bugün

en yakın arkadaşımla görüşmüyorum. doğru bir karar verdim ama yine de böyle olsun istemezdim. onu çok özlüyorum. yine dün çok yakın bir arkadaşım beni yanlış anladı, anlatmaya çalıştım, dinlemedi...hayatımdan insanlar çıkıyor bir şekilde ve ben hiçbir şey yapamıyorum. şu son yıllardaki kadar insanları anlamadığım bir dönem daha yaşamadım. tuhaflık bende mi, herkes, herşey değişti mi bilmiyorum. azala azala devam ediyorum yola.
Kafam aşırı bulanık çünkü sürekli eski sevgilimi düşünür hale geldim. Bitirdik gitti ama nedense hala aklımda yer edinmiş çıkmak bilmiyor. En son kafamı daha taşa vurup bayilticam.
Bugün evlendim. Yani böyle bildiğin aile cüzdanım var artık. Bu hayatta hedeflediğim her şeyin çoğunu yaptım. Sadece çocuk kaldı.. bir de çocuğum olursa eğer skerim bu dünya derdini diyip köşeme çekileceğim.
Geçmişte kalbini kırdığım insanlar var. üzülüyorum aklıma geldikçe.
5 Aydır sözlüğe girmiyorum nedense giresim geldi.
rol yapmaktan sıkıldım. bu romantik ve psikolojik bir hezeyan değil.
sıkıldım.
ete kemiğe mahkum bir fikrin, hayata uyum sağlama zaruriyeti artık mantıksız geliyor.

ve ben hep başka birileri olmaktan sıkıldım.
rolümü artık sevmiyorum.
Ayrılma sebebimiz o değildi. Sen de biliyorsun. Sebebimiz senin ciddi Bi ilişki nasıl yürür bilmeyişindi.
hayalimdeki iş hayal ettiğimden erken, hayal ettiğimden daha zor şekilde, ben yeterince yetkin ve hazır değilken ama kaçırılmaz şartlarla ayağıma geldi.

bu sabah teklifi kabul ettim ama hayatımda ilk kez başarısız olmaktan ölesiye korkuyorum.
Hadi bakalım delirelim, az kaldı cidden az. insan bir gün iyi bir şey duymaz mı ya?
bir süredir her iş günü içimde bir yerlerde bir şeyler ölüyor. bazen büyük, bazen çok küçük parçaları geri dönüşsüz olarak kaybediyorum her gün. bugünkü, çok büyüktü. o bana hala alışamadın mı, bu adam böyle bu işler böyle gibi bişeyler dediğinde, kötü bir niyeti yoktu aslında ama, ben kendimden nefret ettim. ne biçim biriyim ben, kimlerin ekmeğine yağ sürüyorum, aynı onlardanım işte, sorun çıkmasın diye, ayağı kaydırılmasın diye yanlışlara gözünü yuman, zalimlerin ekmeğine yağ süren, susan, korkak, iğrenç, her şeye boyun eğmeye, en kokuşmuş otoriteye bile karşı çıkmamaya, en vasıfsız piçlere bile ünvanından ötürü itaat etmeye alışmış o iğrenç insanlardan mı oldum ben? alışamıyorum hayır. içimde bir şeyler ölüyor o yüzden. artık kişisel etik anlayışıma uymayan şeyler yapmaya zorlanmaya dayanamıyorum, başımızdaki hoca olacak o orospu çocuğunun ağzından çıkan her kelimeden nefret ediyorum, onun o yasadışı iğrenç işlerine destek olmak zorunda olmaktan nefret ediyorum. ben ne zaman hangi haksızlığa, hangi adaletsizliğe, hangi usulsüzlüğe göz yumabildim ki çocukluğumdan beri, o kadar ters ki bana. her gün ruhumdan bir parça ucundan tutuşturulmuş bir kağıdın külleri gibi ufalanıp yok oluyor. şu aralar kimseyle görüşmeye halim yok, yanında rol yapmadan gülümseyebildiğim hatta gerçekten mutlu olduğum tek bir kişi var, o da yapısı gereği bana biraz maruz kaldıktan sonra uzun molalara ihtiyaç duyuyor. yoruluyor beni görünce. dinlensin diye bırakıyorum. bende ise tam tersi, bu boktan işyerinde muhatap olduğum her insan, bu boktan şehirde aldığım her nefes kezzap etkisi yaratıyor sanki. boğuluyorum. kendi evimde de boğuluyorum. bir tek onun yanında böyle huzurlu, sakince nefes alıyorum sanırım. benim ruhum bi tek onun yanındayken huzurlu sanırım şu aralar. reddedeceğini biliyorum fazla sık görmek istediğimde onu. vücut dilimi kontrol edebilsem böyle olmazdı bugün, uzaktayken ona görüşelim mi demek isteyip kendimi tuttuğumda görmediği için haberi olmuyor, sorun olmuyor. bugün yanımdaydı tesadüfen o kendimi tutma esnasında. noldu noldu söyle diye söyletti. nefret ediyorum bu histen ya. ınsanlardan yardım istemekten de nefret ediyorum, yardımına ihtiyaç duyduğum birinin tribini çekmektense sinirden ağlayana kadar kendim çabalayayım daha kolay benim için. yardım istediysem kendimi en az on kere vazgeçirmeye çalışmışımdır çünkü, öyle olunca yardım etmeyi reddettiğinde karşımdaki, ne bileyim saçma ama gururuma çok dokunuyor, güçsüz hissettiriyor, o yardıma ihtiyaç duyduğum için kızıyorum kendime, bir daha asla yardım istemeyeceğim diyorum, gitgide taşlaşırken içim. ona ne zaman görüşelim desem, yardım istiyorum aslında. bugün de böyleydi. çıkışta napıyosun diyorum. aslında mesajlara alt yazı geçilebilse o çıkışta napıyosun mesajının altında şöyle yazardı:

kendime saygımın, insanlığa dair inancımın, beni koruması gereken kurumlara karşı güvenimin, herhangi bir canlıya karşı duyduğum merhametin, sıcaklığın, sabrımın azaldığını hissediyorum. hiçbir hayalim yok, boğuluyorum, depresyona girmeye asla tahmin edemeyeceğin çünkü asla anlamana izin vermeyeceğim kadar yakınım. burdaki her gün yaptığım şeyler, boyun eğdiğim şeyler, sustuğum şeyler beni büyük bir tutkuyla nefret ettiğim insanlarla aynı kefeye koyuyor ve kendimi sevmiyorum. tek bir kelimeyle -senin yanında olduğum zamanlar hariç- hayatımı özetlemem gerekse o kelime anhedoni olurdu büyük ihtimal. müzik dinleyesim gelmiyor. kitap okumuyorum. dizi izlemiyorum. hiçbir şey istemiyorum. hiçbir şeye heveslenemiyorum. hiç kimseyi görmek istemiyorum. hiçbir yere gitmek istemiyorum. sadece, tuhaf bir şekilde, senin yanında bunların hepsi susuyor. o öfke kalmıyor içimde, sesler susuyor. ağlayasım gelmiyor. mutlu oluyorum. yaşamak güzel geliyor. o yüzden, yardımını istiyorum. boğulmamak için. çökmemek için. köşesinden tutuşmuş yanan ruhum biraz olsun sönsün diye. bunu söylemek çok zor ama, yardımına ihtiyacım var, yalnız kalmayı kaldıramıyorum şu an, kendimden o kadar soğudum ki, kendimle kalamıyorum, lütfen, yardım eder misin bana?

bu yüzden bu kadar tereddüt ediyorum işte ona çok basit bir şey sormadan önce. önce şartlar koşuyor, şöyle yaparsak olabilir, şu saate kadar olabilir, şunu kesinlikle yapmazsak olabilir. sonra diyorum, ben zorlamak istemiyorum diye, sen düşün yalnız kalmaya ihtiyacın falan varsa yorgunsan söyle diye. yorgunuz dinlenelim diyor. zaten şöyle olurdu diyor. zaten böyle yapmalıydın diyor. rasyonalize etmesine gerek yok aslında, bunları demesine gerek yok. yok ya bugün olmaz demesiyle hiçbir farkı yok çünkü. çünkü ikisi de aslında aynı şey.

zaten yorgunuz. zaten işin vardı. zaten şöyleydi. zaten dün de geç gittin.

önemli değil ki. gerçekten bana açıklamasına gerek yok kendini
ben boğuluyorum, anlamıyor, elimi ancak ona uzatacak takatim var, o da hep değil, kendimi aksine ikna etmeye defalarca çalışıp başaramadıktan sonra. ben boğuluyorum, elimi uzatıyorum, o elim boşlukta kaldıktan sonra, neden tutmadığının hiçbir önemi yok.

ama onu haksız falan buluyor değilim. bana iyi geliyor olması onun suçu değil ki yanımda olmak onun sorumluluğu olsun. herkesin bir kişisel alana, yalnız kaldığı zamana ihtiyacı var sonuçta.ona ihtiyaç duymam onun suçu değil ki bana zaman ayırmasını dilemem mantıklı olsun. onun benden uzakta olmaya ihtiyaç duyuyor olması onun suçu değil ki bunu meşrulaştırmak için sebepler bulmak onun sorumluluğu olsun. hiçbir sebebe gerek yok, özellikle de saçma, beni salak yerine koyan, zaten erken gidemezdin, zaten işin vardı falan diyen sebeplere. kötü biri değil o sözlük. kızgın değilim, suçlamıyorum da. sadece böyle işte. halim yok ya. önce, alışmadın mı hala dediğinde çarptı yüzüme yaşadığım ortamda ne kadar eğreti olduğum, onun ağırlığı bütün gün dibe çöktürdü sanki beni. sonra da işte elimi tutmayınca, ne bileyim. yoruldum. bazen, çok çırpınmamak daha iyi oluyor sanırım. çırpınmak daha çok yoruyor. elimi uzatmak yoruyor. serbest bırakıyorum artık kollarımı iki yana, kendimi bırakıyorum. zaten dibe çöküyorsam, en azından ondan sessizce yardım isteyip reddedilmektense, onun için bir ağırlık, sorumluluk haline gelmektense, sessizce, kendi kendime, gürültü patırtı koparmadan, suları bulandırmadan çökerim. gittiği yere kadar.
Özlüyorum lan.
aşık olduğum insan ile aynı yerde çalışma fırsatım varken kariyerim için daha doğru olan teklifi kabul ederek ayrı şehirlere düştüm.
selam naber ?
sonsuza evrilen bir aradayım yaşam gayesinde...
4-5 yıl önce buralar daha eğlenceliydi saat 12 yi geçti mi 100 tane entry olurdu bu başlıkta artık 3 tane 5 tane oluyor üzülüyorum.
Masterchef yarışmacılarının instagramlarını inceleyip vay be ne hayatlar var, aaa Amerika da mı çalışmış, ohaa bu da kocadan zengin, e bu çocuk geçen sene zayıfmış, bu yine aynı gibi incelemelerde bulunuyorum. Sanırım kafayı bir miktar bozmuş olabilirim.
kendimi sevildiğim kadar sevmediğim için kötü hissediyorum sözlük. ben duyguları yok denecek kadar az bir insanım. bir sevgilim var benim onu hak etmediğim. beni bir yıllık ilişkimizde hala ilk günkü kadar seviyor, resmimi koynuna koyup uyuyor, rüyasında hep beni görüyor ve ben mesleğim gereği gittiğimde beni sabırla bekliyor. bana gösterdiği bu sevgiye karşı ona yapım gereği hak ettiği kadar sevgi verememenin mahcubiyetindeyim. beni ondan çok sevecek bir insanın dünyada olduğuna, bulabileceğime ve onun kadar iyi anlaşacağıma inanmıyorum ve onu kaybetmek istemiyorum ama sözlük onu yeteri kadar sevememek beni mahcup bırakıyor. bir gün bendeki bu yetersizliği hisseder ve üzülürse? ona haksızlık mı yapıyorum acaba? bilemiyorum.
Az önce artık ekşi sözlükte yazar olduğumun bilgisini aldım.zaten buraya çok nadir girerdim kalitesini ekşiye nazaran çok daha düşük bulduğum için artık iyice azaltırım korkarım ki sözlük. En çok siz seksi sözlük kızlarını özleyeceğim ah sizi hınzırlar:(
Geldim gördüm gittim.
Size suavi ile veda ediyorum hoş kalın.

Sevgi sormuştun bana
Demiştin ki sevgi ne?
Yüreğim sevdiceğim
Sevgi dürüstlük önce.
Yumurtalıklarımı aldırıcam çok ciddiyim

Sabah 5.37, ben ağrıdan uyuyamıyorum. Duygusallık desen cabası, son 2 günde 10 litre su attım herhalde.

Bi gülüyorsun 10 ağlıyorsun, bu ne biçim iş
Kuş vuralım istersen
Yaklaşık 2 saat önce bira almak için girdiğim tekelde dolap reyonuna bakan daha önceden sürekli buyrun yardımcı olayım diyip efes malt almak için girip saçma sapan marka bira almamı sağlayan kız bu akşam benimle fotoğraf çektirmek istedi. Nedenini sordum şey ben efeste çalışıyorum da ordaki üslerime göstermek için istiyorum dedi. 10 tane falan birayı koydu kasanın oraya, kasaya bakan elemana verdi telefonu benimle fotoğraf çektirdi sonra teşekkür edip bana üzerinde efes pilsen yazan küçük içi aliminyum folyoyla kaplı yiyecek, içecek taşımalık olduğunu düşündüğüm bir çanta hediye etti. Hiçbir sikim anlamadım bu olaydan kesin sevgilisini, flörtünü falan kıskandırmak için yaptı gibime geliyor. Ama gururum okşanmadı değil sözlük bir an ünlü biriymişim gibi triplere girdim. Neyse adettendir bu da böyle bir anımdır.
Sonbahar biterken bir yaprak dökümü başlatıyorum ve kimseye acımak yok.
Bugün tesadüfen yaşıyorum.
Depresifliğimin sebebini öğrendim. Tabii ki sebep cağnım anammış. Gençliğinde yaşadığı olaylar yüzünden kendisi de çok depresifmiş. Onun depresifliği bana geçmiş iyi mi. (bkz: swh)
onca g*tlüğe rağmen hala değişmeyeceğime inanıyorum. inandığım gibi olmalı olabilir yani neden olmasın ki...