geceleri ve sabaha karşı 04:00 ila 05:00 arası ıssız sokaklar da bir zombi edasında harley davidson çizmelerin tak tak tak sesiyle gezinmem. kötü yani köpeklerin kovalaması, iyi yanı ise hayatın pause olma halinin ben de ki dinginlik etkisi. sonra 06 gibi yatağıma gelip çıplak bir biçimde uyumak.
Çorbayı pipetle içmek,
Kışın çikolataları kaloriferde eritip hüptirik gibi yemek,
Sütlaç, puding gibi tatlıları çay kaşığıyla yemek,
Yastığa sarılarak uyumak,
Şarkı dinleyerek ders çalışmak, *
Meyveli yoğurdun önce yoğurdunu en son meyvelerini yemek,
Kendimi kaptırdığım şarkılarda kalem ve kitaplarımı bateri gibi kullanıp hunharca mala bağlamak,
Vs.vs. ***
yaz mevsimi ve kış mevsimi fark etmeksizin sadece soğuk suyla duş almak. tamam sıcak su da iyi hoş ama soğuk su daha soğuk daha sert, daha farklı duygular, başka bir şey ya bu, tarif edilemez o soğuk suyun vücuda değmesiyle o ilk 20 saniye, başka bilinç altına doğru itiyor insanı. *
fütursuzca oyun oynamak. saate bakmadan, etrafındaki insanlara aldırış etmeden, onların sözlerine kulak asmadan...
kendi bilgisayarımı ve elime geçen her türlü bilgisayarı bozmak. sonra tamir etmek ve bir daha bozmak. aslında bunu kendi bilgisayarına yapınca zevki pek yok. ama bir arkadaşınızın bilgisayarına yapınca acayip zevkli oluyor.
arada sırada annemle beraber kadın günü,okey günü, kaplıca, türbe, evliya, düğün, nişan, akraba falan geziyorum.
insanları izliyorum,tepkilerini gülüşlerini bakışlarını falan... onların beni zerre alakadar etmeyen muhabbetlerine canı gönülden katılıp üniversite mezunu, kültürlü tahsilli ama son derece hanımefendi, büyüklerine saygılı ideal ev kızı rolü oynuyorum,ev yapımı salçalar, reçeller, turşu murşu, yok işte şifalı doğal reçeteler falan, takılıyorum öyle. annem de böylece benimle gurur duyuyor.
bilmemkimin gelinini,damadını, görümcesini,kaynanasını çekiştirirlerken ben de "aaaa evet haklısınız tabi, öyle yapılmaz yani" gibisinden şeyler diyorum çok eğlenceli oluyor.