aşırı şekilde takıntılıyım. öyle böyle bir takıntılılık değil ama bildiğin şizofren olacağım yakında. galerimdeki olmadık fotoğrafları sosyal medya hesaplarımda paylaşmaktan korkup defalarca hesaplarımı kontrol etmek, tuvalette kamera var mı diye etrafa bakınmak, sokakta yürürken bilinçsiz bir hareket yapmaktan ve bu yüzden insanlar önünde küçük düşmekten korkmak, üstümü değiştirirken perdeleri defalarca kontrol etmek hatta perdeler sıkı sıkı kapalıyken bile karanlıkta giyinmek, yazın şortla balkona çıktığımda "acaba sapık bir komşu beni çekip internette yayınlar mı?" korkusuyla koştura koştura işimi halledip içeri girmek, bulunduğum ortamda birileri abartılı şekilde güldüğünde kendimi kontrol ederek "acaba bir yerimde tuhaflık mı var?" diye düşünmek... böyle gider bu. artık yoruldum gerçekten. bu durumun sebeplerinden biri annemin mükemmeliyetçi kişiliği ve olur olmaz her konuda tembihleme huyu; biri de internet ortamında vuku bulan rezillikleri gören bünyemdeki ruhsal deformasyon. internet ve sosyal medya artık hepimizi biraz paranoyak yaptı sanırım. ama bendeki gibi bir çeşidi kimsede yoktur eminim. olmasın da zaten.
bir şeyin üzerine gereğinden fazla gidip diğer şeyleri görmezden gelmek, uğraşmamam gereken şeylere bulaşmak. zaman ve enerji kaybetmek ve en önemlisi bazen yerimde saydığımı kendimi aşamadığımı kendime bir şey katamadığımı düşünüyorum. salt bir yere odaklanıp ora üzerinden öfke kusup sonra o ana bakıp daha da öfkeleniyorum ve böyle olunca içim içimi yiyor. yani boşluk hissi oluyor ve bunu başka bir şekilde doldurmaya çalışırken esas şeyden kopuk olduğumdan bir türlü bu geçmiyor.