küçücük bir kızken
a harfini yazamayan ellerim mi
şimdi çamaşır yıkayan
okul çantası taşıyamayan omuzlarım mı
hayat yükünü taşıyan
ayaklarımda derman kalmaması için miydi o taytaylar
örülen, kurdelayla süslenen saçlarım mı şimdi süpürge ettiğim
dün elma şekeri yerken, şimdi efkarlı bir sigara
patikli ayaklar yorgun, heceleri sökemeyen gözler yaşlı
bayramlık yerine şimdi belime mutfak önlüğü takılı
oyuncak bebeği seven parmaklar soğan doğrarken kesilmiş
hayatın başlangıcı okul önlüğünü çıkarıp gelinlik giymekmiş.
orospuluğun temel taşıdır gözler
bana karbondioksit alıp asit veren bitkilerden söz edin o halde
anlatın bana neden bir erkek bermuda şeytan üçgeni taşır vücudunda
zordur elbette yürekte büyüyen zaman
saçların dalgalanmasıyla denizden çıkarılmış denizanası leşini anlatın bana
ilk kim öldürüldü ütopyalarda ilk kim ilmik geçirdi ruhumun omurgasına
kırık kemikli kaldırım taşlarına düştü başım
ağlamak arası bir tünelden geçtim dün
uyuyordum , gülüyordun , yoktun
tanrı tutsaklığında bir iklimdi gözyaşı
her köşe başında sirenler çalıyordu zordu kıştı bitmek üzereydi yol
karamsarlıkla ölmek arası bir ucurumdu dar ada yolları
bir gün bir köşebaşında uzakta kayan yıldızın kucağıma düşen cesedine dedim ki;
orospuluk yapamaz yürekleri altınsuyuna batırılmış felçli körler
o bana dedi ki ;
orospuluğun temel taşıdır gözler
hiç olmazsa bundan sonra gözlere aldanmayınız efendiler !
Gerçeği değil mutluluğu seçtim ben
Rüzgarda balon olup uçmayı
Denizde yelken olup savrulmayı
Hayatın vurduğu her tokatta
Gurursuzca öbür yanağımı uzatıp
Sönmüş mumların yenisini yakmayı.
Her sabah gördüğümde o suskun kalbi
Büyüyor içimdeki dalgalar, coşuyor, sel oluyor
Yine içimde ama
Coşkun bir baraj sanki içim, dışarı taşamayan
Aynı yerde dönüp duran bir topaç
Veya kuyruğunu yakalamaya çalışan bir kedi bazen
Ne yaptığını bilmeden aynı eksende dönen
Arada duruluyor dalgalar, çarşaf gibi kalbim
Bana bakmaz beni görmez oluyorsun ya hani bazen
Budur sebebi;
Artık dönmeyen topacın
Durulmuş fırtınanın
Sonra bir an geliyor dalgalar artık beraberinde yosun da getiriyor...
Karanlıktaki ışıktın bazen
Bazense elmadaki kurt
Karar veren sendin sen kalacaktın
Neden diye hiç sormadım
Belki hataydı yaptıklarım
Ama ne olursa olsun
Ben karanlıkta ışıkla yürümeyi
Elmayı kurtla yemeyi tercih ediyorum
zaman dursun
ben kosayim
gece olsun
ben içeyim;
kendimi kaybedeyim,
baskasi oluvereyim
mutlu olmayi hayal edebileyim
-
olmadigim herseyi oldum
sevmediklerimi içime soktum
herbirini ben yaptim, oynadim...
-
tek bir aski on taneymis ve hiç gitmeyecekmis gibi küçümsedim
pismanim
-
sadece gözlerime baksin
öpecegim dedim
tüm bunlari;
hayati ve tüm bu hiçligi kustum
bombosluk ve güçsüzlük ne demek;
sirtindakilerin kemik degil gözlerine akan su oldugunu hissetmek
sadece seni istemek
dokunup sahip olamamak;
hep gideceksin diye arkandan dökülecek gözyaslarini girtlaginda tutmak
sürekli bir pismanligin acisini çekmek ne demek...?
nolur allahim
ben yapamadim
al canimi da kurtulayim
yalnız dogmak mı
yalnız olmek mı daha zor
ya da birini secememek mi
birini sevememek mi
veyahut tum sevisleri yitirmek mi
daha cocukkenki ozguveni
elde tutamamak mı?
her gece erken yatıp
sabah erken kalkamadım
ne zaman gunun muhasebesini yaptıgımda
yattıgımda;
iyiyi iyiye kötüyü kötüye
veremedigimi anladım
bu yuzden olsa gerek
altımda kirli nevresim
üstümde beyaz yorganım.
/\
ama dersem ki tum bunları yaptım
hiç şüphem yok
o zaman toprak nevresimim
gökyüzü de yorganım.
nefretimin adı sensin artık
beni bitiren her acının...
yarın sabah uyanmak için bir sebep söyle bana...
tek cevabım sendin aslında
artık bütün sorular boş, anlamsız,cevapsız
bnm gibi...
hani sen benim için dünyaya gelmiştin!...
o, hayat denilen şeyi,
beyaz kanatlarının arasında yaşatacak,
o, kanatlarının arasında ki aşk'ı vericektin bana...
uludağ sözlük yazarı şiirler yazar,
karabatak hesabı bi batar, bi çıkar,
yeşil gözlerinden muhabbet kaptım,
bak bu şiirimde sana gönderme yaptım.
betül demir koydum geçen gün teybe,
dur bir bakayım dedim sonra şu cebe,
paraları çok yemişim, sadece astar geldi,
bu manzara benim kalbimi çok pis deldi.
sen beni hiç sevmedin ki...
leyla'nın mecnun'u sevdiği gibi.
yara almış bir geminin,
limana sığınması gibi,
sen de bana sığındın.
sadece avutan, teselli eden biri olarak gördün.
sen beni hiç sevmedin ki...
aslı'nın kerem'i sevdiği gibi.
farklı bir renk olarak gördün beni.
hayattaki değişik renklerin varlığı,
insan nasıl huzur veriyorsa;
ben de senin hayatında herhangi bir renk oldum.
ama bu renk;
feri kaçmış göze can veren renk değil.
duran bir kalbi yeniden atmasına neden olan renk değil.
solmuş bir çiçeğin tekrar açmasına neden olan renk değil.
sen beni hiç sevmedin ki...
şirin'in ferhat'ı sevdiği gibi.
beni etten, kemikten bir insan olarak gördün.
halbuki her insanın bir kalbi;
kırılabilecek bir kalbi;
üzüldüğünde acıyan kalbi;
sevildiğini sandığında heyecanlanan kalbi;
olduğunu göremedin.
işte bu kalp bütün bunları yaşadı,
kırıldığında kendini onaramadı.
üzüldüğünde, acısını dindiremedi.
sevildiğini sandığında da;
meğerse sevilmiyor, sadece kullanılıyordu. senin tarafından.
düş yakar beynini
kül eder siler geçmişi
düşler acıtır seni
anlarsın gerçeği
dünya etrafında değilmiş
dönmezmiş
sen karıncaysan onlar devmiş
zamanında birisi kalbine değmiş
ya da muhtaç kalbin
öyle zannetmiş
karar ver
tutunmak mı dikenli yapraklara
düşmek mi sonsuz uçurumlara
düşünmek mi ta ki gündoğumuna
kader denilen aldatmaca
seni de kandırsa
yanına alsa
geçmişini unuttursa yine
beynin uyusa
ama kalbin ağlasa
o an senin için
her şey kaybolsa
sonsuzluk
büyük beyaz ışık
seni saracak, yumuşak ılık
küçük bir el
diyecek ki sana, yanlış yoldaydın
beni buldun
peşimden gel
sen yoksun..
bana yakın her yer mezar..
toprak bir başka davetkar..
nefes alabilmek;
bir yudum meyde şimdi..
ve uyku seninkalbinin kuytusunda..
düşlemek ne güzel yanımda..
toprağın bana açtığıbağrına basıp geçmek,
ipi göğüsleyecek gibi koşmak..
ama daha bi heyecanla koşmak...,sana koşmak hep sana..
sana dair tüm yaşanmışlıklardan sıyırıp ellerimi,
yine sana dönüyorum tüm gitmelerden..
avuçlarımdan sızan kanları ithaf edip,
bir ömrün en yeşil yazına
bembeyaz karlarla örtüyorum çiçeklerimi..
tüm yapmacık gülüşlerden arındırdım gözyaşlarımı.. sana ağlıyorum..
gelmelerine hasret, arabesk saatlerdeyim..
sorularıma koyduğum noktalarla
beni bulmanı bekliyorum..