bugün

Kendimi boşlukta asılı duran bir sarkaç gibi hissediyorum. Bu aralar hayatımdaki her şey askıda. Önümü göremiyorum. Hiçbir şey net değil.

Belirsizlikten bu kadar nefret eden ben, belirsizlikle boğuşmamak için bir öyle bir böyle davranan sevgilimden ayrıldım. Ama kariyerimle ilgili hiçbir şey net değil.

Hayat çok zor ve çok yıpratıcı.
Sırf çaylaklıktan kurtulmak adına bu başlığa entry giriyorum.
Haziran 2019 da 3 yan hesap açtım.
3.hesabı kullanıyorum.
artık insanlara otobüsteyken bakabiliyorum. insanlara samimi olmam gerekmediğini biliyorum. kendimi ve insanları olduğu gibi kabul ediyorum. insanlar bana soğuk davranıyorsa ben de onlara karşı soğuk davranıyorum. tanımadığım kişilere çok samimi davranmayabiliyorum.
Bir dans gecesinde bachata yaparken kızı boyundan öpmeye çalışmıştım.
Muhabbetim olan bir arkadaşımdı. Fakat alkolün de etkisiyle body roll yaparken kızı kendime doğru iyice çekip, boynuna doğru hamle yaptım.
Hatun bir anda:
+ noooluyor?
Deyip gözleriyle ciddileşince kendime geldim. Ve Kız gidip masaya oturdu. Ardından kalkıp lavaboya gitti.
Sonra geri gelince yanına gelip özür dilemiştim. Haftaya ise dans gecesinde, sanki o olay hiç yaşanmamış gibi kendisiyle yine dans etmiştik.
18 mart olunca ani bir huzur geldi gülünce mutlu oldum neden bilmiyorum.
Ama sabahki ihtimalleri düşünüp yine mutsuz moduma bürüneceğim.
Film kültürü iyi olan birilerini arıyorum. Güzel ama pek bilinmeyen film önerilerine ihtiyacım var.
Her taraftan bunaltıldım. Ruh sağlığımı zamanla zayıflatacak bir simülasyona hapsedildim galiba.
Sıkıldım ya beynim error not found verdi.
Kendimi salak mal gibi hissediyorum.
Birde bir kız gördüm benden 3-4 yıl küçük herhalde ama yüzüne bakamadım ama yüzüne bakmıyordum yine de arkadan hoşuma gitti.
Ama muhtemelen bidaha görmem.
hep bir şeyi kafama takıyorum. 2 gün evvel arda turan'la berkay'ın kavgasını kafama taktım.
Sıkıldığımda survivor izliyorum.
Ben çıkmadım ama istersen edebilirim.
Ekşi sözlük engellenmeden önce sadece ekşi sözlüğe girip uyuyordum.
bana en ufak yanlış yapanın başına kötü anlamda ne gelirse gelsin seviniyorum. (akrabam değilse)

mesela hiçbir karşılık beklemeden gösterdiğim onca ilgiye , saygıya ve sevgiye rağmen sırf istediği şeyler bende yok diye düşündüğünden ya da olsa da öylece bedavaya vermeyeceğimi bildiğinden dolayı bana değersiz bir bez parçasıymışım gibi davranan, anlamayan dinlemeyen o kadın sevgilisi ya da eşi tarafından katledilse "iyi olmuş" diye düşünürüm içimden.
ama asla kamuoyunun duyacağı şekilde bu özelliğimi ortaya koymam, o kadar da iki yüzlüyümdür.
(iki yüzlülüğümün de sorumlusu da kendim olduğum için veya doğru söylediğim için canımı yakanlardır)
bazen diyorum ki gel diyeyim, dizime gel yat..
birkaç gündür bir şeyler diyesim var ama dilden dökülmüyor ne olduğunu ben de bilmiyorum.

gerçekten hangi yolun hayırlı olduğuna emin olsam, o yola koşacağım.
ama hangi yolun, nerenin hayırlı olduğunu bilmiyorum.

tepkisiz kalıyorum öyle.
allah'ım senden gelecek her hayra muhtacım; hayırlı olanı gönlüme, gönlümde olanı hayırlı eyle ve bana yol göster.

artık kimsenin kalbini kırmak, kimseyi yormak istemiyorum.
ben de yoruldum. gerçekten..
Uyursam yarın rahat edersiniz yoksa uyumaz isem rahat edemem mi diye düşünüyorum.
Ve kötü hissediyorum korkuyorum pazartesinden.hafif anksiyete korkum var.2 ay öncede vardı.
arkadaşlar kendinizi zorlayıp daha yaratıcı itiraflarda bulunun lütfen.

çok heyecansız şeyler bunlar.

Bu geçerli hala ama heyecanlı bulunamadığım için üzgünüm.
her taraftan bunaltıldım. ruh sağlığımı zamanla zayıflatacak bir simülasyona hapsedildim galiba.

Daralıyorum ya dışarı mı çıkmam gerekiyor acaba.
Evde bunalım geçirmek...

Lidanetyetyya
Döndüm iyice mod aynı.
Boş yapmayın lan.
B*ktan yere bu şehirde 4 sene duracağım şimdi. Hayatımda verdiğim en akılsızca karar olabilir. Bunun için kafayı sıyırmamaya çalışacağım...
ben böyle boşuna sürünüyorum.
keşke hastalık dönemimde ölüp kurtulsaymışım.

Tanrı zamanında canımı alsaydı da bu hallere düşmeseydim.

yine moralim darmadağın oldu be sözlük.
hayatımın son yedi yılında sürekli aynı motif kendini tekrar ediyormuş gibi hissediyorum. biraz yüzüm gülmeye görsün, biraz hayata karışıp bütün bulantılardan azıcık sıyrılmayayım hemen bir şeyler açar mısınız efendim kapıyı diyen uğur Dündar gibi kapımı tıklıyor, tekme tokat girişiyor sonra bana. bu kabus döngüsü bu sefer kırılacak umarım. lütfen kırılsın.
Bizim hayatımız tekrardan ibaret. Her zaman başladığımız yere döneriz, tekrar deneriz, aynı şeyleri yaşarız. Hayatın bizimle taşak geçiş biçimi bu.
Ben hep çok sevileyim, aşık olunsun bana böyle deliler gibi istedim.

Ama hep karşıma bu hislerini daha önce başkaları için harcamış tüketmiş birileri çıktı.

O çok sevilen, aşık olunan, uğruna her şeyi yapacakları sevgili ben olmadım hiçbir zaman.

işte o yüzden şu an ne olursa olsun bencil olmaya, kendimi düşünmeye, kendimi mutlu etmeye ve sevindirmeye devam etmeye karar verdim.

Canımın istediğini yapacağım, size hesap vermek zorunda değilim.
Bilmiyorum neden kafası şimdi geldi pişmanlıkların, prefrontal korteksim çok geriden geliyor. Yıllar geçmiş, her şey bitmiş, tüm öfkeler kırgınlıklar geçmişte kalmışken, dönüp yaptığım şeyleri hatırladıkça suratımın ortasında çarpasım geliyor. Mesela gayet de yıllarca Aşık olduğum mutlu mutlu gezdiğim bir eski sevgilim vardı üniversitede, öyle kötü bitti ki her şey, sonunda o kadar yıl benim onu hiç sevmediğimi düşünüyordu sanırım sözlük. Bilmiyorum ben mi sebep oldum yoksa sadece izin mi verdim öyle düşünmesine, ama sanırım bir seçim yapmak zorunda kaldım. Ya “ben seni bayağı sevdim aslında ama saçma sapan şeyler yaptım, şu an kendime bile açıklayamıyorum, sen gerçekten bunu hak edecek bişey yapmadın” diyecektim ve kendimden nefret etmem gereken bir durumda kalacaktım, ya da bir şekilde meşrulaştıracaktım işte. Ya o benden nefret edecekti, ya ben kendimden. O zamanlar kendimi seviyordum sözlük, bayağı kendini seven, düştü mü kalkan, canı sıkkın bile olsa yatıp uyuyabilen bir insandım, sanırım gerçekte kim olduğumu sorgulamaya da hazır değildim, kendimi sevmekten vaz geçmeye de.
Geçmişe dönmek istediğimden değil, şu anki hayatımdan vazgeçeceğimden değil ama, ne bileyim düşünür oldum işte olup biten geride kalan siyah beyaz anılara dönüşen şeyleri.
Kendimi çok iyi tanıdım şu son birkaç senede, hem azcık beynime ilacı basıp da kan gönderince, hem de mesleğimden ötürü, içime dönüp kendime bakmaya cesaret ettim yıllardır. Eskiden güçlerimi, ilgi alanlarımı, sevdiğim şeyleri mikroskop altına yatırırmışım sadece, daha Karanlık şeylere sırtımı dönüp. Birkaç yıldır sadece bakması kolay şeyleri değil, her şeyi inceledim yavaş yavaş, özellikle de terapiye başladıktan sonra. Hiç kolay değildi desem herhalde “understatement of the century” olur.

Keşke üzdüğüm kırdığım herkese bir sürü mutluluk gönderebilseydim, keşke geri alabilseydim tüm bencilliklerimi, keşke zamanında sessizce hayatlarından çıkıp gidebilseydim bu kadar yıkıp dökmeden.

Keşke 18 yaşında ders çıkışı o hocayla konuştuğum gün saçmalamasaydım da zamanında tanı alabilseydim, ilaca başlasaydım, kendime dönüp bakmaya cesaret edebilseydim, kendine güvenin altında yatan korkular ve güvensizlikleri, umursamaz gamsız imajın altında yatan çocukluk travmalarını görebilseydim. O zaman anlardım belki dopamin peşinde koşarken aptal aptal şeyler yaptığımı, kendimi kandırdığımı, olmak istediğim kişi olmadığımı. Gerçi kendime duyduğum o parlak, sıcak sevgiyi özlemiyor değilim, ne kadar yüzeysel olduğu ortaya da çıksa. Yüzeysel bir şekilde seviyormuşum kendimi de dünyayı da, şimdi derin bir şekilde anlamaya çalışıyorum, sakin bir şekilde izliyorum.
Bazen merak ediyorum, acaba beni böyle tanısalar severler miydi diye. Çünkü şu an sadece eski ben gibi davranmış bulurken kendimi, sakar, heyecanlı, iyimser, kaosun vücut bulmuş hali gibi yaşarken seviyorum kendimi, ve sanırım o anlar için seviliyorum.
Ne tuhaf üstelik, üstünden birkaç ufak tefek şey ve bir travmatik ilişki geçmiş, yine kendimi bir fe dominant erkekle buldum. Çok farklılar tabii ki, ama bazen şu an benim için yaptığı şeylere bakınca böyle flashback gibi bir his geliyor, diyorum bunu bir sen yaparsın bir de o yapardı, eminim yapardı. O an öyle bir suçluluk duyuyorum ki. Geçmişte ti fonksiyonumu kullanıp da fe’yi görmezden geldiğim her an için şu an ağzıma gelenleri yutuyorum. Geçmişte gördüğüm ama değerini bilemediğim güzel muameleyi hatırlayıp üzüldükçe şimdiki hayatımdaki insanlar için çabalıyorum.
Merak ediyorum, o da bu kadar değişti mi acaba, umarım değişmemiştir, umarım kalbi hala sıcacık ve yumuşacıktır.
Ne tuhaf, objektif olarak daha iyi bir insanım artık, bir senedir terapistimle konuştuğum her saatte büyüdüm sanki ve olmak istediğimi sandığım insana yaklaştım. Hatta hayalini kurmaya cesaret edemeyeceğim bir şehirde hayallerimin eğitimini alıyorum, her gün insanların kalbine dokunuyorum kendimce, gurur duyuyorum vazgeçmediğim ve başardığım şeylerle, sürekli değişik bir huzur hissi içindeyim ama, kendimi bir daha asla eskisi kadar sevebileceğimi sanmıyorum.
güncel Önemli Başlıklar