kazanırken ben salaklığıma doymayıp son uyduruk tercihim olan anadolu mesleğe kalıyorum.
    2007 - Ağlaya ağlaya zorla o okula gitmişim. Ama aklım başıma gelmiş artık ortamlarında derslerinde lisenin herşeyi olmakta işime gelmiş.
    2007 - Liseme ilk defa bilgi yarışmasında derece kazandırmışım. Plaket okulun tek plaketi okul okul değil çiftlik.
    2008 - ingilizce hocamın baskılarıyla öss çalışmaya hafiften başlamışım. Okuldaki tüm organizasyonların düzenleyicisi önde geleni olmak havasıda çok işime yaramış. Ufak cinsel ilk deneyimim. Ve bir nefes ilk ve tek sigaram. Nefret ettim meretin tadından nasıl içiyonuz olum onu.
    2009 - Krallığımın parlak dönemi ilk gitarıma sahip olup , onu ağlatmaya başlamışım. Steve vai mübarek. Amatör grubumun solo gitarını almışım üzerime vermişim hakkını. Bar konserleri fln çevre genişlemiş.
    2010 - Lise okul birinciliği ile bitmiş. Sınavım çokta iyi geçsede hem korkularım hemde boğaziçi MIS hedefim yüzünden 400 puanla tek bölüm yazıp kalmışım evde. Sessiz sakin ama can biriyle tanışmışım bu tarihlerde canımdan bir parça olamamış hemen ama hayatımdaki yerini almış sessizce...
    Çeşmede bir otel sahibi olan abiyle tanışmışım niyeti iyi olsada hayatımı sikmiş heralde , onun sayesinde hayatımı siken kızla tanışmam onun suçu olmasada. 2010 kısmı rüya olan ilişki 2011de bitmiş .
    O gelmiş hayatıma en güzel ve en kötüyü bir insan nasıl beraber yaşatır öğretmiş. 24.06.10 demiş tarih o gelmiş sikmiş hayatımı. Güldürmüşte öldürmüşte. ilk cinsel deneyimimi yaşamışım çok geç olsada ödeşmişiz şeytanımla. Önce ben onu sonra o beni koyup giderek hardcore zikmiş.
    2011 - Sanırım ilk büyük hayal kırıklığımı yaşayıp onu kaybetmişim. Şarkılar,şiirler arkasından gitmiş sessizce.
    Dershaneye başlayıp Sayısal Özel Derece sınıfına girebilen tek meslek liseli olmuşum kastı diyip bırakacak olsamda sınıfı.
    2012 - Sayısaldan eaya geçiş katsayı olaylarının etkisi olsada önemli olan istediğim bölüm yönetim bilişim sistemleri. Uludağ'a üye oluşta var burda.
    Sınav çok iyi puanlar getirsede boğaziçi olmamış ver elini ankara demişiz , yıldırım beyazıt ingilizce yönetim bilişim sistemleri. Hem ankara onun şehriydi , ümitköyden her geçiş biraz daha sıkar insanı. Tam bu sıralarda 3 yıldır hayatımda olan bir insanın hayatımdan kalbime yürüyüşü , kendinden emin ama bilinçsizce... 3 yıldır hayatının en önemli karelerinden biri olduğum insanı kaybetme korkusu hafiften. Bildiğiniz yasak aşk.
    2012 - Eylül - Yollar Ankara'ya. Yeni hayatın ilk adımları evden ilk çıkış , eve ilk misafir olarak dönüş...
    Kayıt günü otogardan memlekete dönerken , ilk aşkla göz göze gelmekte varmış kaderde 10 yıl sonra nerdeyse.
    Hiç gitmemiş gibi selamlaşıp , yabancı bir şehirde ilk yakını bulmakta varmış.
    Fakat kalp dolu hemde öyle doluki nefes alamıyor.
    2012 - Yeni okulada hocalarının gözdesi olarak başlama herkesin beğeni ve takdirini kazanma alışkanlığını devam ettirmek.
    Dolu kalbin, yasak aşkın sahibine hergün daha fazla bağlanmak.
    2013 - Alkolünde etkisiyle yasak masak anlamayıp döktük eteğimizdekileri , iyi mi kötü mü. Kalbime mi girdi o sözler götüme mi anlamadım.
    Red mi edildim , zamana mı bırakıldım , istendim ama olmadı mı , hiç mi istenmedim hiç anlamadım. Anladım biraz onlarda işime gelmedi aslında ...
    Henüz erken diyip devam hayata...
    0 ...
  2. 409.
  3. 408.
  4. olmayan biyografidir. ehliyetim bile yok amk ne "oto"biyografisi!
    2 ...
  5. 407.
  6. 1989 de doğdum. 1995'de okumaya başladım. sene 2013 ben hala okuyorum.
    0 ...
  7. 406.
  8. yukselıs, düşüş, daha düşüş, yükseliş. . .
    0 ...
  9. 405.
  10. hamdım, pişiyorum, yanacağım.
    3 ...
  11. 404.
  12. 1994 yılının martının 16'sı sabaha karşı anne karnında öldü sanılan bir bebek olarak doğmuşum. hayata bu kadar hevesliymişim yani, üç gün su olmayan o kesecikte hayatta kalabilmeyi başaracak kadar... tanrı o gün üzerime sonsuz bir şans bırakmış. doğumdan sonra, babam kız olduğumu öğrenince beni istemediğini söylemiş. teyzemin eniştesi, ''ben büyüteceğim çocuğu madem istemiyorsunuz bu hediyenin kıymetini bilmiyorsunuz. hepimiz unuturuz kimse de bilmez, bizim kızımız olur'' demiş. babam kabul etmemiş. bu hikayeyi ilk duyduğumda aslında hiç de istenmediğimden ilk defa emin oldum. ama bunu daha sonra anlatacağım.
    ben henüz iki yaşına basmadan bir kız kardeşim oldu. uzun zaman aramızda ilginç bir bağ vardı. birbirimizi kıskanır, döver, üzmeye çalışır bir yandan da delice bir sevgi beslerdik. tüm bunların dostluğa dönüşmesi de yine zamanla ve yalnızlığımızı kavradıkça gerçekleşti.
    küçük bir kız olarak huzursuz bir evde birbirini sevmeyen bir anne ve baba arasında büyüyordum. sanki işkencenin dozu artsın dercesine akıllıydım. kavrıyordum. tartışırken benden de bahsediyorlardı. annem kız kardeşime her zaman düşkün olmuştur. bunun intikamını almak için ben de babamı daha çok severdim, annem beni daha da sevgisizlikle cezalandırırdı. hiç çocukları olmayan dayım ve eşi benim için fırtınadaki çadırdı. o zamanlar hep onlarla olmak isterdim. bir gün yengemin ''sen bizim kızımızsın aslında'' diyeceği günleri hayal ederdim. böyle işte... mutsuzdum. sevgisizdim. sevilmek için çabalayan bir çocuktum. bir de üzerine dünyalar tatlısı başka bir bebek gelince kendimi ihmal edilmiş hissetmeye başlamıştım. babamla geçirdiğimiz küçük anlar... hatırladıkça ona daha da bağlanırım. annemin sinir krizleri, 17 ağustos depremi bunlar da beni yaralayan anılarımdır. kimseye bir şey olmamıştı ama deprem sırasında uyanık olmam ve o dehşeti hala anımsıyor olmam, bugün bile hala karanlıktan korkmama neden oluyor. o günlere dair tatlı anılarımda ise ricky martin, kırmızı arabalar, galatasaray, barbie bebekler ve sihrini, yeteneğini henüz keşfetmeye başladığım ellerim var.
    okula başlamak benim için kendimi ortaya koyma fırsatıydı. yeniden dikkat çekme zamanımdı. bu kez de taşınmamız beni içime kapatmış, günlerimi evde annemin sevgisizliği altında geçirmeme neden olmuştu. genelde kendi halinde bir annedir benim annem. kızar, kırar... beni sevdğini hissettiğim nadir anların tümü aklımdadır. buna rağmen ona asla dargın olmadım. ilkokulda aktif, çalışkan ve arkadaşları tarafından kıskanılan, sevmediği çocuklara hayatı zindan eden bir velettim. geçen gün eski bir arkadaşım, konuşurken bizim yüzümüze bakmazdın dedi. 'soruyodum neden bakmıyorsun diye ''sinirleniyorum cihan meymenetsiz suratını görmek istemiyorum zaten çirkinsin'' diyordun,' dedi arkadaşım. malesef artık o dobralığım üzerimde değil. akıllı ve güzel bir kız çocuğu olarak çoğu kez aşık oldum, çoğu umutsuzca yılları buldu, karşılık aldığımda ise delice korkup utanıyordum. oysa üst sınıflardaki izci çocuk her gece gözlerime yaşlar dolmasına neden oluyordu, sevmek ama sevilmemekti tutkum. bunu hala aşmış değilim.
    ortaokul zamanımda başarılarım aynı şekilde devam etti. ölümle bu dönemde tanıştım. hayatımı sarsacak kadar şiddetli bir platonik aşk geçti ömrümden. ailem yine kavgalarla sarsılıyordu. ailemize ikiz kardeşlerim de katılmıştı ve artık umduğum o bir kaç dakikalık sıcak sarılmaları bile bulamıyordum. bu beni öfkelendiriyor ve okulda saldırgan bir öğrenci olarak dışa vurmama neden oluyordu. ergenlik döneminin de etkisiyle korkularım, kaygılarım artmış sevgisizlikten ne yapacağımı şaşırmıştım. sürekli başkalarına aşık oluyor, sevgi eksiğimi kapatmaya çalışıyordum ama hala sevilmekten korkuyordum çünkü seven herkes bir gün vazgeçer. bunu erken fark etmiştim. bir kaç nefeslik zaman içerisinde.
    lisede ise zor dostluklar yaşadım. belki ailemden daha fazla güvendiğim dostlar edindim. en yakınım uyuşturucuya başladığında buna neden olan erkek arkadaşını ihbar ettim. ayrıldılar ve yaklaşık bir buçuk yıl sonra öldü. tüm bunlara neden olduğumu arkadaşım hala bilmiyor. bu acı, bu yalanın dehşeti beni asla bırakmadı, ve olduğum yere gelmem de etkisi oldukça fazladır. yine bu yaşlarda babamın annemi aldattığını öğrendim. hayatımın yıkımıydı, başka kadınları öptüğü ağzıyla bizim yanaklarımızı öpüyordu. bunu bir tek ben biliyor, sır olarak saklıyordum. olmayacak bir adama aşık oldum yalnızca bu dönemde. yalnış hayatı olan yanlış bir adam. konuşmaktan haz etmediğim bir konudur. ve beni bunca sevgisiz bırakmış aileme öfke duyarım. sevilmek herşeyi çözecekmiş gibi... sevilseydim o adama aşık olmayacakmışım gibi. neyse ki kalbimdeki ufak tefek sıyrıklar dışında kendime zarar vermeden lise dönemim de geçip gidiyordu. o zamanlar sözlükten bir arkadaşım oldu. konuştuğumuz herkesten farklı bir beyni vardı ve lise dönemimde yapacağım bir çok hatadan onun fikirlerinden esinlenerek vazgeçtim. üniversiteye hazırlanacağım sene annemle oldukça büyük bir kavga ettim. kırık kalbime annemin sözleri de değince, kesin olarak o evde bir geleceğim olmadığına ve istenmediğime emin oldum. babamın bir başka ilişkisini de yakaladım bir kaç gün sonra... kavga ettik onunla da. ağladık ikimizde... yine benim sırrım olarak kaldı. hayatımı toparlama kararı aldım ve yaratıcıma başıma gelen herşeyden öğreneceğime, kendimi koruyacağıma dair söz verdim. tüm bunlar sınava çalışma arzusu uyandırdı incinmiş gururumda. çok iyiydim. her zaman rahat görünmeyi, bir şeyleri başkaları kadar umursamadığımı hissetsin başkaları diye düşünür, buna göre tavır alırım. yıl sonunda istabulun eşsiz üniversiteleri ayağımın altındaydı. sadece benim tercih listeme bakıyordu, okulumu ben seçecektim. puanım çok iyiydi. yine aşık oldum. baştaki mutluluğum ilk sorunda yerle bir oldu ve bir kez daha sevilmekten nasıl korktuğumu gördüm. ondan da kaçmalıydım. ilk sıraya sakarya ingilizce öğretmenliğini yazdım. kaçtım. beni kızdıran, yanlış yaptıran herşeyden uzağa kaçtım. ailem ilk sıraya bu okulu yazdığımı asla bilmedi. zaman geçince sürünen ilişkimden öğrendiklerim beni sevmemiş olması, hayallerimle yapayalnız kalmak ve o kullanılmışlık hissi... on ay süren bir maceranın ardından, şiddetli bir depresyon ve yine hayat.

    işte bu kadar. on sekiz senedir sıkıcı ve benim için yorucu. hala avunulacak şeyler var. güç var. özgüven var. son bir dilek var hala. attığım her adımda kazandığım şeyler var. buraya kadar okumuşsanız eğer şad oldum.

    hadi hayırlı tıraşlar.
    0 ...
  13. 403.
  14. 1988 yılında bursamın küçük ama güzel ilçesinde doğdum...Yazın doğduğum için sevemedim kış aylarını soğukları... ilk kavgamı, ilk aşkımı, ilk hayal kırıklıklarımı en iyi arkadaşlıkları ve hayatımda benim için özel denilebilecek herşeyi doğduğum yerde yaşadım.

    Çocukluğum doğduğum yerin tanıdık insanlarla dolu olmasından ötürü rahat 3,5-4 yaşından beri sokaklardayım kirlenmek güzel olduğunu o yaşlarda anladım, ağlayarak evime gittiğimi bilmem, üzüntümde, hayal kırıklıklarımda o dar yolları çakıl taşlı sokaklarda kalırdı. Akşam ezanı çalar saatimizdi, evimizden çıktığımızda annemiz tarafında öğretilen ''baban eve gelmeden gel'' akşam ezanı okunduğunda evde ol lafları kulağımızı çınlatır, o güzel ezan'ı muhammedi duyduğumuz gibi oynadığımız oyunu yarıda bırakır, evlerimize koşardık.. Dara düştüğümüzde, mahallenin ağabeylerinden dayak yediğimizde yardımına ihtiyaç duyucağımız bir abimiz olmadı, bu yüzdendir ki kimseye muhtaç olmamayı, alt çekmemeyi öğrendim, asiliğimde asilliğimde belki bu yüzdendir... Çocukluğum zor ama güzeldi.
    Ortaokul hayatım başarılı geçmiş, ilk platonik aşklarımı, buğulu camlara yazdığım kız isimleri ilk bu dönemde rastlamış, hayatıma giren ilk kızın bu dönemde olması buluşma yerlerinin okul bahçesi ve kütüphaneler olduğu dönemdi, dedimya sözlük zordu bizim zamanımızda ne telefon vardı nede bilgisayar okul biter yaz döneminde aşklara ara verilirdi.. Başarılı bir okul döneminden sonra ailemin aksine süper liseye gitmek yerine arkadaşlarım meslek lisesine gidiyor diye kaydımı oraya yapmıştım dedim ya asiyim diye.

    Lise hayatım hayattan daha çok şey öğrenmemi sağladığı dönemlerdi, hayatımda ilk sigaramın, ilk alkol içtiğimin, ilk öptüğüm kızın, ilk cinsel deneyinimi, aklıma her geldiğinde güldüğüm senelerdi, güzeldi arkadaşlıklar güzeldi lise.

    Çok uzattım sanırım üniversiteye okuduğum bölüme gittim, Hayat mücadelesi buradada peşimizi bırakmadı, parasızlığı ilk ekonomi yapmayı ,ayağını yorgana göre uzat mantığı ile yaşamaya başladığımız senelerdi, Karakterimizin tam oturduğu, siyasi ve hayat görüşlerimizi belirlediğimiz dönemlerdi, Yaşadığım her acı ve tatlı deneyim benim için tecrübe olmuştur. Güzeldi üniversite, güzeldi arkadaşlıkları.

    Aslında hep şanslıydım, böyle bir anne babanın böyle bir ailenin evladı olduğum için , kötü günümde yanımda olan dostlarım iyiki varlar.

    Sonrası malum üniversitede okuduğum bölümle alakalı sektörde çalışıyorum. Rüzgar nereye eserse, ölüm ne zaman ensemize yapışırsa oraya kadar devam, kelebeklere inat yaşamaya : )
    0 ...
  15. 402.
  16. 401.
  17. 1994 Ekim ayında Dünya'ya geldim. Geldiğim andan itibaren tam drama filmi çekilecek bir hayatım olmuştu. 7 ay öz anne ve babamla yaşamışım. Babam sara nöbetleri yüzünden ölmüş. Annem kaçmış. Başka bir adamdan çocuk yapmış. O adamı da bırakıp başka bir adama kaçmış. Onu da bırakıp, herneyse işte. Ortada kalınca öz halam ve eniştem beni yanlarına almışlar. 6 yaşındayken anne dediğim kadın bana ''Senin aslında ben halanım'' dediğinde ''olsun beni büyüten annemdir'' dedim. 6 yaşında üstün zeka raporu aldım. Çünkü 5 yaşında telefonu, 6 yaşında da televizyonu tamir etmiştim. Zekamı bünye tartamayınca hiperaktifite oluştu. ilaç kullanmak zorunda kaldım. Daha detaylarını anlatmayayım, ilerde film çekmeyi planlıyorum.
    2 ...
  18. 400.
  19. şu ana kadarki 21 yıllık ömrüm kendimi tanımaya çalışarak geçti.
    0 ...
  20. 399.
  21. 398.
  22. kaybedecek düşlerim yoktu ki peşlerinden koşayım.
    bütün derdim kelimelerle hala...
    0 ...
  23. 397.
  24. yazalım uzun olmayan uzun hikayemizi..

    herhangi bir senenin onyedi martında doğmuşum, doğmam gereken zamandan erken. doğumumda altı yedi doktor bulunmuş sanki özel biriymişim gibi, bu arada üç tanesi mi ne zencimiş bütün ilginçlikler bende. doğum yeri üsküdar güzel bir semtte doğmuşum güzel olmayan hayata. ismimi de rıdvan koymuşlar o zaman malum rıdvan dilmen vardı ailede fenerbahçeli olunca onu koymuşlar, mecnun koysalardı daha iyi olurdu ama neyse.
    çocukluğum ya hastalıkla ya kazayla geçti ama güzeldi geneli. kısaca onuda anlatıyım, bisikletin tekerine ayağım sıkıştı bileğimde hala izide vardır deri ve kemik yontuldu sonra kaldırımda koşarken düşüp kafayı yardım dikişler falan atıldı sonra bir doktorun yanlış teşhis sonucunda verdiği ilaç yüzünden ölümden döndüm sonra köye tatile gittiğimizde ordaki evin bahçesinde kümes vardı horozlardan bir tanesi en yaşlısı o zaman benden büyüktü horoz yaş olarak işte arkadan saldırdı zor kurtuldum. yanağımda kıl dönmesi çıktı canlı canlı çizdiler yanağı son olarakta 99 depreminde herkes sokakta bizde tabi abim bisikletle geziyordu işte aşağı sokağa falan bende peşinden koşuyorum bir süre sonra yoruldum aşağı sokakta kayboldum bizimkiler beni arıyor anca eve dönerken yarı yolda buldular.
    tabi daha bitmedi çocukluk 8-9 yaşlarında ilk karşılıklı aşk gibi birşey oldu 4-5 sene süren bunun en önemliği özelliği iki ayrı şehirde olmamız ve sadece yazları birbirimizi görmemizdi. yaşı büyük olanların beceremediğini ben o zaman yaşadım hemde uzun bir süre. masumca ama tek karşılıklı olan sevgimdi. aşkla o yaşta tanışmıştım ve aşk görüşüm o zamankine benzerdir. yine o sıralar 11 yaşında yanlış teşhis sonucu yanlış tedavi yüzünden babamı kaybettim ki ondan 1-2 sene öncede dedemi kaybetmiştim. ikisininde sabah uyandığımda öğrenmiştim öldüğünü, gittiğini. bu yüzden sabahları uyanmayı sevmiyorum ne zaman uyansam birisini kaybediyorum hayatımda ya ölümle ya ayrılıkla. neyse işte yine üçe mi dörde mi giderken okulda bir sınav yapıldı birinci oldum, sınıfta ilk insana benzeyen insanı ben çizdim ve anneme bir öğretmen bu çocuk üstün zeka demiş o insanı merak ediyorum nasıl anladı acaba, belkide öyleydim ama kaybettim bilmiyorum. böyle geçti işte çocukluk.
    sonra yanlış bir seçim yaptım güzel sanatlara gitmek yerine başka bir liseye gittim bundan pişmanlık duyuyorum. hiç sevemedim liseyi, ordaki insanları. o da geçti işte şimdi açıktan okul okuyoruz. hep bir aşkı aradım mecnun gibi ama gel gör ki bulamadım belki beni sevenler olmuştur farkında olmamışımdır ama sanmıyorum sevildiğimi. ne bir arkadaş ne de bir sevgili var şimdi. bazı yalnızım diyenlere bakıyorum da onların yanında hep birileri var, onları seven insanlar. ama yalnızlıktan şikayet ediyorlar gel yerime geç bakalım neymiş yalnızlık. herkes gitti kimse kalmadı bir aşk, bir ölüm, birde yazacaklarım, sözlerim var. kimi sevsem gidiyor, kaybediyorum elden birşey gelmiyor. belki diyorum belki ilerde öyle biri çıkar ki karşıma beni seven, deli biri aklımıza eseni yapacağımız. işte böyle saçma bir hayat yaşadım, yalnızlığın dibine vurdum kurtaran olmadı gittikçe düştüm kendini yalnızlığın dibinde sananlara inat iyice dibe battım. son olarakta bir gitar alıp gitmek aklımın estiği her yere gitmek, kimbilir belki onuda bulurum onla giderim.
    4 ...
  25. 396.
  26. 395.
  27. Sanane mk işe mi alcan sorusunu akla getiren merak unsuru.
    0 ...
  28. 394.
  29. 2002- doğdum.
    2012- yaşıyoruz kanka.
    1 ...
  30. 393.
  31. tesedüfen doğdum karambole yaşıyorum.
    2 ...
  32. 392.
  33. 391.
  34. sene 95, aylardan nisan'da doğmuşum.
    6 aylık olana kadar babannem bakmış. ha bir de doğana kadar cinsiyetimi bilmiyolarmış ismimi de kura çekerek seçmişler. onlar da şunlarmış, yani yazılan isimler;
    kız için: buse, betül, öykü, masal, melodi, beste, seçil.
    erkek için de, görkem.
    2 ...
  35. 390.
  36. bir varmış, bir yokmuş. ama, bir varmış, bir yokmuş...
    2 ...
  37. 389.
  38. 388.
  39. merhaba,
    benim adım x. ben yankının kemikleriyim. su altının derinlerinde saydamı parçalaması için yeni bir güneş yaratmakla uğraşıyorum. aklımda biriken mağaralar var. uyanmış gibi ölüyorum mağaranın bir tarafında. rutubet damlıyor kollarıma. yedi koldan reddettiğim sekiz gerçek gibi damlıyor. şah damarımda boyun bağı olan 64 kare gibi. ben çekirdeğin içine girip ölen stoplazmayım.

    benim adım x, göz bebeklerinizdeki amalgamı merak ediyorum. sol lobumda evrim geçiren karıncalar gibi merak ediyorum. okyanustan ayrı yamalı girdapları merak ediyorum. dilimin ucuna formik asit damlıyor, konuşamıyorum. ben miyoptan daha uzağım. gökyüzünü deliyorum. ben yakından yükselen çift taraflı temiz bayrağım. burası sırat, ben üzerinde dikine yürüyen yengeç.

    benim adım x,
    fotomontaj kareler kafamda katil, 15'imde öldüm ben.
    5 ...
  40. 387.
  41. beni burada konuşmadığım kişilerden tanıyan bilen var mı bilmiyorum.

    2 çocuklu ailenin 2 numarasıyım. doğduğum gün sarılık olup 3 gün küvezde kalıp, kafamdan gözümden serumlar yememe rağmen hala hayattayım. bu nedenledir ki ailenin biraz daha üzerine titrediği çocuk olmuşum hep. başka insanlara göre bağışıklık sistemim daha zayıf olduğundan çok kolay hasta olurmuşum. doktor öyle demiş.

    mahallenin yaramaz ve bir o kadar da dalga geçilen çocuğu olmak demenin nasıl bir şey olduğunu iyi bilerek büyüdüm. gözümden yaş, dizimden yara eksik olmadı hiçbir zaman. böyle böyle derken o zamanlar pek de yaygın olmayan ana sınıfına 6 yaşında başladım. kırmızı önlüğü ilk giydiğimde nasıl heyecanlıydım hatırlamadığım için bunu anlatamıyorum.

    1 senelik ana sınıfı maceramdan sonra mavi önlük zamanına gelmişti sıra. 1. sınıf. o gün eğer işin sonunun buralara geleceğini bilseydim hiç adım atmazdım o sınıfa.

    her neyse. çok şanslı bir insan olduğum oradan belliydi çünkü ilkokul öğretmenim kapı komşumdu. yani 5. sınıfa kadar geçen süre benim için pek zor olmadı. ama aynı zamanda matematikle aram hiç iyi olmadı.

    velhasıl ortaokul zamanına geldiğimde 7. sınıfta başlayan kabusum okul hayatımı bir noktada bitirmeye kadar gelmişti. bugün hala bu kadar pısırık ve çekingen olmamı o zaman da olan olaylara bağlarım. bu olayın ne olduğunu burada anlatıp o günlere dönmeye pek niyetim yok. bir şekilde bitirdiğim ortaokuldan sonra evime 5 dakika uzaklıkta ki liseye gittim ve orada inanılmaz güzel zamanlar geçirdim.

    9. sınıfta ki 1 haftalık depresyon zamanım hariç tabi. her gencin başına gelen geldi ve aşık oldum. 1 haftada 5 kilo vermemle sonuçlanan o olayda elde ettiğim şey her zaman ki gibi 3'ün sadece 1'i oldu. derken hayatımın o zamana kadar ki en güzel yılı olarak tanımlayacağım 9. sınıf bitti ve bölüm seçiminde matematiği sevmeyen ben aile baskısıyla sayısal bölüme gittim. sen yaparsın sen aslansın gazlarını burada eklemeden geçmek istemiyorum.

    türevler, integraller, karmaşık sayılar derken lise zamanlarımı da bitirip öss'den sakarya üniversitesi hendek myo inşaat bölümünü bir şekilde kazandım. psikolog olmak isterken şimdi bir elimde mala diğer elimde şakül atelye de duvar örüyordum.

    ve 2 yıllık zamanlarında evleneceğim insanın karşıma çıktığını hissettim ve duygularımı ona açtığımda hiç düşünmeden "hayır" cevabını aldım. bir 3'ün 1'i daha etti mi sana iki!

    okul bitip başarılı bir dereceyle okulu bitirdiğimde hedefim bu sefer dikey geçiş sınavı'nı kazanıp mühendis olmaktı. bu uğurda hem çalışıp hem de dershaneye gitmeye başladım. gittiğim dershanede tanıştığım ve gerçekten hoşlandığım bir kızla sınavdan sonra çıkmaya başladım. şanslı olduğumu düşünüp bu sefer ret cevabı almadığım için deli gibi mutluydum. tabi alışmamış götte don durmaz derler, bu mutluluk bünyeye fazla gelmeye başlayıp kavgalar sıklaşınca ve ben elazığ'a mühendislik kazanıp gidince her şey sarpa sardı ve o kızdan 8 ay sonra ayrılmak zorunda kaldım.

    hayatta her ne kadar aşk anlamında işlerim yolunda gitmese de ileri zaman ki kariyerim açısından güzel işler yaptığımı düşündüm hep. insan ilişkileri olarak allah'ın bana verdiği özel bir yetenek olduğunu düşünerek şükrettim ve yoluma bu şekilde devam ettim. ama hoşlandığım kızların hep başklarına deli gibi aşık olup beni görmezden gelmelerini hayatım boyunca kendime sindiremedim ve takdir edersiniz ki bunun eksikliğini hep hissettim. yalnız olduğum zamanların hepsinde kendimi "sıra bu sefer senin" ya da "boş ver arkadaşların yanında" diyerek kendimi kandırdım. o arkadaşlarım da yanımdan gidince göt gibi ortada kaldım.

    yaşadığım şu zamana kadar açmazların içerisinde kalıp durdum ve o açmazlardan bir şekilde kendimi kurtarmayı başarıp kendi ayaklarım üzerinde durabildim ama şu anda gerçekten kendimi çok yorgun hissediyorum. son yediğim darbeden sonra da ayağa kalkmayı becerirsem eğer bilin ki benim adımı ileride çok duyacaksınız demektir. duyduğunuz zamanlarda ben yine buralarda olacağımdır büyük ihtimalle.

    şu anda hayattayım ve okuluma devam ediyorum. mutlu değilim ama mutlu olacağıma lanet olsun bir kere daha inançlıyım. 24 yıllık hayatımın kısa özeti buradadır. yeni yıllarda yeni eklemelerle devam etmek üzere. imza: bora
    5 ...
  42. 386.
  43. 1985 - at bokunda sinek.
    2012 - at bokunda sinek.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük