bugün

kac gece gecti sensiz
bilmem daha kac gun bitecek
geceleri haram sanki uykular
gunduzleri gulmek
al gencligimi feda olsun gulusune
yeter ki bitsin sensiz, sessiz geceler..

yazamiyorum sana
korkuyorum senden, digerlerinden
yasayamiyorum seni ozgurce doyasiya
korkuyorum yine bir seylerden
ama ask ya bu deli adami birakmiyor
vazgecemiyorum yine senden.
Her şey seninle güzel.
Seninle güzel mutluluk.
En güzel seninle gülüyorum, senin gülüşünden keyif alarak.
Zaman dursun istiyorum o an.
Çünkü zamanla gülüşün kaybolacak.
Kaybolunca zamanla gülüşün,
Mutluluğumun yerini hüzün alacak.
Oysa hüznüm bile sadece seninle güzel.
Seninle güzel nefes almak,
Aldığım her nefeste içime seni doldurmak.
Ve soluduğum havayı içimde kendimle karıştırmak…

Organlarımı düşünüyorum da..
Kalbimi mesela;
Kim bilir ne kadar sarsacak göğüs kafesimi senin kokunu tanıyınca…
Ve beynim,
Acaba ne kadar hızlı komut verecek ellerime;
Sana daha sıkı tutunmak,
Seni daha iyi hissetmek
Ve seni hücrelerime işletmek için…

Şimdi de atmosferi düşünüyorum sevgilim,
Ne kadar şanslı olduğunu;
Bendeki seni içeren nefesi kendisine bırakacağım için…

Kuşlar da uçup gelecekler mi kahkahalarımızı duyup?
Ve daha güzel ötecekler mi kahkahalarımıza ritim tutturup?

Demiştim ya bitanem her şey seninle güzel diye,
Ben bile seninle güzelim işte sadece…

Ve zaman..
O bile koşturuyor sevincinden seninleyken,
Bu tutumunun aleyhimize olduğunu bilmeden.
Ama olsun be sevgilim,
Bırak zaman gönlünce koşsun.
Ve biz ömrümüzce coşalım onunla.
Sen yanımda ol, yeter.
Nasıl olsa ‘her şey seninle güzel’…

Ekim, 2010
-düşündüm bildiklerimi
-bilemediklerimi-hezeyanlarımı
-kahredenleri-hepsini

dağınıklık içinde kaybolduğumuzu aslında
-cevaplanan ya da cevaplanmayan yalanları
-çürüyenleri
-yok olanları

-yanan ırmakları
-art niyetlerin arasında nasıl kaybolduğumu
-nedensiz esen rüzgarı
-savaşırken hep biz kahraman olmak istiyoruz denilenleri
-ayakta kalma savaşından düşüşümüzü.
belki gün doğacak
pencerene,
martı sayan kimsesiz çocuklar gibi,
umutsuz devireceksin,
sığ kıyılara yalnızlığını.
-korku filmleri drama dönüşür
-içine gizem duygu girer ardından kaybolan bir uğultu
-saçlarımızı döken yıllar

-bekleriz, ama ederiz sığmaz zamanlar
-en büyük bekletim, uzayın sonuna varmaktı belki
-olmadı daha

-dün tanıştığım netten birisiyle buluştun
-ben kara severken o yeşil çıktı
-yaşlı yollar...

-kireç gibi beyaz adamlar geldi cenneten
-seni uzaya götüreceğiz dediler
-şaşırdım
-ters geldi, kültürsüz

-beklenti...

-sonrası, çatal bıçağı bile olmayan uzaylıları gördüm fakirdiler açtılar
-beklenti....

-cennetten gelenler yalandı sanki

-teknolojisi yoktu uzayın....

-ver elini gidelim şimdi

-her zaman uzaylıların zengilği-gelişmiş tekonoljisi olmaz ya
-beklenti

-belki fakirlerdir
-zaten cennet diye bir yer yok öldü
-ben öldürdüm

-beklenti....

-uzaya gitme hayalim yalandı
-beklenti....
hayat olanca hıncını kusmuş üzerime
kaç kurtar kendini benden
kirlenme benimle
içimi kavuran sızı beni boğarken
git çocuk git mutlu ol
yakmasın seni acılar.
sabah 10’ u çok seviyorum,
yalnız sabahı değil,
ben hepi seviyorum.
sabah 10’ u çok seviyorum,
yalnız sabah değil,
ben onu hep seviyorum.
Ya değer verme kimseye ,
Ya da ver şu değeri,
Seni gerçekten sevene...

-Melih YILDIRIM

*Alınt yaparken ismimi de alın.
-kaçan yıllar var dağınıklık içinde
-bir anda, çoşkuyla sevdiklerini
-sevmez olursun

-ara gazını yakmaz olursun
-sen sevmiyorsun diye , ben onu sevmemezlik edemem
-şiirdir duyguların ölçümü, dalgası olmaz
-dalgalıdır yıllar
-sevgiye hasterin adıdır şiirler
-şiir değil sanki yakınma
-düşündüm bugün, sevdiklerimi sevmediklerimi....
bu sıklet bu kabz hali...
boğuluyorum içinde,
boğuyorum kendimi içinde...
uyumak ebediyen uyumak istiyor bu ruh,
bedene inat edercesine..
bu sıklet bu kabz hali...
dertsizken derman yoluna koşturuyor
yoruyor yoruyor yoruyor...
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı
istanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların
dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
iki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.

Cemal Süreya
zindan karası gözlerinin her buğulanışın da
çenemde nakavtı getiren bir aparkat kroşesi hissediyorum
senin dudağın bükülünce
benim mabedim bir kez daha monarşi ve kapitalizm mengenesinde presleniyor
zikredemiyor, uyuyamıyor, öksüremiyorumda
öksüz bir köpek yavrusu gibi yağmurda eriyorum
insanlar gelip, geçiyor
sokak sakinleri, seyyar satıcılar ve ilköğretim talebeleri
seni ağlatmak istememiştim
tanrıda biliyor ondan hiç gökkuşağı dilemedim
gözlerinden yaş düşüyor
ve her damla bana
anne kucağını hatırlatıyor
çünkü ağlamak yalnız orada masumlaşıyor.
*CaCaMaN*
güzel gözlü
serçe bakışlım
sevmeye kıyamadığım
yakamoz saçlım
suda aksine vurgun
tarar gibi denizi gölgen
mavi karanlık bir akşamın
mayhoş tadında dudakların
dudakların
ah
dudakların
tarçın kokulum
sevmekten yorgunum
ah
yorgunum
parmak uçların pastoral
kulaklarımda eski
bir şarkı sanki
sanki dokunuşların
dokunmuş bir halı kadar yumuşak
bir halı kadar
kader
senfonisi
durma çal
serçe gözlüm
kuş kanadı sevdama
ağla
ma.
aşk bu
kızıl ötesi
yaralı müzesi
hareket edemem...
Deli gönül esarete gelmezdi
Bir güzele sevdalandı kul oldu
Toprağına yabancılık bilmezdi
Ayrılıktan kendisine el oldu

Hapsetti de bir kirpiği bir kaşı
Tat vermedi zehir oldu her aşı
Aglamaktan sırdaş oldu gözyaşı
Gülmeyeli tomurcuklar gül oldu

Görünmezim, karanlığa büründüm
Her gün doğan aydınlığa yerindim
O yürüdü ben ardından süründüm
Fırtınalar bana değdi yel oldu

Genç Ozan’ım bu sevdanın sonu yok
Aman vermez kılıcının kını yok
işkenceden arta kalır yanı yok
Sakin gönül acılardan del’ oldu
önceleri biz de senin gibi annemizin kuzusuyduk koçum
sonra bilyeliyle aşağı doğru kaydığımız rampaların
yukarı çıkmasnın ne kadar zor olduğunu öğrendik
sonra sırayla öğrendik işte
zarın sadece ihtiyacın olmadığı anlarda iyi geldiğini
piizin sana verdiği neşe nin külliyen işgüzarlık olduğunu,
ağırr abilerin esasen pamuktan daha hafif olduğunu..
derken günümüzde herkes sırayla ölürken
evet bizde hazırız, ölmek dediğin şeye..
fekat emin ol ölmek var dönmek yok..
ahahah senin de amına koyayım.
bak ben ne yaptım
götümden dize uydurdum
bir dize daha yazarsam
şiirimi tamamlamış olurum.
sen gittin ya
bana neler ettiler sevgilim
duygularımı körelttiler
hissetmediği duygularını satan
b- aşka çaresi
olmayan bir adam yarattılar

değişmiş insanlar
hep aynı kalacağım diye kandırılan
benmişim meğer yerinde sayan
kabul
e
t (tim)
parçasından ibarettim
bu kadar hiçliğe bulanmışken
artık sevmemi bekleme kendimi
kalmadı egomda doyuruculuğu sevilmenin

yakında tamamı burada: http://sertifozdemir.wordpress.com/
Söyle ayın bile ışığını söndüren sen, söyle,
Bilmiyor muydun karanlıkta uyuyamayacağımı,
Uykusuz geçen gecelerin bitkin sabahlarında,
Bilmiyor muydun hayallerinle dolu bir güne uyuyacağımı.
ey güneş
nerdesin çık gelde
isınsın içim
nisan ortası oldu
mayıs gelecek
bulutlar gizlemiş seni
ardına, yoksun...
Öyle hisliyim ki dostlarım,
Kendimi
150 mısralı,
Çok içli bir şiirin
ilk hecesinden aşağı atabilirim.
Ölmesek bari.
(bkz: çok sanatsal şiir denemeleri)
Tükenmezdi kalemlerim tâ ki sana dair yazmaya başlayana kadar..

Gönlüme nakşettim dilime pelesenk ismini
Yürüyorum sensizliğe bir başıma usulca
Dil sustu, gönül küstü, tefekkür aldı demini
Sevdadan nasibim payıma düşeni alınca..

Anladım ki varlıkta değil, yokluktaymış mânâ!
Ve dahi konuşmakta değil, dinlemekte lezzet
Açtım kollarımı, bıraktım kendimi zamana
Düştükçe uzaklaşıyorum senden, beni affet!..
ya gel gönlümü bahar eyle
ya gelme gönlümü ar eyle
ya bırak ortada bi ar eyle...

fuzuli miyim neyim..
- ama gözleri görsen nasıl güzeldi..

- hangi renkti?

- bilmem, böyle bir bardak demli çay gibiydi..