düşünüyorum da insan bazen gerçek hayatında olan adamla hiç ilgisi olmayan yani aslına uygun olmayan bir adamı kafasının içinde yaratabiliyor. işte o kendi yarattığı adamı seviyor, hatta onu sevmeyi seviyor, onu sevmekten haz alıyor, doyuyor. gerçek olan adam, onu üzecek, kıracak, aldatacak yapıda bir adam olmasına rağmen kafasında yarattığı adamı güvenilir, merhametli, sevgi dolu, koruyup sahiplenen, özü sözü bir erdemleriyle yaftalıyor. bu insanın kendi kendisine yaptığı en büyük kötülük işte. çünkü gün oluyor; gerçek adamın yaptıkları, kafasında yarattığı adamın yaptıklarına baskın çıkıyor. kırıcı, üzücü, incitici yığınla şeyle yüzleşmek zorunda kalıyor insan. çünkü kafasında yarattığı ve aslına hiç benzemeyen o adam artık onu avutamıyor. sahte dünyadan gerçek dünyaya merhaba derken canın acıyor...
25 yaşındayım, üniversiteyi bitireli 2 sene oldu ve devlet beni hiç görmediğim bir dağ başına atama kisvesi altında sürgüne göndersin diye kpss adlı aptal sınava hazırlanmak bana çok sıkıcı geliyor. 17 sene fasılasız okudum, geldiğim nokta üniversite mezunu işsiz sınıfı üyeliği. Kpss'ye çalıştın, yüksek bir puan aldın diyelim sonra gelsin mülakat. Bu sınavların, bu prosedürün tamamı devletin kendi verdiği eğitimden emin olmamasının bir ürünüdür. Devlet verdiği eğitime, insanlara verdiği ünvanlar ve diplomalara güvenmiyor, ceremesini diplomaları alanlar çekiyor. Kaç sene daha yaşayacağımın belli olmadığı şu dünyada tekrar tekrar kpss'ye hazırlanmak bana çok saçma geliyor. Köle olmak için doğmadım ki.
Şehirden çıkışları yasaklamadan şehirlere göre vaka sayıları açıklandı;
Sözler yine tavsiye niteliğinde kaldı,
Toplantıdan Radikal kararlar değil, ricalar çıktı.
istanbul özelinde hiçbir önlem alınmıyor,
Geceden beri insanlar istanbul'u terk ediyor,
bu durum virüsün daha da fazla yayılmasına adeta davetiye çıkartıyor.
Neden hiçbir süreci adam akıllı yürütemiyoruz ve neden böyle yaşamaya mahkumuz,
Kafam patlasa da düşünmeden edemiyorum.