Farklı sebeplerle yapılan konuşmama eylemi diyelim.
Burada ele alacağımız sebep: "konuşmanın faydasını göremeyip susmak."
Konuşsa anlatacak çok şeyi olan, bir çoğu konuda farkındalık sahibi insanların genellikle yaptığı daha doğrusu yapmaya mecbur kaldığı eylemdir susmak. Başta konuşur, anlatmayı dener. Anlattıkça anlaşılmaz, yaftalanır, yargılanır. Bir süre sonra aslında dinlenilmediğini fark eder. Ve susar, susar... Kelimelerini anlamlı cümlelerle sıralamak yerine boş şeylerle harcar. Herkes gibi konuşarak susar. istediği gibi özgürce konuşamayarak susar. Zamanla içinde biriktirdiği kelimeler boğazında düğümlenir. Konuşup rahatlamak ister. Ama bilir ki konuşsa anlayacak, dinleyecek kimsesi yoktur. Anlayacak birinin varlığına ihtiyaç duyar. Bulsa bir daha susmadan konuşacağını düşünür.
Bir gün dinleyecek, anlayacak birini bulur. Heyecanlanır. Konuşmak ister. O kadar çok şey birikmiştir ki konuşacak, anlatacak, anlaşılacak. Ama bu sefer de ne diyeceğini bilemez. Unutmuştur anlatabilmeyi. Başlayamaz konuşmaya. Anlatamaz. Boğazında düğümlenen kelimeler daha da acı verir. Yine susar.
meyveleri ancak; hangi konuda ve hangi durumda etkin bir biçimde kullanılacağına karar kılındıktan ve başarıyla uygulandıktan sonra toplanılan, hayatın orijininde bulunan en temel hak ve eylemlerden biri. susmak; bazen sinir bozucu, bazen kurtarıcı ve bazen de belirleyici roller üstlenir, en etkili olan biçimi ise, korelasyona sahip olduğu "vakıf olunmayan konularda" uyguladığında ortaya çıkmaktadır.
kişi "susmak" eylemini gerçekleştirmek için de bir olgunluğa sahip olmalıdır, çünkü her fırsatta susmak pek çok mahrumiyeti beraberinde getirir. oysa kişi, konuşması gerektiği anda suskunluğunu bozmalı ve kendi zihin süzgecinden geçirdiği düşüncelerini açığa vurmalıdır. özellikle ikili ilişkilerde kendisine atfedilen söylemleri mental olgunluğuyla tarttıktan sonra, dil aracılığıyla dışa vurmasa bile, ilerleyen zamanlarda önüne çıkabilecek benzer problemlere ya da olaylara dair bir çözüm provası olması gayretiyle bu düşüncelerini iyice irdelemelidir. dolayısıyla denilebilir ki; susmak, düşünmek eyleminin aktif rol alması adına en etkili olabilecek davranışlardan biridir.
kişi en çok, kendi içerisinde çeliştiği durumların üstesinden gelmek istediğinde suskunluğa sarılır. oysa bu sadece basit bir suskunluktan öte geçerek mevcut sorunları ertelemek eylemi ile harmanlanır. bu, kendim adına "yararsız" olarak nitelendirdiğim bir olaydır zira kendi zihnimizde bulunduracağımız her "ertelenmiş" düşünce, zihnimizin berraklığına bir buğulanma etkisi yansıtır bu da bazen bizlere dalgınlık olarak dönebilir ya da düşünceleri "koyu bir kıvama getirerek akışkanlığını engeller."
bana göre susmak; düşünmek ve öğrenmek ile bir korelasyona sahip olmalıdır, hayatın önümüze koyacağı o "rastgele" olgular adına suskunluğumuzu bozup bozmayacağımızı ise tecrübelerimiz ve zihnimizin pratik halleri belirler. dolayısıyla, pratiğine güvendiğiniz bir zihne sahip olduğunuzu hissettiğiniz anda, kurduğunuz diyaloglarda ilk aklınıza geleni söyleyerek "suskunluğunuza" abartmamak kaydıyla ufak latifeler yapabilirsiniz*
yukarıda da bahsettiğim üzere, aslında "susmak" eylemini ortadan kaldırmak adına yapacağımız girişimlerin, düşünce ve öğrenme destekli olması elzemdir, zira bu ikisi olmadan "bilmemek" kavramının da üstesinden gelmemiz mümkün değildir, dolayısıyla bilmediğimiz konularda konuşmak zaten pek anlamlı bir vaziyete bürünmeyecektir.
karizmatik olmanin en kisa yoludur...tabi becerebilene.
misal ben beceremiyorum.. yani beceriyorum da bi zamanini tam denk getiremiyorum.. bole tam susup, gozleri kisarak uzaklara dalinmasi gereken anlarda oyle bir cenem dusuyor ki.. aboouuvv.. allah muhafaza.. kafa sey ediyorum resmen.. ya da tam tersi, konusulacak muhabbet edilecek ortamlarda bi suskunluk geliyo bana.. oyle mal gibi kaliyorum.. sanki isteyerek, sadece dinlemek amaciyla susuyormusum havasi vermeye calisiyorum ama yalan tabi.. aklima tovbe hic bir sey gelmiyor.. suratima dangalak bir siritis oturtup kopmamaya calisiyorum ortamdan.. olmuyor ama biliyorum.
bir de ozellikle hatun kismisiyla munakasalarda susup, aci aci bakip sonra sessizce cekip gitmek eylemi mesela.. cok hos di mi? bence super bir sey.. ben yapamiyorum ama.. kendimi tutuyorum tutuyorum.. sonra cenem dusuyo biyk biyk cene yaristiriyorum.. olmuyo iste.. karizma yerlerde... hele bi keresinde tam basardim dedim.. sustum, dondum arkami uzaklastim ortamdan.. az ilerde gene tutamadim kendimi telefon actim hatuna telefonda biyk biyk ottum... hakliydim ustelik, mal gibi bir de haksiz durumuna dustum..
neyse yaa.. demem o ki zamaninda ve dozunda olunca susmak super bir seydir.. ama ayarlamak cok zor onu diyim.. misal su an gene duramiyorum ben bak.. entry' i cok onceden bitirip cekip gitmem lazimdi bu basliktan.. ben 3. paragraftayim hala.. niye? cunku hiyarim aga ben.. valla kesin kanaat getirdim artik... tamam susuyorum simdi... 1..2..3.. tip!.. tip dedigim tıp olacak tabi, bu yukariya turkce harfleri koymuslar sagolsunlar ama ben alisamadim daha kullanmaya.. aslinda bir de sapkali 'a' var ya hani onu da koysalar cok guzel olurmus.. misal gecen hala yazmam gerekti sozlukte, hani babanin bacisi olan degil o sapkali 'a' ile olan.. yaa off.. ne diyorum ben ya.. biri beni sustursun lan.
Bazen olur ya..
Bazen..
Düşünceleri kelimelere dökmek için sanki yüreğinizi elinize almanız gerekir.
Bir şey anlatırken telefonda veya yüz yüze birden uzun bir zaman dilimi havada gittikçe büyür.
Siz sustuğunuzda bile sizi anlayan biri varsa eğer,
O susuşların ardındaki acıları gören
Yorgunlukları gören..
Sizinle susmayı sizden daha çok seven biri varsa eğer
Onu kaybetmeyin.
Çünkü susuşlarınızı kaybedince, dolmayan boşluklar ediniyorunuz onun yerine.
Nedir bu susan?
Susku dolu bir evrene susku dolu bir savaş.
ilkyazları odaya koyun, ölüm onlarla barınamaz gider.
Ölüme inanmıyoruz ki, ondan korkalım efendim.
Ama bir korktuğumuz olmalı;ihtiyarlıktan, çirkinleşmekten korkuyoruz.
Aklı savunuyoruz, ama güzellikten yanayız.
Bize uslu olmayı öğrettiler başta...
Susunca kelimeler cambazlığını kaybeder. Susunca kasıntısız olur insan, dış dünyadan gelen sürtüşmelerden biraz uzaklaşır, kendini bulur, doğanın sessiz müziği ile dolar içi. Tek başına susuş olduğu gibi ikili susuşlar vardır. Anlaşan iki insanın güneş batışı sırasında ya da bir ocak başında yan yana susuşu bazen sütunlar dolusu laftan daha veciz bir iç konuşma sağlar. Zaten ben büyük şeylerin susularak daha iyi ifade edileceğine inananlardanım. Konuşma ister istemez, bir şeyleri kısıtlamak, sınırlamak, indirgemek değil midir? Susuşta sonsuza açılan bir pencere vardır. Onu lafla bozmanın âlemi var mı?
Içimize ne çok şey attık,
Sevdik sustuk
özledik sustuk
Yandık sustuk
Içimizi allah'a emanet edip yine sustuk...
...ve sadece rabbim bilir...
huzurumuz da bundandir.