bugün

Arkadaşımın evine yemeğe gittim. Sofrada arkadaşımın annesine yanlışlıkla:

" anne elinize sağlık." demişim. Sonradan öğrenmek ayrı koydu tabii.
iki saattir içtiğim kahve elimde. sigara içmeye çıktım. bardağa baktım, tam ağzıma götürüyorum resimdeki "şey"le karşılaştım. desenmiş amk. bildiğin kelebek gelmiş içine yerleşmiş bardağın ortak oluyor resmen.

görsel
Kapı zili çalınca telefona koşup alo alo demek.
elektrik gittiğinde, zaten bende laptop var deyip internette sayfalar yüklenmeyince, niye girmiyor bu diye hayıflanıyordum.daha sonradan modemin de elektrikle çalıştığı aklıma gelmişti. bunu anlamam biraz sürdü tabi.
ekrandaki sineği imleç zannederek, bu niye benim emirlerie uymuyor diyerekten mause u hunharca sağa sola oynatmaktaydım ki aydınlanmamı geç olmadan yaşadım.
ekrandaki imleci sinek zannederek üzerine çekiçle vurdum.

monitör gitti tabi komple.

şu an mikrodalga fırının panelinden yazıyorum.
Bir keresinde ayinden sonra pederle sarilip operek vedalasmistim.

Allah bin belami verdi sonra. Cok utandim.
metroda kulaklığımı takmış bir köşeye dayanıp bir yandan müziğin zevkini çıkarıyor bir yandan varacağım istasyona doğru ilerliyordum. metro çok kalabalık değildi ama oturakların hepsi dolmuş ve bir miktar insanda götünü bulduğu bi duvara yaslamış ayakta seyahat ediyordu. biraz ilerimde bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda liseli diğer tarafımda bir elin parmaklarının üç eksiği kadar bayan kendi aralarında konuşuyor, yeri geliyor gülüyor yeri geliyor ciddileşiyolardı. ( liseliler hariç. hep gülüyodu o *mına koduklarım( sanki hayat çok güzel hımına))

neyse bir iki dakika sonra etrafı süzmeyi bıraktım ve başımı önüme eğip müziği içime akıtmaya başladım. bikaç gece önce yatarken film izlediğimden kulaklığın üstüne yatmışım. kulaklığın sol tarafını kırmışım sanırım ordan akmıyordu müzik. tek kulaktan müziği yavaş yavaş akıttıkça kendimi hafiften kaptırmaya başladım. önce tek ayakla ardından ayağa eşlik eden başımla ritim tutmaya başladım. bi yerden sonra kendimi iyice kaptırmışım. bildiğin kopuyorum metronun içinde. ergenlerin öhm liselilerin olduğu taraftan gelen kahkahalarla kendime geldim. ama artık iş işten geçmişti. oynamaya devam ediyordum.

işin kötü yanı ben dans etmeyi oynamayı falan hiç bilmem. random takılıyorum dolayısıyla nasıl bi görüntü sergilediğimi bilemiyorum. metro durağa yaklaşırken resmen bir maykıl ceksın edasıyla kendi etrafımda dönüyor ve yarım yamalak moon walkumla kapıya doğru ilerliyorum.

sonra mı? sonrası rezalet. düştüm tam kapı açılırken. " inenlere öncelik verin" nidaları ve arkamdan gelen hunharca kahkahalarla metroyu terk ettim.
elimde kalem varken kalemi aramak.
Elimi telefon eşliğinde yıkadım. Elimin değişikliğe, telefonun da suya ihtiyacı varmış demek ki.*
Hukuk calisirken "kuzen"in kacinci derece kan hismi oldugu konusunda yanilgiya dusup emin olmak icin kuzene sorma girisiminde bulunmak.
En iyi o bilir sonucta. Djdjs
tırnağımın uzadığını fotoğrafta görecek kadar dalgınım.
kahve yaparken cezvenin altini yakmayi unutup dakikalarca karistirmak ve kahve kopurmuyo diye celallenmek.
Dalgınlıkları değil sığırlıklarıdır.

Salık olan saçlarımı toplamaya karar vermişim. Saçımı Toplamak amacıyla kullanacağım Tokayı 1 saat aramam sonucunda bulamamış ve rastgele bi çorabın lastikli kısmını keserek kendime toka yapıp, saçımı toplamıştım.
Saçımı topladıktan sonra, o 1 saat aradığım tokayı bileğimde görmüş ve kendime sövmüştüm.
Bina şifresine telefon şifresini girip bu kapı niye açılmıyor diye küfretmek.
Kirlileri banyoya götürüp kirli sepeti yerine klozete atmak.
Sigarayı tersten yakmak. Evlat acısı gibi koyar yemin ediyorum.
otostop çekip binilen arabada telefonu unutmak. sigarayı tersten yakmak falan bunun yanında fasa fiso kalır.
cep telefonu, cüzdan, anahtarlık, çakmak, sigara beşlisinden illa birini evde unutup çıkmak.
pantolon giymeyi unuttuğunu ayakkabıyı giyerken fark etmek.
genelde insanları dinlememektir.
10 dakikalık bir anlatının son cümlesini yakalayıp oradan konuyu devam ettirirseniz geriye kalan bütün zamanı kendi hayal dünyanız ya da dalgınlıklarınız ile geçirebilirsiniz.
yalnız tek zorluğu periyodik olarak kafa sallamayı ya da göz kırpmayı unutmamaktır.
öyle böyle değil diyebileceğim kadar fazla sayıdadır. kafamın kendisi ile içindekiler tamamen ayrı diyarlarda geziniyor.
çabuk şatoyu eve çevirin sadık geliyor .
ulumobil'i silip bildirim beklemek.
bu sabah yaşadım. az önce. otobüse binip kentkartımı kart okuma mekanizmasının okuyucu değil monitör kısmına yapıştırdım bekliyorum. bekle ki bakiye düşsün. neyse ki şoför insan gibi uyardı da farkettim. *
Araba çarpıyodu az önce yaa.
Pilav için pirinç yıkayıp sonra onu çöpe dökmek, su almaya markete gidip su almadan dönmek, her hafta bir kalemi bir yerde unutup yenisini almak zorunda kalmak.