Bir filozofa sormuşlar. "insanın akıllı oldugunu nasıl,nerden anlaşılır?" Filozof cevap vermiş. "konuşmasından." Tekrar sormuşlar. "Peki ya hiç konuşmazsa???"
Filozofun cevabı " O kadar akıllı dünyada yok." olmuştur.
ne yani denen edit : sesler kelimelerden daha az büyüktür , olmalıdır .
susmak zorunda bırakılmak. emin olun suskun insan çok şey anlatır, çok şey anlatmak ister.ama verilebilicek en güzel cevabı o verir aslında.
(bkz: susmak)
artık birşeyler için çaba göstermemesini göstermek için sergilediği yada olayların akışına göre sessiz kalmayı tercih etmesi durumudur. nasıl olsa akacak su yolunu ben sussamda susmasamda yolunu bulur tarzı...
içinden çıkılamayacak bir durum esasında .hani derler ya sussam sessizlik konuşsam ayrılık oluyor.ne yapacağını kestiremezsin ya bazen onun gibi birşey...elimizde olmayan olaylar gelişince bu gibi durumlara hep düşeriz ve şansımızı deneriz hayata karşı yaşadığımız hayatımıza karşı kumar oynarız bakalım hangimiz yenecek.sonu hep keşke şunu da deseydim yerine iyiki birşey dememişimle biten olaylar debdebesinde kaybolan benligimiz ararız belki susarak, kim bilir?karmaşalar arasında kaybolan bir ben ararız .bu arada aslında yaşanan o olay neyse, olayın içindeki insanlar bizim sustuğumuzu sanarlar fakat aslında kaybettiğimiz benliğimizin peşinden ,yorgun vücutlarımızı ayağı kırık bir atı kırbaçlar gibi kırbaçlayarak,döverek, ite kaka birşeyler düşünürüz.ne yaptım ki diye sorgulamalar,bana ne yapıldı diye hesaplar çoktan beynimizin en muhterem yerine kurulmuştur fakat bir açık aradan bunları beynimizden onun bunun nasihatıyla iyice atamaz halde karmakarışık oluruz.artık sırada yer alan ben bunları kafamdan nasıl çıkaracagıma gelir bunları düşününceye kadar da zaten hep susmuş oluruz ve herneyse o olay atlatılmış olur göya ,beynimizden nasıl çıkar...hangi içki masalarında meze olur düşüncelerimiz? yada hangi insan bizi sıkılmadan dinleyebilir? kim bizlere ezik muamelesi yapamaz bu durumda,yada güçlü olan mı oluruz zayıf olan mı? bu gibi sorularla ancak kendimizi kaybetmeye yarayan bir tarzdır .onun için susarsam sessizlik konuşsam ayrılık... konuşsam beynimdeki muhterem düşüncelerim gidecek ,susarsam da bu karanlığımın içinde kendim boğulacağım ve sesim çıkmaz hale gelecegim.
o kadar çok şey varken söylenmek için beklenen, tıkanır verir butun sözler, toparlayamazsın duyguların şaha kalmıştır. Anlatamazsın.. Sana kalan tek şey suskunluktur.
Yüreğin yalnızlığında daha fazla yaşayamaz olunan anlarda, dudaklarda yaşamaya başlar insan... ses insan için bir oyalayıcı olur. Çünkü düşünce uzayın bir kuşudur, sözcüklerden yapılmış bir kafese konulduğunda belki kanatlarını açabilir, ama uçamaz... Bilgi sahibinin en önemli misyonu onu başkalarıyla paylaşmak olmalıdır, susmakla değil. Ancak konuşmasıyla bir şey söyleyen, susmasıyla da bir şey söyleyebilir ve bazen öyle gariptir ki Bilenler susar da Söz bilmeyenlere düşer... oysa ki; insan olmanın onuru ve sorumluluğunu taşıyan birey, ona zarar da verse söylenmesi gerekenleri, söylemelidir.
insan konuşmayla beslenir, kelimelerle anlam kazanır bakışlar. Suskunluğa terkedilen anlar kayıp zamanlardır çoğu zaman. Çünkü bir taraf avaz avaz susmazken, bir taraf sessiz kaldığında, isyan yalnız yaşanmış olur. yalnızlık da o ilişkinin kaderi olmamalıdır. Yazıktır geçen zamana, kelimelerle yaşayın, bakışlar daha çok anlam kazansın derim ben.
dilsiz değildir suskunluk , çok şey anlatır anlayana. kelimelerin anlatamadıklarını haykırır aslında. bir kaçış falan değildir , bir bakıştan çok daha fazlasıdır. sessiz çığlıkların bir adım ötesidir. hayata olan öfkenin , insanlara olan kırgınlığın ve daha nicesi saklıdır içinde bu sessiz duruşun.