ulan çok cana yakın namussuz ya.
kolları olsa sarıp, sarmalayacak öyle bir hayvan.
yalnız şu sıralar bir sıkıntımız var kendisi ile. herif ilk geldiği günlerde "babacık, cicikuş, canııım, bebeğiiim." durduk yere iltifat yağdırıyordu, bu aralar işi karaborsaya döktü.
ne zaman ki elimde bisküvi, ekmek tarzı bir şey görse başlıyor bağırmaya, ortalığı yıkıyor ve o zaman konuşuyor sadece.
"ver." diyor. "iki ısırık da biz cebellezi edelim." diyor. haricinde konuştuğu ettiği yok.
az önce çay içiyorum, yine ötüyor. katran gibi çay.
ama versen bir dikişte bitirir, öyle de bir şerefsiz.
Ben çevresi ormanlık olan küçük bir yerde okudum ve kışın soğukta her türlü hayvan merkeze inerdi. Bir gün eve giderken marketin önün de üşümüş ve köpek olduğunu düşündüğüm bir hayvanı eve aldım. Bir kaç gün bakıp bırakacaktım. Ama hayvan nasıl yaban kokuyor anlatamam. Hayvalamıyor. Uyuyor. Lan dedim ölecek heralde. Bırakayım ben bunu. Evde ölürse imkanı yok dokunamam. Arkadaşıma dedim gel al ölecek bir çaresine bakalım. Geldi aldı kendi evine götürdü. Hayvan gece sandalyeye sıkışmış ev sahibi kurtarmış baktık olmuyor bırakalım dedik. Bırakmamızla hayvanın iki ayağına kalkıp yürümesi bir oldu. Lan dedik noluyoruz. Sorduk soruşturduk meğersem köpek degil ayıymış. Öyle ki mezuniyetim de balkonun da ayı besleyen anomalisa diye cağrıldım. Kısacası yazarlar evcil hayvan olayını ben zirvede bıraktım.