bugün

acaba yaşamayı ziyan mı ediyorum sorusu üzerine birkaç lafügüzaf. merhaba bu arada.

aylaklığımdan dolayı kötü hissediyorum. zamanı boşa geçirmek istemiyorum; ama ne yaparsam yapayım, zaman geçecek ve önünde sonunda 'boşa' geçecek gibi geliyor. ''ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında'' dizelerini düşünüyorum. pek bir sonuca varamıyorum. yine, her şeyin anlamsız olduğu gerçeği hücum ediyor beynime. yine, her zaman olduğu gibi rahat vermiyor bana.

mutluluğu; schopenhauer'in sözünden yola çıkarak, önce zor olan şekilde, yani kendi içimde arıyorum. ne yazık ki bende öyle şeylerin mevcut olmadığını görüyorum. çocukken bile mutluluk kadar mutsuzluk vardı benim içimde. ayda yılda bir kez bir araya geldiğimiz babamın, dondurma ya da çiğ köfte tekliflerini, maddi durumu iyi olmadığı için reddettiğimi hatırlarım. istemiyorum derdim.. halbuki onunla ve abimle birlikte yiyerek mutluluğu paylaşmalıydım.

benim içimde hiçbir zaman rahat durmayan, her an beni dürten 'iyi kalpli' şeytan veya şeytanlar var. benim şeytanım bol ama iyidirler en azından. beni kötülükle değil, mutsuzlukla lanetlerler.

belki başka bir yerlerde bulurum ümidiyle tekrar aramaya başlıyorum mutluluğu. yani schopenhauer'e göre imkansız olan şekilde, dışarıda. sonra dalgalarla, rüzgarlarla bile barışık olmadığımı görüyorum. her şey için 'bu neden böyle, bu böyle olmamalı' diyorum. kaçınılmaz olana geri dönüyorum. mahkumiyetime.

şu sıralarda ise andrey tarkovski'nin bir sözüne denk gelerek iyi hissetmeyi başarabildim. ''kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirin'' sözüne...

oh papatya..
Kimlik bunalımı yaşıyorum sözlük, kim nasıl yorumlarsa yorumlasın ama düşünmekten kafayı yiyeceğim artık.
bu işin sonu nereye varacak? bu hayat ne zaman düzene girecek? artık uzaklaşmak istemiyorum. mutsuz olmaktan bıktım. kendimi mutlu edecek sebebim olmamasından bıktım. geleceğe dair hiçbir beklentim yada planım olmaması beni hayattan soğutuyor, yasama hevesimı elimden alıyor. 1 yıl öncesinde çok mutlu bir insanken, şimdi ne yapacağını bilmeyen hayattan zevk alamayan birisi oldum.
sosyal medyada ne kadar çok zengin tip var. lüks arabalar, kaliteli tatiller, buzlu bademli hayatlar. çoğu çakal tipli adamlar, bad girl kızlar. vay arkadaş. nereden geliyor bu çeşmenin suyu?
Fala inanmıyorum ama falsız da kalmak istemiyorum.
Çok saçma bir cümle ama durum bu.
Hayatimda ilk defa tv den telefon sipariş etmiştim. Velhasıl kelam arkadaşlarla evde takılırken kapı çaldı. Kargonuz var 185 tl odemeniz var dedi teslimatı yapacak at hırsızı kılıklı.
Dedim gel kardeş içerde bir çayımızı iç. Dedi abi çalışma saati teslimatlarim var, hemen parayı alıp gitmem lazım. Dedim kardeş bizde öyle kapıdan alışveriş olmaz. Gel çayını iç paran bende. Adamı zor zekat içeri niteleyip kapıyı kapattım. Arkadaşlara dedim bir telefon sipariş ettim hayırlı olsun deyin abinize O gelmiş. Bakalım hemen dediler. 20 defa jilatinle sarılmış paketi açarken kargocu ayağa kalktı. Abi benim gitmem lazım paramı verin gideyim diye yarı ağlamaklı söylenmeye başladı.

O esnada kutuyu açtım. içinden ne çıksa beğenirsiniz ? Arap sabunu. Bildiğiniz yeşil sabun. Dedim bu ne lan ? Ben telefon kutusunda sabun sipariş etmedim bu neyin nesi ? Abi benim işim teslimat. Biz içinden ne var bilmeyiz para da vermeyin beni bırakın diye ağlamaya başladı.

Dedim oğlum 185 tl ye sabun satiyorsunuz istersen polis cagrayim ıstersen 200 ver git dedim. Polis çağırma 100 lira vereyim dedi. 150 liraya anlaştık.

Bugün yıne telefon siparişi verdim bekliyorum.
Bazı zamanlarımı özlüyorum. Örneğin sorgusuz sualsiz öylece yaşadığım zamanları. Derdim tasam yoktu, yani geçmeyeceğini düşündüğüm ve beni yoracağını düşündüğüm dertlerim yoktu. Ancak şimdi bir olumsuzluk peydah olsa hayatımın herhangi bir yerinden, dipleri boyluyorum. Böyle saçma sapan bir hayat.
Ancak yine de özlemim o dönemlere geri dönmek istediğim anlamına gelmiyor. insan bir şeyleri tam anlamıyla yaşamalı, içinde o büyüyen acı ve buruk yalnızlığıyla bir başına kalmalı, üstelik bilinci tamamıyla açıkken.
Daha demin işyerinde tuvalette mastürbasyon yaptım.
Herkes gibi oldum.
Nasıl yaşıyorsun bensiz? Nasıl oralar? Ben her gece sabahı edemezken sen nasıl hayatına devam edebiliyorsun? Bir sen varsın ki içimde benden öte, benden ziyade... Sensizlikten ciğerim soldu...
Hayatımda bunun kadar doğru bir tespit görmedim.
görsel
bir erkek bana amiyane tabirle yürüdüğünde çok korkuyorum ve kendimden uzak tutmaya çabalıyorum. "gardaş" diyorum sırf soğusun diye. kafamda felaket senaryoları dönüyor. ya bana yapışırsa, ya beni elde etmek için akla hayale gelmedik manyaklıkları yaparsa diye. anksiyete bozukluğundan mı bilmiyorum.

birinin saplantısı olma kabusunu yaşadım çünkü. benden hoşlandığını sezdiğim yahut bunu söyleyen ve bir şey hissetmediğim kişiden kaçmaya başlıyorum. bu "ay herkes peşimde" tribi de değil. burası türkiye. keşke yapışkan olmayacaklarına emin olsak da böyle köşe kapmaca oynamak zorunda kalmasak.
Bak şimdi bundan 2,5 yıl önce ben buralarda aşk acısı çekerdim. Çoğu akşam tipik aşıklar gibi gelir buralara yazardım. Sonra ne oldu ? Evlendim, bir kızım oldu. Aklıma sözlük geldi. Hemen kayıt oldum. Özledim ben buraları.
Deseler ki hafta sonu evleniyorsun Aaa yok artık derdim.
Madem herkes istiyor bir an önce olsun.
Faturaları kredi kartını vergileri ve tüm ödemelerini tam zamanında ödeyen ben arabanın muayenesini 2 ay geçirttim. Sorumsuzlaştımmı ne.kendimi ihbar ediyorum.
Her sabah 7den kalkıp kahvaltı yapmaya çalışıyorum ama her seferinde beynim ve gözlerim bana ihanet ediyor. Ilk 10 dakika boyunca hainlerle savaşıp ardından kahvaltimi yapip işe gidiyorum. Bu durumdan artık zul geldi
En cok destege ihtiyacim oldugu Zamanlar birkez daha hatirliyorum yalniz oldugumu.
hala ilk günkü gibi, hala kördüğüm. ne yazık ki.
az önce odada bir kelebek gördüm sözlük , ufacık olanlarından. kelebeğin önünde 2 tane cam vardı, biri açık diğeri de kapalı. kelebek dışarı çıkmak için ısrarla kapalı olanı tercih ediyordu ve haliyle cama çarpıp düşüyordu. kendimi ona benzettim. dışarıda hayatını güzelleştirecek onlarca şey varken , doğru yolu bulamıyor ve sürekli engellere takılıyorum. tıpkı kelebek gibi dar bir odada kendimle kapana kısılmış durumdayım sözlük , bu çok acı.
benim kpss çalışmam lazım. Ama bütün gün dizi izliyorum.
Yalnızlıktan çok korkuyorum. Öte yandan kendimle vakit geçirmeyi de seviyorum. Hatta insanlarla boş muhabbet yapmaktansa kendi ilgi alanlarımla uğraşmayı, odama kapanmayı tercih ediyorum ve bu yüzden istemsizce kendimi yalnızlaştırabiliyorum. Yani istiyorum ki insanlar uzattığımda ellerimi tutabilsinler, hep yakınımda olsunlar ama ben istemedikçe yanıma gelmesinler. bazı dönemler ben kendimle vakit geçirmeye kaptırınca kendimi, onlar fazla uzaklaşıyorlar ve sonra ben kendimden sıkıldığımda, onlar uzaklaştığından kendimle başbaşa kalmak zorunda kalmak, hep kendimle konuşmak anksiyetemi coşturuyor. Böyle zamanlarda Korkuyorum, kötü ve korkutucu düşünceler aklıma geliyor, huzursuzluk duyuyorum, yabancılaşıyorum kendime. Dış dünyanın ekseninden uzaklaşıyorum. Çok uzun süre gerçek anlamda yalnız kalmıştım bir dönem. Günlerce doğru düzgün insan görmedim. ilk kez o zaman panik atak krizinin eşiğine geldim iki üç kez.

çok çocuk mu doğursam acaba ileride diye düşünüyorum.

insanın başka insanların varlığına ihtiyacı var hayatta.
Öncelikli Not: isimler baş harfleri dışında hayal ürünüdür.
Dün facebookta gezinirken anasayfamda yeliz şimşek bunu beğendi şeklinde bir paylaşım çıktı.
Burcu Yılmaz kaya profil resmini değiştirmişti. Çok garip hissettim çünkü fotoğraftaki kişi benim 4 yılımı verdiğim eski sevgilimdi ve eşiyle düğün fotoğrafını paylaşmıştı.
Yeliz ortak arkadaşımızdı.
Ne yalan söyleyeyim dayanamadım stalkladım. Çünkü sevgili olduğumuz zamanlar çok defa gelinlikle hayal etmiştim onu. Gerçekten hayalimdeki gibi miydi? Nasıl görünüyordu?
Ama kızgınlık yoktu garip tuhaf bir his oluştu sadece.
Birçok kişinin etiketlediği fotoğraflar vardı düğüne dair. Her şey normal bir düğün gününe ait standart emmili dayılı fotoğraflar...
Ama farkına vardığım bir gerçekle şoke olmuştum. Bir süre kalakaldım. Sonra acı bir gülümseme oturdu yüzüme.
Doğum günümde evlenmişti.
bir aralar, facebookta fake hesap açıp sevgilileri ayırıyodum.
misal
ahmete,"knk yüzüne söyleyemedim ama sevgilin seni aldatıyo üzülme diye söyledim" vs vs yazıyorum, engelliyorum.
neden mi yapıyorum?
ister itlik diyin, ister kıskançlık.
aldanıyorum, kanıyorum, şakayı gerçek sanıyor, inanıyorum. kafama vuran ekmeğimi alıyor, elimi verdiğime kolumu kaptırıyorum. yatıyorum, kalkıyorum uykumu alamıyorum. yemek yesem doymuyorum, yemesem acıkıyorum. bir türlü tatmin olamıyorum. ucuzsa vardır bir kusuru deyip kaçıyorum, pahalıya gücüm yetmiyor almıyorum. dağlara çıkayım diyorum, soğuk olur, üşütürüm deyip vazgeçiyorum. araba sürmeyi çok seviyorum ama trafikte deli oluyorum. yaşlılara saygı duyuyorum ama metroda otobüste yer vermiyorum. yapma günah diyorum, hoşuma gidiyor yapıyorum. diyete başlıyorum, dayanamayıp üç kase sütlacı gömüyorum. çok konuşanın kusuru çok olur diyorum ne yaparsam yapayım susamıyorum. kışın yaz gelsin istiyorum, yaz gelince kışı özlüyorum.
170 cm üzeri 50-60 kg aralığındaki kadınlar çok çekici ve cool oluyorlar. böyle bir kadına ulaşmak için şans gerekiyor. 165 cm üzeri 75-85 kg arası kadınlar var. bunlar da tabi ki kendi aralarında farklılık göstermekle birlikte kıvrımlı vücut yapıları ile ilgiyi üzerlerine çekiyorlar. çok etkileyiciler. pamuk gibi. ohh. tabi diğer kadınlar da güzel. ruhu güzel, yüzü güzel, kiminin dudakları kiminin, huyu güzel. güzel allah güzel. canınız sağ olsun.