Gözlerinle buluştum bugün
Yine ayrılacağımı,onlara sürekli bakamayacağımı bilerek
Yine onları çok sevdiğimi söyleyemeden
Çekip gittim,beynime kazıyıp o iki zümrüt parçasını
Silip silip tekrar yazıyorum bu akşam
Tıpkı sana duyduğum aşk gibi sanki
Akıllanmadan hala deniyorum bütün yolları
Hatalarımı her çarptığında beynime bu kalem
Üşüdüm bugün ilk defa
Soğuktan değil bu,hastalık hiç değil
Isıtmıyor hiçbirşey beni
Güzel gözlerin kadar
Nerde bir güzellik görsem sevemiyorum artık
Seni tanıdığımdan beridir var bu takıntı
Karıştırıyorum herşeyi birbirine
Güldükten hemen sonra ağlıyorum çoğu zaman
Tam solumda bir ağrı var ki sorma bugünlerde
Sızı gibi ama değil de sanki
Hiç bir sızı insanı bu kadar ağlatmaz ki...
Uğruna feda edebileceğim birşey varsa şu ucuz dünyada
O de senin bakışların olmalıydı mutlaka...
Senle şimdi farklı bir yerde karşılaşsaydık keşke
Bu üzerine atılan birkaç kürek kuru toprak değil de
Aydınlık yüzün karşılasaydı bizi
Boşa geçmeseydi onca sene
Yıllar oldu görmeyeli seni,daha da olacak
Ama hatırlıyorum seni dün gibi
Her andığımda seni daha fazla yaş doluyor gözlerime
Sanki yaş akmayan her yıl için daha acımasızca...
Alışıyorum ama asla unutamıyorum sensizliği
Sen ki çocukluğumun yegane hatırası
Sen ki yavruları yüzümü güldüren
Sen ki hüzünle gülümseyensin
Biliyorum çok hayırsız çıktım onca emeğe
Bayramdan bayrama geliyorum ancak
Belki küskünsün de bana
Fakat bil ki bu şiir yalnızca sana...
Çok bir ömür yaşamadın ama
Gelmedi elimizden hiçbir şey
Kalakaldık çölün ortasında susuz
Sen yitip gitmeye karar verdiğinde...
Boşalınca elbet gideceğim o eve
Hissedeceğim her köşede kalan bakışını
Hatırlayacağım her anıyı buruk bir tebessümle
Her ne kadar ağlamaklı olsam da
Çünkü sen olsan öyle isterdin bilirim
Ah gelsen de bir yerlerden görsen şimdi beni
Pusulasız kaldım gurbet ellerde
Bilmiyorum şimdi hangi kapıdan girsem hayata
işte bazen sığınıyorum böyle çocukluğum ile sana...
Değişti yüzüm,sertleşti o çocuksu pamuk yanaklarım
Uzadı saçlarım mesela,büyüdü biraz olsun duygularım
Ama sen kaldın içimde
Yıllar öncesinin saf çocuksu yüreğimde...
Sürüp gidiyor hayat aynen,kalmasın gözün arkada
Beynim hazır sensizliğe ama kalbim asla
Elbet o da susacak bir gün
Belki mahşerde ulaşınca sana...
Umutla bakıyorum dünyaya,
Çam başında kesişen baykuşlar,
ilhan Mansızın 90+3 te taktığı yarım vole gibi bağlanıyorum hayata,
Ansızın uyku çöküyor gecenin karanlığında, saate bakıyorum,
Umarsız çocuklar gibi başımı yastığa koyuyorum.
______________________________
Bir hatun giriyor rüyama, tam bir afro- amerikan,
Beyonce teninde, j. Lo. Fiziğinde,
i am the superstar, feel me. Diyor,
Kendini sanal forumlara adamış şizofrenik psikopatlar gibi zuhuhhahahalar kopuyor içimden,
Uykum bölünüyor, kalkıyorum.
_________________________________
Gökyüzünün mavisiyle kaynaşmış bembeyaz umutlarım debreşiyor,
Gecenin karanlığına bürünmüş korkular sarıyor her yanımı,
Açıyorum biraz fear of the dark dinliyorum,
Biraz drag yapıyorum, biraz da kıraat ediyorum.
Yukarıdan, parlak yıldızların ardından J.F.Kennedy el sallıyor bana,
Dallas geliyor aklıma birden,
Shine on you! Junior.diyorum.
Daha fazla dayanamıyorum.
____________________________________
Neden sonra birden nasyonal sosyalizm ölüyor,
Artık insanlardan sabun yapılmıyor.
içimdeki faşizan yok oluyor,
Nazım oluyorum birden,
Vatan gerçekten birilerinin hesap cüzdanları mı? diye soruyorum kendi kendime,
Evet! biliyorum, ama söyleyemiyorum, kaldıramıyorum belki de,
Leninci gençlik Lennoncu oluyor yavaş yavaş,
Bir elimde Das Kapital, bir elimde kenevir tohumu,
Nazım ölüyor, ben ağlıyorum. **
son kez eserdi rüzgar vurup yüzüme
sevgilinin yanağını okşamasıydı anlamı
vururdu yüzüme, bazı zamanlarsa gözlerimi yaşartırdı
o deli esişi bu ise sevgilinin tepkisiydi sözlerine
kalan son yaprak kadar narin agaç yüzünde
sadece hüzünlerle esip giden gözyaşıydı artık
bir sonbahar hüznüydü ayrılık
yazını, güneşini karabulutlara emanet edecekti
ya ya o güneş hiçbir zaman doğmazsa
ya da karabulutlar etrafından ayrılmazsa
ne olurdu güneşine kış hüznüne, soğuklara, ayazlara nasıl katlanırdı
ya güneşin solacaktı ya da bu kalp ebediyen kendini hapis edecekti bu sonbaharlara...
terkedileceksin bir bayram,
elinde horoz $ekeri, yüzünde atlıkarıncalar
bir bayram ki öldürüleceksin dönmedolabında hayatın,
bir bayram ki kan kokacak, çitlembik kokacak, pamuk kokacak cesedin
gökyüzünde patlayan tüm balonları ben dikeceğim!
bir yüz dikeceğim kendime, bir maske,
bir gece dikeceğim aydınlığında cesedinin
ve
terkedileceksin bir bayram,
sesinde ayva reçeli, avcunda misketlerin
bir bayram ki öldürüleceksin çarpı$an arabalarında hayatın,
bir bayram ki açlık kokacak, sefalet kokacak, ter(k) kokacak cesedin
ne zaman sana baksam
bir bulut belirir gözlerimde
ne zaman seni unutmaya çalışsam
kalbim bir hançer vurur beynime
seni unutmayayım diye
ne zaman yağmur yağsa gece vakti
ıslanmış yüzün gelir gözümün önüne
güzel, zeki, alabildiğine kibirli
dışarda yağmur dinerse dinsin bana ne!
gözlerimden akmaya başlamış yaşlar, yağmur gibi
hani sonbaharda yapraklar dökülür
hani yaz aşıkları ayrılır birer birer
sanki kışın sevmekten ürkülür
ben seni seviyorum ya
onlar kimseyi sevmesin ne farkeder
kış başlıyor, hava soğudu, deniz köpürüyor
dalga dalga kıyıları dövüyor, sanki birşeylere kızmış
'yaz geceleri burada gitar çalanlar halini görsün şimdi', diyor
bu sahilde ne zaman seni düşünsem
ruhum kan ağlıyor
hani demiştim ya, ne zaman seni düşünsem diye
şimdi farkettim, ben seni düşünmüyorum
yaşıyorum, bütün kalbimle
hani arada bir senin gittiğini hatırlıyorum
fırtınalar kopuyor içimde
seni seviyormuşum diyorum...
tüm benliğimde girdim her üryan gelişmeye,
zerrelerine kadar inmek istedim hayatının,
karıncanın bahar sevdası gibi bekledim seni,
alevin mumla dansı gibi soluk kaldı yüzümde gülüşüm,
giderken sallamak istediğim el sana aitti hala,
kokun vardı parmaklarımda,
senle hayat bulmuş,sana dokunmuş bir şeyle veda edemezdim ki sana,
gidişine sadece yağmur eşlik etti, gözlerimden akan ve göğsüme damlayanlar yalnız kalmasın diye,
titredim her telefonda, çalan her zil seni getiriyordu sanki bana,
ama olmadı, olmadı be sevgili...
çalan her telefon, her zil sadece hayal kırıkları doldurdu kucağıma,
ve dediki usulca,
onun yokluğundan sıkılma içinde ki çocukla 5 taş oyna,
ama taşlarla değil sana verdiğim enkazdan kalanlarla...
..ve kan anonslarından sonra radiohead
masada birkaç $i$e,
birkaç bungun çocukluk, birkaç ölü van gogh sarısı
pencereden çalınmı$ ay
ürkütüyor soluk bakı$lı bayku$ları
su satıyor yalnızlığım,
su-satıyor bu aydınlık karaltı,
bu billur hare gözlerinden kalan
resmedilemez yeis,
ve $imdi,
ünsüz harflerle sevmek gibi bir kadını,
geceleri aniden ü$ümek..
..ve kan anonslarından sonra radiohead
ellerinde bulutlarla geliyorsun,
geliyorsun müflis bedenine te$ne aymazlığınla
bedeninde gün izi, geliyorsun!
çok uzaklarda bir kurt ölüyor kıvranarak,
bir ku$ cıvıldarken vuruluyor
vurulduğunda uluyor kurt
vurgunlardan beni sorumlu tutuyorsun!
oysa ne çok kanamı$tım
ne çok kan aramı$tım sana,
ne de çok kan^sen hücresi boyunca ağlamı$tım;
ağlamı$tım gözlerime dünya kaçtı,
tuz kaçtı,
a$k kaçtı;
yıldızların tozlarını üflemek gibi sevmek bir kadını,
a$kı sevmek;
a$k öldü,
a$k öldü sevgilim
odanın iklimi muson,
kalorifer peteğine el koyma : soğuk,
soğuk oda, gece soğuk; soğukta ya$amak, soğukta ağlamak soğuk,
gözlerimden ayrıldıktan sonra donan girye
kasım'da ü$ümek, bütün aylardan daha daha daha soğuk
daha soğuk ellerin olmadan titremek,
içilen sigara : soğuk !
odanın iklimi tundra,
odanın iklimi kasım-patı
yeti$tiriyor bahçıvanlar ki bedenleri soğuk,
soğuk eldivenlerden sızmı$ parmaklar soğuk,
soğukta a$ık olmak da soğuk sevgilim
kalmadı benden bir şey...
sakallarım batıyor işte yüzüme..
kim görse,
acıyor...
yokluğunsa acıtıyor...
sen gittin...
hayat bitti, yol bitti...
dönemiyorum gittiğim en uzak yerlerden
kalmadı verecek yol param
bir öğrenci diyorum
yalnızlık öğrenci kabul etmiyor...
sen gittin...
güneşim dondu, çiçeğim soldu...
menekşeler açmıyor artık..
küsmüş..
konuşmuyor benimle...
sessiz ama bir o kadar hırçın
kimsesiz ama bir o kadar onurlu
susuz ama bir o kadar yakıcı
özlemin dolaşıyor damarlarımda...
ahhh sen gittin...
çıkmıyor kokun odamdan,
oysa kaç paket sigara söndürdüm
yalnızlığıma basıp...
dudaklarım kanıyor,
çatlamış soğuktan...
durduramıyorum...
yine de söylüyorum,
ısırırken dudaklarımı, sıkarak dişlerimi
yokluğunla deneme beni!
çaldırdım bütün umutlarımı
cepçinin tekine...
sattım bütün düşlerimi
mutluluk müteahhidine...
kiraya verdim kalbimi...
ruhum senin ama...
pranga gibi bu şehir,
bu iklim boğuyor rutubetiyle...
zaten bitki örtüsü de
kısa boylu ve iğneli yalnızlıklar...
gel deme bana
gücüm yok!
gel deme bana!
bedenim benim değil artık...
gel deme bana...
sadece sen gel,
ama sessizce
uyu göğsümde,
saçlarını okşıyayım yine...
yine bizi anlatayım bize...
uyuyalım sonra
ama sessizce...
sonra öp dudaklarımdan
ama hissettirmeden...
ama uyandırmadan
ama sessizce...
sonra?
sonrası yok!
yarın?
sende kaldı bütün yarınlarımız
bütün yarılarımız da sende..
gelirken onları da getir,
eğer gelirsen...
ŞiMDi ÇOK UZAKLARDASIN
BENDEN KILOMETRELERCE..
HATTA SINIRLAR ÖTESiNDESiN
VE BEN, VE BEN HALA SENI BEKLEMEKTEYiM
DIŞARDA YÜZÜNÜ HAZANA VERMiŞ,
KASVETLi BiR AKŞAM ÜSTÜ
CAMIN ÖNÜNDE BiR SiGARA YAKMIŞ
SENi DÜŞÜNEN BEN
VE TEK DiLEĞiM SENi GÖRMEK
VE ŞiMDi BEN
ÇOCUK PARKI GiBi ŞEN
BiR ÇOCUK KADAR SAF VE TEMiZiM ŞiMDi
SENi DÜŞÜNÜYORUM SADECE SENi
BiR ÇOCUGUN SADECE OYUNU DÜŞÜNDÜĞÜ GiBi
BiR KÜÇÜK ÇiKOLATA iLE MUTLU OLDUĞU GiBi
ÇiÇEKLERiN GÜNEŞE OLAN ÖZLEMi
GÜNEŞiN AYA, YAZIN KIŞA OLDUĞU GiBi
BEN SADECE SENi BEKLiYORUM
BIRAKTIĞIN O EVDE ...