bugün

mavi kart 85 ytl
artık vapurda da geçiyor
otobüste ''biz insan taşıyoruz'' yazıyor
ismail yk üzerine alınma sana denmiyor

otobüste orta kapı güzeli pek güzel olur
ah şu gençlik yer vermemek için uyur
şu butona basar mısınız sorusuna
içler bir tuhaf olur içler bir tuhaf olur

başlıca yemeğimdir çokoprens
sevmem ve dinmemem adnan şenses
banu alkan'ın ölçüleri 90-60-90 mış
yok artık lebron james yok artık lebron james

yüksek topuk dolgun bacaklar
seni görünce insan sıcaklar
elini sallar herkes sıralanır
kibariye'nin annesi o ne seksi bakışlar
(u)ludağ uludağ duy sesimi
(l)aylaylomu bırak da dinle beni
(u)zaklara gidiyorum yolcu et üyeni
(d)aha 3 ay yokum özle eticicibebeyi
(a)rtık ayar verme özleyecek seni
(ğ) türk alfabesinin 9. harfi *
kendini burjuva ilan ediyor hergele
entry sıctıgı vakit oluyor büyük bir zerzere
sıfat yok besbelli gitmiyon mu lan berbere
sen anca rüyalarında cakarsın o masum kücük dilbere

ey cool adam nesin sen tosun mu
güvendigin ne bu kadar zikimden bile kısa olan posun mu
sen bizim kapıcının oglusun oglum kasma
yalancıya tüm yazarlar kosun mu ? *
cimri

namazını kılmak için yanıma çöktü ihtiyarın biri.
kambur, kısa boylu ve cılızdı, titriyordu elleri.
elinde bastonu vardı, sönmüştü gözlerinin feri.
durumunu görünce, az acımadım değil hani.
o ise ona acıdığımı bilmeden yüzünü ekşitti.
bana doğru döndü, yüzüme baktı ve gürledi.
"kokuyorsun be, hemi de leş gibi!"
arsız bunak, kambur herif, ihtiyar sinsi!
ne düşündüğümü bilse bastonuyla kovalardı beni!
yine de sakindim, bozmadan istifimi dedim ki;
"ne yapalım beyamca, ekmek parası, alın teri..."
ayağa kalktı, homurdandı, yerini değiştirdi.
bir müddet sonra namaz başladı, namaz bitiverdi.
birçok kimse doğruldu ve camiden çıkıp gitti.
derken en ön safta gözlerime biri ilişti.
bu biraz önceki yaşlı bunak değil miydi?
inanamadım, o aksi herif, hala secdedeydi.
tam bu dakika fısıldaşmaya başladı iki kişi.
bunlardan biri diğerine, şöyle dedi;
"bu herif var ya bu herif, pek bir cimri."
ötekisi ise sadece haklısın demekle yetindi.
anlaşılan bu ihtiyardan bütün ahali yaka silkmişti.
uzun uzun onu izledim, o ise beni hiç fark etmedi.
ne kadar çok zaman kımıldamadı, secdedeydi.
dedikoducu adamlar fısıldaşırken, yere yığılıverdi.
koştum, gittim yanına lakin elden bir şey gelmezdi.
yaşlı bunak secdedeyken son nefesini vermişti...
gördüğüm kadarı ile yaşarken kimsesizdi,
ne acı ki, ölürken de kimsesiz ölüvermişti.
bir adam çıktı karşıma, amcanın felaketinden habersizdi.
ona sordum, "yok mu bu ihtiyarın kimi kimsesi?"
cevap verdi, "ne yapacaksan, işine yaramaz o yaşlı pinti!"
orasını bırak sen dedim, devam et hadi!
tamam dedi ve ekledi "kimsesizdir beyim, yalnızdır o deli!"
"üç çocuğu vardı bunun, karısı da yıllar önce gitti.
kaçtı herifin biri ile, ihtiyarı terk etti.
denize düştü, boğuldu, çocuklarından biri.
çok fakirlerdi bir zamanlar, veremden gitti diğeri.
asilik etti, kumar oynadı, öldürüldü ötekisi.
çok borca soktu bu ihtiyar pintiyi,
adamın malı gitti mülkü gitti.
işin kötüsü tüm bu facialar üst üste geldi...
ne kadar pinti desek de, dayanamadı garibim, delirdi.
çok kötü günler geçirdi, hiçbir şey yemedi,
biriktirdi, biriktirdi, biriktirdi...
en sonunda adı çıktı işte, cimri!
bu civarda kimse sevmez onu, pek bir aksi.
ben de yalan yok, sevmem onu gerçi!
şimdi söyle bakalım, ne yapacaksın bu herifi?"
"öldü, ölürken de alnı secdedeydi!"
adam daha da bir şey diyemedi.
nasıl dayanabilmiş bunca acıya bu ihtiyar, değil mi?
ey ihtiyar deli!
bütün bu yaşadığın çileler, cenneti kazanmak içindi!
bu mukaddes ölümden sonra, şimdi,
cenazeni kaldırmak vaktiydi!
malum, fazla bekletmemek gerekir cenneti,
tiksindiğin, kokuyor dediğin adam kaldırdı cenazeni...
sen de hakkını helal et, çünkü o adam helal etti!..

30 ağustos 2009, beykozdan, nefesalsamda tarafından...
pontevedra

sıyrılmış aklım ziyadesiyle fikrimden
kurtulmuş ruhum hakkıyla sömürüden
çocukların oyununa gelmiş inancım
çalmış çocuklar neşemi
sömürüden kalan umudumu ruhumun
misket oynarken kaybetmişim olsun varsın
hep kazanmadım ki zaten
hep kazanmak sana mahsus
benim hilekar aldanışım.
bak yine ağlıyorum bu akşam

bak yine ağlıyorum bu akşam
kalbimle, karanlıklarda, bir başıma
bir yerden ışık vuruyor yüzüme bir ara
ve perde yeniden kapanıyor aralandığı hızla

bak yine ağlıyorum bu akşam
kalbime kazınan yalan sevgi kırıntıları
daha bir yakıyor canımı
boğazımdaki hıçkırık kördüğüm

gözyaşımla doldurduğum kadehimden
bir yudum kan içiyorum
civi civiyi sökmüyor

bak yine ağlıyorum bu akşam
dilimde nerden duyduğumu bile hatırlamadığım
saçma sapan bir şarkı
söyledikçe daha bir hızlı akıyor yaşlar
aktıkça daha içten söylüyorum
her söylediğim kelime sanki senin adın
bak bu akşam yine seni andım,
sana ağladım... *
anlatılır gibi de değil ki.

göremezsin
yanından geçerken
ateşte yürüdüğümü
hani
görülebilir gibi de değil ki.

duyamazsın
hislerimi senle konuşurken
hani
şu kalp dile gelir gibi de değil ki.

bilemezsin
geceler şahit olur
her birinde ayrı bir şiir yazdığıma
hani
anlatsalar da inanılır gibi değil ki.

anlayamazsın...
şu yazdığım mısralarda
aşk mı hissediyorum?
hani
anlatılır gibi de değil ki... * * * * *
misafir ol gel bana,
börekler açayım sana.
param pulum yok kızım,
darbuka çalayım sana..

hobareyyy, tey tey..
savaş

Toprak bir battaniyenin altında
Taştan yapılma bir yastık ile
Uyuttu ’savaş’
yoksul çocuğu sonsuza dek.
(bkz: sozlugun yazgulu com a donmesi)
mahsun nida

karalamalar mı bununla,
eşdeğer yazım mı bu
yazı nasıl bir yazı
bu nasıl yazgı
ikra edilen mi
inkar edilen mi?
tahammülle merhem
itikatla sargı
kapanır mı bu
derin yargı?
bu sabah kar yağıyor cennetime
biraz sonra aynı tenin olacak dünya
dokunacağım
beyaz, pürüzsüz ve yumuşak,
benim olacak.

kar yağıyor cennetime
bana dokunuşunu hissettirecek
her tanesinde, parmaklarıma seni sızlatıp
kırmızı burnumu ağlatacak belki
gözlerimde donup kaldığında anların
benim olacak.

kar yağıyor cennetime
soğuk olacak sokaklar
mavi bakacak şehir
gözlerin gibi gerçek,
benim olacak.

kar yağıyor cennetime
bir kez daha seninleyim
uçsuz bucaksız beyazlığın
en ötesinde
haberin olmacayak, sana,
şarabımı aşkına kaldıracağım
karlar yağacak cennetime
kalbimin her köşesi buz tutacak
ben seni hatırlayacağım
aşkın içimi ısıtacak
belki öleceğim
ama benim olacak.
nerede unuttun beni?

gözlerine baktığında mı?
ellerini tuttuğunda mı?
yoksa seni öptüğünde mi?

nerede bıraktın beni?

nerede bıraktıysan beni
orada kal.
Şimdi beni bulmak için yollardayım.
Yola çıktım,nereye gidiyorum?
Bu kaçıncı şehir sokakları yabancı?
Bu kaçıncı ten kokusu sen değil?
Bu kaçıncı yalan duyduğum?
Kaç yalan girecek ömrüme?
Kaç dost kaybedeceğim sensiz?
Daha kaç kez özleyeceğim seni?

Biliyorum sus diyorsun artık;
Geçseydi geçerdi çoktan sensizlik sancısı.
Biliyorum..
Oysa şimdi;
Şimdi ben sana değil
Sana olana koşuyorum;
Sana değil gidişim..
O yüzden bitmeyecek kendime koşum
Daha da hızlanacağım
Daha da büyüyecek yalnızlığım.
Sensiz;ama senle bitecek yol..
işte o zaman soracağım..
Kaç yıldır beraberiz?
Kaç rüya eskittik?
Kaç şarkı?...

Yok yok..
Sen olmayacaksın yanımda.
Seni sevmek olacak.
Şarkıdaki gibi..
Sevmekten değil
Senden geçiyorum ben..

- -

Bu ne güzel bir melodi;
ilk kez mi dans ediyoruz sence?
Elini ilk tutuşum mu bu?
ilk kez mi buluştu gözlerimiz?

Ah sevgili;.
Bu gün de mi bu çiçekler,
Bu sözcükler
Tutamıyor yerini?
Yalnızlıktır benim adım,
Gittiğim her yere götürdüğüm,
Tek isyanım!
Beni onunla başbaşa bırakanlara,
Artık kızmıyorum ona da,
Çünkü yalnızlığım!
Hiç bırakmıyor tek başıma...!!!