bugün

Küçükken eniştemin annesinin kırkardeşinin oğlunun oyuncak köpeğini çaldım.
Evliyim, sevgilim var ama onu da aldatmak istiyorum, hastalık oldu bende galiba.
istanbul'a geldim geleli arasıra da olsa buluşalım diyebileceğim hiç arkadaşım olmadı.

Neden böyle oldu ki alışamadım galiba
itiraf ediyorum hayatımda anlıyamadığım bir şey varsa o da pekmez ile tahin arasında ne fark olduğudur.yani diyorum ki pekmez yiyorum tahin yiyorum bi fark yok aslında fark olmadığı ikisinini karştırıp yediğinizde ortaya çıkıyor. burdan da şunu anlıyoruz lan bunlar tek tek bişeye benzemiyolar karıştıralım belki bir şeye benzerler ama yine benzemiyorlar peki peki anladık ta bunlar bizi niye enayi yerine koyuyolar. *
insanların aşık olma hızını da hırsını da algılayamıyorum bir türlü. Birbirlerini yemek gibi gören karşı cinsler, hem cinsler falan... Böyle uzaktan halüsinasyon seyreder gibi izliyorum. Nerede ne ara güven duymaya başladılar da bağlandılar asla anlayamıyorum. Bunu anlayamadığım için de her "aşık oldum" diyeni garipsiyorum. Sonrasında da kaç gün içinde birbirlerinden vazgeçecekleri sorusu takılıyor kafama. Bir çift için o soru takılmışsa garip bir şekilde ayrılıyorlar da... Bu şekilde garipsediklerim arasında boşananlar bile var. Hangisi daha tuhaf bilmiyorum; benim garipsediklerimin bir şekilde yollarının ayrılması mı yoksa onların hız ve hırsları mı?
Şuan bir konuyu hem çözmek hem salmak istiyorum. o konuda hem susmak hem konuşmak istiyorum. Hem o insanı silip atmak hem de sadece gülmek istiyorum. Avazım çıktığı kadar bağırıp kıyameti koparasim var oturdum burada bunu yazıyorum. Yüreğim sıkışıyor artık insanların çirkinliği pisliği beni aşıyor.
Somer şefi begeniyordum sonra bu adamın bir gömlegini ütülemek yarım gün sürer diye düşünüp vazgectim. Garip bir zevkim ve enteresan vazgecislerim var.
orta ikiye kadar ara ara altıma işiyordum.

yaz tatilllerinde annannemlerde karpuz yenildiği akşamlar evde seferberlik ilan ediliyodu.
Kuzenim sevdiğine kaçarken olayların nasıl geliştiğini, kimin yardımcı olduğunu, yardım edeni ve çıkarlarını vesaire çoğu şeyi biliyordum ama hiç kimseye bildiğimi söylemedim.
görsel
Şu görsele rastladığımda bir aydınlanma geldi. Bir süredir kafamın içinde fillerin tepiştiğini ve ezilen çimenleri hiç siklemediğimi farkettim.
Az evvel yogun bakımın hastaları psikoza girmesinler gece gündüz karısmasın diye ki bizim hastalar entübe degil, ışıklari kapattım.
Teyzenin biri hafif demanslı, su içer misin dedim icerim ona da ver dedi boşluğa bakarak. Evet tuvalete gidemiyorum şuan.
Ufakken köye giderdik babam, dedem, babanem, annem falan. Şimdi hiçbiri hayatta yok, mekanları cennet olsun hepsinin. Dedem derdi o zamanlar "taaa bu uçtan bu uca kadar bizim payımız var diye." Çocuk aklımla ne anlarım, tarla, ot, ağaç zaten. Bana bisiklet lazım, kıyafet lazım.

Aradan yıllar geçti ve 4 sene önce mahkeme kağıdı geldi. Baya baya 200 dönüm arazi var gelin mahkemeye tespit yapılacak vs. Dedemin babasıdan kalma. Dedem ve 4 kardeşi hayatta değil. Onlardan doğanlar da babam gibi, diğer kardeş çocukları gibi. Başvurduk mahkemeye dedik mirasçıyız, yoksa devlete kalacak.

Orları 2 sene önce imara açıldı. Merkez köy olduğundan mahalle oldu. Bana ve 2 kardeşime de nerden baksan 5 er milyon TL den 15 milyon değecekmiş. işte şimdilerde tapu, satış işleri falan var.

Babadan kalan birşey yok, dededen kalan yok. Dedenin babasından milyonlar kalıyor. Mezarının yerini bırak adını bile bilmiyordum.

Hep tırmala, hep didin, kendini bildi bileli çalış, zorluğun dik alâsını çek, zar zor evini arabanı al, tamam artık daha fazlası olmaz bu dünyada derken hoppp.

Gençlere tavsiyem, köylü gibi arsa, tarla alın. ne bileyim işte. Belki 1-2 değil 3 kuşak sonrasına kalır.

insan kendi tırmalayıp ta harcarken kıyamıyor. Ne ezerim şimdi ben bu parayı * .
Ben yalniz basimayken cok uretkenim, elimden gelmeyen is yok ama ne zaman ki hayatima birini soksam hayatima kendi elimle sokmus oluyorum. Biraz uretkenlige devam edip kışa (kasım ayına) yine yeni bir kurban bulacağım gibi geliyor.
bu ülke bana kendimi çocuk yaşta hem yetim hem öksüz kalmış gibi hissettiriyor. sahipsiz hissediyorum.
Her gün uyandığımda malum kişinin ölmesini ve malum kişi öldükten sonra çevresindekilerin birer birer yok olmasını diliyorum.

Şirketleri çocuklarına kaldığında bu çevrenin batışlarını izlerken ciddi keyifleneceğim. Biz saatlerce emek ve bir ton yasal engele rağmen iş yapalım başkaları malum kişiye yakın olduğundan hak etmedikleri işleri yapmaya çalışsınlar... terazi birgün size de vuracak.
Annem nedense ileride benim bir kaymakamla evlenmemi istiyor, oyle olacagini dusunuyor. imkansiz olacagi icin de bu beni gulduruyor. işin ilginc yani ben meslege takilan biri degilim tabii bu olgunlastikca da degisebilir. Gecen gun anneannem insallah 155boylusurunen buradan biriyle evlenir de sana yardimci olur dedi anneme karsi. Bana beddua etti galiba anneme de iyi dua. Dua ederken edeceginiz kise fikir sorun ya tutacagi olur.
33 yaşında ergenliğim bitmedi.
bu gece birine bir şarkı** gönderdim. bilen bilir, şarkıda geçen seni affettim sözlerini ona söylediğimi sandı ve mutlu oldu. ben de bozamadım. oysa ne ben affettim ne de o kendisini affettirecek bir şey yaptı.
çok boş yapıp, ortalığı karıştırasım var. biraz girişiyorum ama sıkıldım da, beceremediğim için de olabilir gerilime gelemiyorum.
Ulan yuzum ne ailemden ne aşktan ne de başka seylerden guluyor. Yetti canima. Oturup ağlayacagim.
Mucizelere inanıyorum.
Kendim dahil bütün insanlardan nefret etme hastalığına yakalandım her hareketlerinden bir bencillik çıkarıyorum.
(#28958264)

aradan tam 6 yıl geçmiş, şehirler değişti, insanlar değişti, statüler değişti, ama bu entrydeki her şey aynı. 6 yılda değişen hiçbir şey yok.

o zaman sıradaki bira da senin şeredine ulan 6 senede 1 arpa boyu yol gidemeyen kendim.

yine de sikin sağolsun amk, ölümden öte köy mü var anasını satayım, koy götüne dünyanın.
Nefes almak çok zor. Evet.
artık insanlara tahammül etmekte zorlanıyorum.