bugün

görsel
Az önce diyetimdeki iradem için kendimi ödüllendirme kararı alıp üzerinize afiyet dondurma gömdüm. Ne zamandır yeniyordum dondurma, çikolata falan. Şu an o kadar mesudum ki mutluluktan uçabilirim. Tatlı yemek insanı hakikaten mutlu ediyormuş, çok mutsuzdum arkadaşlar.
rahmetli sakip sabanci'nin bir roportajinda, en buyuk pismanliginin, keskesinin ne oldugu minvali bir soruya, bazen bir yerlerde otururken el ele, sarmas dolas ciftler gorunce onlar gibi bir genclik geciremedigi icin imrendigi babinda bir soylemi var.
daha 25 yasimdayim, bugune kadar cok kandim, cok kandirdim, ama o aranan kan hic bulunmadi. sanirim 20 yil sonra da ben buna benzer seyler soyleyecegim. bir seyler iceyim diye oturdugum yerlerde bu tarz ciftler gorunce ben de mutlu oluyorum onlar yerine, ama onlardan birisi olmak anlamsizca zor geliyor artik. ıcimde araba silecegi kaldiran, bric oynayan, bulmaca cozen bir emekli dayiyla birlikte yasiyorum.
Itiraf ediyorum çoğunuz asosyal siber alçak ve korkaksınız.
masala göre kırmızı başlıklı kız ninesine yemesi için erzak götürecekmiş ve yolda kurtla karşılaşmış. ulan normalde kurt insanla konuşmaz. hadi masal tipi fabl diye ona bişey demedim. kurt karşına çıkıyo ve sen nereye gideceğini söylüyosun. bak şu eve gidecem diye. kurt bu arada hadi burda yemiyim de evde yiyiyim diyo. ulan bulmuşun işte evde yesen nolcak. saldır kıza. oracıkta paramparça et bitsin. neyse kurt kestirmeden eve gitmiş masala göre. ninesini tek hamlede mi yutuyo yani? ayrıca yedin işte ninesini daha ne uğraşıyorsun diye sorarlar adama.

diğer bir nokta da sen neden herkese gideceğin yeri söylüyosun e be kızım? nedir bu azgınlık sende. ninen evdeyken mi eve atıcan kurtu yani?

bazı şeyler çok anlamsız geliyo işte.
Saat 00.00 oldu yazacak başlık bulamadım buraya o yüzden yazdım.
Gitme kal diyemedim.
Ortada neredeyse Hiç kimse, hiçbir şey yok ama bir şey anımsıyor, bir şeye denk geliyor ya da bir şey öğreniyorum ve her geçen gün daha fazla kırılmaya devam ediyorum...
ben hiç uçurtma uçurmadım. hiç mavi gökyüzünde uçan kuşlarla yan yana gelen uçurtmam olmadı. haliyle dileklerimi, umutlarımı uçurtmaya yükleyip gökyüzüne salamadım. eksik hissediyorum. uçurtma uçurmak istiyorum ben.
Karanlık ve yükseklik korkum var. Ek olarak bir de klostrofobim var. Bunlardan nefret ediyorum.
Mahvolmuş hayatımda bana iyi gelen insanları kaybetmekten korkuyorum.
Gündüz kapitalist sistemin, gece yüreğimin ameleliğini yapıyorum.
kuru bir cildim olmasina ragmen stres, sıkıntı ve cekirdek yemekten yüzüm gözüm sivilce icinde. cirkinlikten ölücem, aynaya bakasim gelmiyor
Param yok param yok diyordum biri ellerin cok guzel gel model ol kuyumcumuza dedi, ben de olur dedim ellerimden para kazandim amk bugun cok zevkliydi. 200 kiloyum ama bileklerim ince oldurmeyen allah kilo aldiriyor.
Bir insanın kendi ailesinin evinde rahat edemeden yaşaması çok koyuyor gerçekten. Ya her yaptığınız/giydiğiniz göze batar ya da her şeyi başınıza kakarlar. Bu durumdan nefret ediyorum. Tadım tuzum kalmıyor. Bir an önce uzaklaşmak, gitmek istiyorum fakat en azından birkaç ay gidecek yerim yok. Başkasından yardım istemekten hiç hoşlanmıyorum, olabildiğince kendi başımın çaresine bakmaktan yanayım ve şu an bulunduğum duruma katlanmak çok zor.
Bugün karşıma şebnem ferah'tan hoşçakal çıktı, ama şarkı yarım kaldığı için tabi benim beynim onu tamamlamak zorundaydı. Her ne koşulda olursa olsun tamamlamaya çalışırım şarkıları; kimi zaman rüyamda dinliyorsam uyanınca hemen açarım, eğer sabah alakasız aklıma takılırsa millete selam vermeden içimden şarkıyı tamamlamaya çalışınca kaos oluşur yani o derece bazen.

Sonra sözler üzerine düşündüm, ne güzeller!

"... Ben bir kısrak gibi
Gelmişim dünyaya
Şahlanıp koşmak içimde var... "

Eğer benim için ufacık farklılıklar olsaydı ardımda bırakacağım notta kitabe-i seng-i mezar'dan alıntı dizlerle birlikte bu sözlerin de olmasını isterdim. Ardımda mektup bırakacak değilim, hayatın akışına o kadar katkı sağlayan bir mahluk olmadığımdan.

Daha sonra Şahlanacakken, söyleyecek sözlerim varken ne ara susmaya başladığımı hatırlamaya çalıştım; bulamadım. Lisede edebiyat öğretmenimin "bu kadar isyankar olduğun için sen isyan temalı şiirleri araştıracaksın." (Hem de millet aşk, doğa sevgisi vs gibi normal temaları araştırırken) Demesinin üzerinden ne kadar vakit geçti ki?

Gittikçe daha bezgin oluyorum, ne vardı bu kadar erken olgunlaşacak?
Erkeklere güvenme sürem 2 dakika falan sonra zaten sarsacak bir şey buluyorlar, fay hattı mısınız nesiz?
Az once bi koftecide yemek yiyorduk heryer kopek dolu siyah bi wv tam kopeklerden bahsederken birine carpti yanimizda kopek agladi kacti sesini duyduk tak diye ben firladim ayaga carpana saldirmak icin arada da duvar var bagiriyorum. Hala arabadan inmiyor durdu arabada. Ben bagirdim ayi dikkat et falan diye babamda sus sus otur diyo herkes toplandi. Cocuk arabadan indi bana bagiriyo ama duyulmuyo ben de bagirdim herkes bakiyo 300 kisinin icinde. Sonra gitti geri geldi arabayla yanimda durdu ozur diledi baktim kopege veterinere goturmek icin vs vs ben de boyle boyle dedim. Sonra dusundum cocuk cok tatliydi amk. Iste bana tatli cocuklar boyle kavgalarda denk gelir amk. Olsun bu da bi sey de mi?
Kendimi aciz hissettiğim zamanlarda küfür ederim. Bilinç altımda ne şekil bir mekanizma işler de böyle bir şey yaptırır bilmiyorum, ama son zamanlarda sıkça ediyorum.

Ettiğim küfrün ağırlığı, acziyet derecemle doğru orantılı. Bazen, aklıma geçmişte yaptığım aptalca bir şey gelir. Utanırım. “nasıl yaparım böyle bir şeyi?!” derim. Sonra olayın farklı boyutları aklıma gelir, “ne kadar da aptalmışım.” Hızımı alamam, “kafama sıçayım, evet bu, gerçekten de çok aptalca…”

Bazen güzel bir şey görürüm mesela. Mesela küçük bir kız çocuğunun gülüşünü. “ne kadar da güzel…” derim. Sonra tekrar bakarım, “lanet olsun, bu, gerçekten, çok güzel.” işin içinden çıkamam, çünkü o an gördüğüm güzellik, sadece “güzel” kelimesiyle ifade edilemeyecek kadar muazzam gelir bana. Tekrar bakarım o çocuğa. O masum, saf güzelliğe. O ışık saçan yüzüne. Minik kalp atışlarına. “anasını satayım… bu, gerçekten, tarif edilemez…”

Bir kadın görürüm. Aslında çok fazla görürüm ama söz konusu kadın bana hitap ediyorsa, (taktir edersiniz ki herkes için bunun bir çok parametresi vardır) gözlerine bakarım. Ciddiyim, şehvetî duygular bir yana; her şeyden önce, benim için gözleri ve bakışlarıdır çok önemli olan. Odak noktası aşağılara indikçe (göğüs, bacak gibi) hislerin statüsü de aşağılara doğru kayar. Ama kadının göz ve dudak ikilemine bakarken hisler doğrudan kalbe işlenir; bu somut güzellik, tarif edilemez soyut naif duygular bırakır bende. Gayri ihtiyari olarak içimden şu geçer; “harika bir kadın.” Sonra dururum. Etki hala geçmemişse, bir şeylerin olması gerekir. Açığa çıkan enerjinin bir yerlerden boşalması, nötr hale gelmesi şarttır. “kahretsin, dünyanın çıkan çivisi sorumlusunun kıçına girsin ki, bu, harika bir kadın…”

Bazı zamanlar, bazı yerlerde naif duygular hisseder, ağır küfürler ederim. Bu, kendimi topraklamanın bir başka saçma yoludur.
artık düşünmek istemiyorum. canımı yakacak hiçbir şey düşünmek istemiyorum. canımı yakmak istemiyorum düşünerek...
en sevdiğin şarkıyı dinlerken bazen niye dinlediğini, neden sevdiğini unutursun. bazen, filtre kahve olmayabilir, bazen okuyacak kitap bulamaz eski kitapları tekrar okursun. bazen kim ararsa arasın telefonlara cevap vermek istemezsin, bi anlamı yoktur, bu bir isyan biçimi değildir. bazen tüm cümleler anlamını yitirebilir, ama tekrar bulabilir de… olur öyle arada. bazen herşey olabilir, bazen hiç bişey olmaz. bazen hayat sonlanır. bunun bi açıklaması yoktur.

işte ben bu satırları yazarken; henüz yeterince sarhoş olmayabilirim.

Zihnimi yoran alkol şişelerinden kurtulmam gerektiği için içiyorum. Bazen ölümü düşünüyorum. Sonra annem beni özlerse diye korkuyorum. sonra farkediyorum, bazen farkedebiliyorum. uykuya dalma çabalarımda bazen diyorum kendi kendime. olur böyle, kafayı yedin diye sevinme.

zaten sahip olduğum hiçbir şeyin normal olmadığının farkındayım. ben , sen, o , biz, siz, onlar... el ele verip, türkçe derslerinden öğrendiğimiz zamirlerin içine sıçabiliyoruz.

yazmak istemiyorum aslında. yazmak istemediğim için de çok önemli bir bok anlatıyormuş gibi saçmalıyorum.
Ay ben buna hayatta bakmam dediğim insana şuanda sırılsıklam aşık oldum.
Annemin çok beğendiğim bir arkadaşının evine misafirliğe gitmiştik. çişim geldi ve tuvalete girdim, sonrasında kirli sepeti dikkatimi çekti, içini karıştırıp kadın kilodu buldum evde başka kadın yaşamadığına göre o'nundu. hızlı bir otuzbirden sonra üstüne boşalıp tekrar kirli sepetine en altlara atmıştım.

ikinci itirafım ise; doğum günü partisi vermiştim evimde, masamın üzerinde bir akrobat lamba vardı o zamanlar, birde nerden bulduğumu hatırlamadığım çok ufacık bir ampul vardı, akrobat lambadaki standart ampulü çıkarıp, bu minik ampulü takmaya çalışmıştım, lamba yanmamıştı ama ben feci çarpılmıştım. O güne kadar çarpılmak nasıl birşey hep merak ederdim, deli gibi titrediğimi hatırlıyorum.

üçüncü ve son itirafım ise; ilkokul beşinci sınıfa giderken aşırı derecede kakam gelmişti, öğretmenden tuvalete gitmek için izin istediğimde; "ben gözünden anlarım, sen yalan söylüyosun geç otur yerine" demişti. yerime oturup baya bi donuma sıçtım, sonra sınıfa yayılan bok kokusu sonucu, en önde olan bir piç "öğretmenim bok kokuyo sınıf, biri donuna mı yaptı acaba" der demez, herkes en önden arka sıralara doğru şüpheliyi aramak için arkasına dönüp bakmaya başladı, arkamda sadece 2 sıra vardı, bende birşey çaktırmamak için arkama dönüp baktım.

o gün kimse benim donuma sıçtığımı anlamadı fakat okul çıkışı annem ve sinem diye bir kızın annesi çıkışa gelmişti bizi almak için okuldan.

hemen çabucak eve gideceğimize, sinem'in parka gitmek istemesi sonucu mecburen parka gittik, kaydıraktan kaydıkça allahın sıcağında götüme pestil gibi yapışan boku hala unutamadım. neyse park olayınıda başarılı şekilde atlattıktan sonra eve gidebildik. en sonunda eve vardığımızda anneme söyledim tabi ben donuma sıçtım okulda diye.

buradan sinemin ve ilkokul öğretmenim reyhan ardakoç un ta ağzına sıçayım.
Kaygisizim.
Diger erkeklere gore baya az abazayım. Kendime karsi objectifim hemen eksilemeyin.
Bitiyo artık sözlük tükeniyorum yavas yavas o eski efe yok artık kimsenin sucu yok ben istedim boyle olmasını ama iyi mi yaptım bilmiyorum
Yalanda söylemeye basladım artık hic sevmedigim bi hareketi yapiyorum "canavar gibiyim" diyorum arkadaslarıma isleri gucleri var bide beni dusunmesinler.