her aşk berabere
ve penaltısız bitirilir
yürekler yara bere
hep kızılır kadere
son teşekkürler edilir
ya da son küfürler
ânı yaşayanlar yarına bakar
düne takılanları zaman yakar
her aşk berabere
yalnızlık hiç kimseye aittir
olmayan yerlere
olmayan yollar icat edilir
imkansızlıkta
mum ışığı yıldıza benzetilir
kimse yadırgamaz
bir buket çiçeği
aşka adanmış gözler
ıskalar gerçeği
her aşk berabere
her aşk zamansız
ve amansızdır muharebe
masallarda bir yerde
aslında ışıksız
karşılıklı karşılıksız
her aşk berabere
boşu boşuna
yürekler yara bere
diklenilir aşk yokuşuna
didiklenilir gönüllüce
aşklar iptal edilmelidir
ve aslında
danışıklıdır bu dövüş
sevmekten kim ölmüş
dememeli
hiç vakit kaybetmeden şimdi
penaltılara gidilmelidir
sanma ki dışavururum sezgisel bencilliğini sevgimin
sanma ki bir damla yaş düşer gözümden
yıllarım senindir
çağlar atlıyoruz sevgilim
gelin olduğun gece
o gün ben hegel'i okuyorum
varlık yokluk ekseninde orjinim
hem varım hem de yok
ümitle tükenip giderse bir gün
kalırsa çaresiz mutsuz ve üzgün
yüzünde çizgiler dolaştı üzgün
beni arayacak özler senindir
beni arayacak akıllar senindir
yıllar
yıllar
yıllarım..ah..
yıllar senindir
ben karışmam yanılışına
sanma ki ölürüm bu aşk yüzünden
kıllanırım kararsızlığına
kıllarım senindir
hem tanrı istemezse zerdüşt üşümezmiş
sen tanrı mısın beni sürdürdün
bitimsiz beyaz sayfalarda hep yitimli
aklına geliyorum sözlerinde bak
ardıllarım senindir
sen beni öldürdün hayatta bıraktın
sen bana hayattın bırak da ölelim
sen beni dünyada mikrodalgada bıraktın
yıllarım senindir
Yüzleşmekten korktuğum gerçekler var,
Sonunu bulamadığım problemler..
Her defasında bir adım daha uzaklaştığım bitişler kuruyorum.
Hayalgücüm beni esir alıyor.
Vazgeçmeye çalışıyorum bu oyundan,
Ama unutuyorum,
Ben köleyim bu oyunda.
Oyunu ben değil, onlar kuruyor,
Bitişe de onlar karar vericekler.
Eğer bu gereksiz oyundan sağ çıkamazsam,
Kurtuluş mu olur bu bitiş mi bilmiyorum.
Çağıran sesler var beni uzak şehirlerde..
Bana ait bişeyler var o kayboluşlarda..
Devam edemem artık yazmaya,
Beni çağırıyorlar.
Yine alay edicekler tutsaklığımla..
Yine herşey simsiyah olacak..
Yine Onunla karşılaşmam gerekicek..
işte en büyük işkence de bu bana,
O'nu görmek;
Farkedilmeden...
Sonumu bilmek istiyorum artık
Bilinmezlik korkutuyor beni
Çekip gitmek geliyor içimden
Toplayıp çantamı...
Yapamıyorum
Cesaret meselesi değil olay
Düşündüğüm, geride bıraktıklarım
Onlarsız yaşayabilir miyim?
Sanmıyorum..
Peki onlar bensiz?
Cevabı yok sorunun..
Ya ben çok karamsarım ya da hayat..
Eskiden takmazdım kafama
"YARININ NE GETiRiCEĞiNi"
Küçük dünyamda, küçük sorunlarımla mutluydum.
O zamanlar büyümek cazip gelirdi, acı verdiğini öğrenmeden önce.
Küçük sorunlarım hep aynı kalacak,
Ben onlar karşısında daha büyük olacaktım.
Benim büyümemle, sorunların devleşeceğini öğretmediler bana..
O yüzden Peter Pan'ı anlamazdım küçükken,
"Büyümek kötü değil ki" derdim hep..
Şimdi anlıyorum o küçük kahramanın büyümememek için neden savaş verdiğini..
Pollyannacılık oynardım eskiden, yaşamaya inat,
Hiçbir şey üzemezdi beni kolay kolay
Şimdiki gibi zavallı hissetmezdim kendimi..
Ben artık büyümek istemiyorum..
ne istiyordum ben?
istediğim neydi ki bu hayattan, alıp veremediğim?
aşılmaz denen engellerden
duvarldan da geçtim, yıkılmaz denen
yüzülmez diye yanına gidilmemiş nehirlerde ters akıntıya karşı da yüzdüm
kayalara çarpa çarpa ezdi beni hayat
bıkmadım, inatlaştım..
ezmeye çalıştılar kafamı
küçük küçük şeytanlar, karşılarındaki daha büyük beni küçültmeye çalışarak
küçülmedim...
dizginledim nefretimi hep
tuttum kendimi
hakkımı bildiğim halde
o hakkı almak için savaşmadım,
sonunda adalet yerini bulur dedim
sürekli kaybettim..
kalemi düşürdüler dün
beni çok üzdüler...
küsmüşler bana ama nefret de etmişler
ki
yoksa neden olsun bu yara izlerim
elimde,
kafamda,
yüzümde
yüreğimde...
ezilmeyi kabul etmedim
etmemeliydim
adalet gelsin istedim
gelecek diye inandım
gelecek bir gün, eminim
sağlanacak şeytansız adaletim
Neden karı, rüzgarı sevmiyorsun derdin ya
Kıskanırdım rüzgarı da karı da
Tenine benden izinsiz dokunuslarını
Belki de ansızın yanında olmalarını
Sevmekti sadece fütursuzca sevmek
Ama bana kalanı; hasretini gözyaşıyla dindirmek..
EBRU
parmaklarımı maviye batırıyorum,serpiyorum göğün rengini boyanın üstüne.
yuvarlaklar halinde büyüyor zerrecikler aynı bulutlar gibi hareket ediyorlar.
sonra kırmızıyı ekliyorum,bedenimin akışkan suyunu.mavilerin içine yayılıyorlar.
sıra beyazda
gözlerimi kapattığımda akışkan sıvının çekildiği an bedenımın alacağı renkte.
öylece duruyor zerrecikler, karışmıyor diğer renklere
parmaklarımla karıştırıyorum hepsini.
yavaş yavaş derinden akıp gidiyorlar
siyahın içinde tekrar o dipsiz ,esrarengiz geceyle karşılaşıyorum.
şakağıma dayadığım gece...
yağmurda ebru yapmak gibi bir şeysin
durup bakıyorum siyaha bulanmış parmaklarıma,tırnaklarım çekiliyor sanki,
yaşıyorum ya...
gece
gece çöktü yine,gün ışığına özlemle
bir parça et toprak oldu yine,doğuşlara gebe
yıldızlar güneşin yerini aldı
bedenler şehvetlerini ay ışığına sundu
semada uçuşan kuşlar yuvalarına döndü
ve güne yine gece çöktü...
bir yaz ayıydım ben
temmuzun başları
günlerden salı
doğup da ne olacaksa
doğmuşum ben de
sabahın köründe
yaz mevsimi olmuşum
ama kendime göre bir havam olmamış hiç
yaz yağmuru gitmemiş
dinmemiş
kış başlamış yakınımda
kavrulmuşlar sıcakta
baharlar değişmiş
kar yağmış ilkbaharda
buz tutmuş yürekler son baharda
bulutlar mı karışmış?
yoksa mevsimler mi?
bulutlar mı yolunu şaşırmış?
yoksa mevsimler mi bulutlarını bulamamış?
elektronik seviyorum seni
birden fazla kez ve kronik
sevip bıraktığım yerden
başlıyorum tekrar
gülünce güllere sığmıyor yüzün
yüzüne bakmaya kıyamıyor hüznüm
bil bakalım bu gökyüzünün
bur'da ne işi var
ya deniz, o neden bu kadar sessiz
bir hile olmalı
her şey nasıl sorunsuz gider
fişi tak ve görsene
içimin dehlizlerinden
bir nehir palazlandı
ilk kez uçuyordum seni
gözlerin öyle derindi ki
biri ardımdan itmedi
sırtım sıvazlandı
düştüm isteyerek
topladım yıldızlarını gözlerindeki şehrin
gökyüzünden topladım rüya meyveleri gibi
öyle çoğul ve sarsıcı çekiyordu ki beni
bıraktım sesinin dipsiz uçurumuna kendimi
elektronik seviyorum seni
birden fazla kez ve kronik
bıraksam alyuvarlarım da sevecek
kanım belki seni taşıyordur hücrelerime
olmazsan nasıl can bulurum damarlarımda
ben senin yerine
sevip bıraktığım yerden
başlıyorum tekrar
ödünç verilmiş bir güneş gibi
bulut ülkesine
hâlâ uçmak isterim derinlerine
rüzgârlı gözlerinin
yıldızlı gözlerinin
sonsuzlu gözlerinin
bir yolu olmalı
her şey nasıl sorunsuz gider
fişi tak ve görsene
elektronik seviyorum seni
birden fazla kez ve kronik
dümdüz ütüleniyor dikenlerim
sıcak merhametinde eriyorum
nefesinle can veriyorum, ironik
seni bir kez daha görsem diyorum
beni böyle terketme üzülüyorum
elektronik seviyorum seni
küs yağmurlarda kalınca bozuluyorum
cam mekânda gördüler birbirlerini
öyle çok baktılar ki birbirlerinin
içinden geçtiler
ufaldılar ufaldılar söz kadar
pamukların arasına karıştılar tarlada
cam mekânda görüldüler
kimi zaman açık bırakılan bir pencere
kimi zaman bir filin belleğindeki kuşku
kadar sıradan
bir bankta oturup gökyüzünün ekşiyen
ve kokusunu susturduğu çam ağaçların
ardında tekleyen manzarasını düşlerin
sonuna dek harcandığı bir kıta sahanlığında
bırakıp gitmeyi kurdular geceye çadır olarak
cam mekân içimizin derin renkli saydamlığı
cam mekân bir ölüm hazırlığıydı
saygıdeğer acının adresini alıp
yola koyulduklarında çoktan karanlığa
örtünülmüştü
cam mekânda başladı bu sırlı ayma
öyle çok baktılar ki birbirlerinin
içinden geçtiler
öyle çok doydular
Seni seviyorum.
Acele etmeden,
Yavaş yavaş,
Tane tane,
Çöldeki adamın suyu içişi gibi,
Yudum yudum seviyorum.
Son aşkımmış gibi,
Keyfini sürüyorum.
içime çekiyorum.
Dumanın umrumda bile değil;
Nasılsa sen kokarım sonunda.
Ben biterim sen kalırsın.
Sen bitersin aşkın kalır.
Hayat biter aşkın kalır.
Kara toprakta bile kalır.
Zaman daralır,içim daralır.
Sen,sen diye dağlanır.
Kalp duymaz,bağlanır.
Bile bile yaralanır.
Senin için her şey yapılır.
aşka anlamı anlatıyoruz
başka anlamı- anlamıyoruz
aşkın anlamı arıyoruz
aşkın arayışı anlam bizde
aşk anlamında ayrışıyoruz
aşkı anlama var kılıyoruz
aşkı anlamca yargılıyoruz
aşk lirikti
aşka anlam gerekti
anlamın yırtıldığı bir arayışta
aşk birikti
Bir tek karın beyazlığı var odamda şimdi,
sokak lambalarının eşliğinde gri geceyle raks eden,
inceden inceye kabul ettiren varlığını,
ve de örtmeye çalışan tüm karasını şehrin.
Bir de güzelliğin var pencereler ardında,
düşen her tane kadar eşsiz,
beyazın tek tonu kadar kararlı,
ama kaldırımdaki ayak izi kadar acımasız güzelliğin.
ağacın dalları yağmurda eski
lazım nedir bir ıslanana; bilmeyiz ki
erir altın gülüş erir
deniz verir gamze belir
içre bir güneş var
parlar ve sonra yükselir
közüm
oduna
meyil verme artık düne
eğrilirdim giden güne
neyin kaldı senden bana
incitilen ardın gelir
ok varmadı henüz eski
liman nerde bilmeyiz ki
on kırıla kırıla serin
yok sazın da mızrabın da senin
uç vermeyince dalım neylesin
liman nerde bilmeyiz ki
tokum
oyuna
meyil verme artık düne
ezginirdim giden güne
neyin kaldı senden bana
incitilen ardın gelir
sel kopar yürek eski
ilk defa bilmeyiz ki
bollaşır nefes körelir heves
irkilir kafeste düş korkulur
zehir verir hayat bulur
elde bir tortu kalır
eski, bir pişmanlık kadar eski
laleler güller nerde, hiç bilmeyiz ki
nasıl başlar nasıl tüter
erken biter hüzün katar
yaşıt bir meyve dalında
ekilir de birden tutar
kimlere de varmalısın
el kılışlarda durmalısın
ya kendine sormalısın
demek böyle tükendim
iyi günler gördüm
rahata ben de erdim
diye kandırmalısın
içre bir güneş vardı
-meğer bulut güneş kadardı-
o zaman
meyil verme artık düne
evrilirdim giden güne
neyin kaldı senden bana
incitilen ardın gelir.
öyle borçlandın ki kalbime
bak, iflasın eşiğindeyim;
çünkü karşılıksızdı verdiğin tüm çeklerin...
alacak verecek hesabı peşinde değilim bil;
ipoteklediğin kalbimi kurtarmak istiyorum sadece...
kötü günler için sakladığım umudu da aldığından beri,
bir kuru kalp kaldı bana.
onu da daha fazla kemirme diye,
veresiye sevgilere kapattık hesapları...
şimdi sana tek sorum var, hep merak ettim;
benim gönlüm deniz, yemeyen domuz muydu senin için?
kırılıyorum gün ve gün
hissizleşiyorum
tekrar sarıyorum bandı
başladığım yer bitişle bağlı
kırılıyorum gün ve gün
anlaşılmıyorum
tekrar bakıyorum yarama
başı ile sonu arasındaki uzaklığa
kırılıyorum gün ve gün
bastırıyorum acıma
hissetmiyorum artık
bitiyorum