kitabın ilk sayfasını açtığınızda bir şokla karşılaşırsınız çünkü kitap 274'ten geri saymaktadır , ki konusuyla çok bağlantılı olarak bir geri sayım sayacı etkisi görür. özellikle kitabın son sayfalarına geliğinizde kendinizi patlamak üzere olan bir bombanın karşısında görürsünüz ve sayfalar da bombanın geri sayımıdır.
ayrıca ilk 4 sayfayı okuduğunuzda o güzelim betimlemelerin etkisinde kalır ve bir anda kendi içinizden 'hasssiktir lan meğersem bu....' dersiniz. pek okunması gereken eleştirinin dibine vurmuş kitaptır.
acun ılıcalı'nın yapımcılıgında bu yıl yapılacak program..
önceki türkiye - yunanistan, aslanlar - kanaryalar'dan farklı olarak bu seferki konsept erkekler - bayanlar şeklinde olacakmış.
"ne kadar iyi görünürsen görün, bedenin oscar ödülünü almak için giyeceğin kostümden başka bir şey değildir."
"menajerin hayat hakkında söylediği her şey doğru. eğer kimse sizi izlemiyorsa, dışarıya çıkmanın bir anlamı yok. pekala evde oturup otuzbir çekebilir veya haberleri izleyebilirsiniz"
"ister bir lekeyi temizliyor olun, ister bir balığı veya evi, düşünmek istediğiniz şey dünyayı düzeltiyor olduğunuzdur ama aslında yaptığınız, işlerin kötüleşmesine izin vermekten başka bir şey değildir. daha çok ve daha hızlı çalışırsam bu kargaşaya bir son verebilirim diye düşünürsünüz; ama beş yıllık ömrü olan bir ampulü değiştirirken, ölmeden önce belki en fazla on kere daha bu ampulü değiştirme şansınız olacağını fark edersiniz.
"deneme, deneme bir iki üç" diye başlayıp üçe kadar saymadan okunup bitiyormuş gibi hissedilen bir kitap. nasıl choke'ta bakınızlarla ilerleyip iş eğlenceli hale geliyorsa bu kitapta da sayfa numaraları sondan başa doğru ilerliyor. ne de olsa sonunu öğrenerek başlıyoruz ama yine de okutuyor. gösteri peygamberi diye türkçeleştirmişken biz, alıntı yapmak lazımdır;
--spoiler--
"eğer kimse sizi izlemiyorsa herhangi bir şey yapmanın çok anlamsız olduğunun farkına varıyor insan.
çarmıha gerilme sırasında izleyici sayısı düşük olsaydı, olayı başka bir zamana erteler miydi, diye düşünmeden edemiyorum.
menejerimin haklı olduğunun farkına varıyorum. isa'nın neredeyse çıplak olmadığı bir haç hiç görmedim. hiç şişko bir isa görmedinm. ya da vücudu kıllı bir isa görmedim. gördüğüm her haçta isa, belinden yukarısı çıplak olarak bir kot markası veya erkek parfümü için modellik yapacak görünümde. "
--spoiler--
türkiye'de gösteri peygamberi*** adıyla yayımlanan chuck palahniuk şaheseri. David Fincher filmini yapsa daha Dövüş Kulübü'nden fazla patırtı koparır.
alıntı yapmak gerekirse;
menejer: bu kanserin tedavisi için kullanılacak ilaç, bu aids için...
tender: ama bunların ilacı yok ki
menejer: bunların ilaçları olmadığını bende biliyorum, biz muhtemel ilaçların muhtemel tüm isim haklarını satın aldık.ilaç firmaları isim hakları için bizim kapımıza gelmek zorunda...
ayrıca sayfa numaraları sondan başa doğrudur. bu bile bir kitap için yeteri kadar etkileyici bir detaydır.
chuck palahniuk'un şöhret açlığı ve tüketim toplumu üzerine yazdığı romanı. yeraltı edebiyatından. fight club ın bir üst versiyonu ancak yabancılaşma ve sansür yine aynı derecede yoğun ve sıradışı. *
her zamanki yabancı hayranlığımızı bu programda da fazlasıyla gördüğümüz ve bir türlü akıllanmayacağımızın ispatı. insanı fanatik milliyetçi yapan program. yunanlılar sürekli türklerle uğraşırken bizim onlarla yarışmak yerine, birbirimizi yediğimiz program. neden bu yalakalık, bu ezilmişlik durumu? silkinelim artık ya.
savaş tadında bir yarışma... türk yarışmacıların ilk haftalardaki dostane tutumlarına karşı yunanlıların kin ve nefretten bahsettiği garip yarışmadır... ve çok tarihide bir laf etmiştir yunanistanli bir yarışmacı... şöyle ki: "eğer bu yarışmayı bir türk kazanırsa o ikinci atatürk olur"
... ister sığ deyin, ister derin. bizi korkutabilecek hiçbir şey yoktu. kilise yerleşiminde yetişen insanların inancı böyleydi. dünyada olup biten her şeye tanrı karar veriyordu. hayat tamamlanması gereken bir görevdi. önemli olan faydalı bir şeyler yapmaktı ve her türlü sevinç ve gözyaşı insana ayak bağı olmaktan başka bir işe yaramazdı. duygular ahlaki yozlaşmanın işaretiydi. hayattan bir şeyler beklemek veya pişmanlık duymak gereksiz ve aptalca lükslerdi... bilinmesi gereken hiçbir şey yoktu.
1977 kışında Chicago'da Frankie Sullivan, Jim Peterik, Dave Bickler, Dennis Johnson ve Gary Smith kadrosuyla kuruldu. 1980'de çıkardıkları ilk albüm kendi adlarını taşıyordu.
1982'de yaptıkları "Eye of the Tiger" parçasına kadar pek tanınmadılar. Bu şarkı Amerikan listelerinde yedi hafta bir numarada kaldı. Bir Grammy ödülü kazandı. En iyi film müziği dalında Oskar'a aday bile gösterildi.
1983'te "Caught in the Game" albümünü çıkardıktan kısa bir süre sonra Dave Bickler gruptan ayrıldı. Onun yerine ön vokalde yer almak üzere Jim Jamison gruba katıldı ve 1984'te "Vital Signs" albümü çıktı.
1985'te Rocky IV için yaptıkları "Burning Heart" listelerde iki numaraya kadar yükseldi.
1987'de "When Seconds Count", 1988'de "Too Hot to Sleep" albümlerini yaptılar. 1989'da ve daha sonra 1993'te iki de 'Best of Survivor' albümü yaptılar.
* * *
1982 sonbaharında, daha önceleri benzerini pek duymadığım bir sound kulaklarıma çalındı. Sonraları bu şarkıyı defalarca dinleyecek ve pek çok yaşıtım gibi 'hastası' olacaktım. "Eye of the Tiger" funk ritmleriyle rock sound'u arasında garip bir yerlerde gidip gidip geliyordu.
EYE OF THE TIGER
Risin' up, back on the street
Did my time took my chances
Went the distance, now I'm back on my feet
Just a man and his will to survive
So many times, it happens too fast
You change your passion for glory
Don't lose your grip on the dreams of the past
You must fight just to keep them alive
It's the eye of the tiger,
It's the thrill of the fight
Risin' up to the challenge of our rival
And the last known survivor stalks his prey in the night
And he's watchin' us all in the eye of the tiger
Face to face, out in the heat
Hangin' tough, stayin' hungry
They stack the odds 'til we take to the street
For we kill with the skill to survive
Risin' up, straight to the top
Have the guts, got the glory
Went the distance, now I'm not gonna stop
Just a man and his will to survive
The eye of the tiger ...
KAPLANIN GÖZÜ
Yükseliyorum yine sokakta
Zamanımı doldurdum, şansımı denedim
Mesafeyi kattettim şimdi gene ayaklarımın üstündeyim
Sadece bir adam ve onun hayatta kalma isteği
Pek çok kez öyle hızlı olur ki
ihtirasını şan-şöhretle değiştirirsin
Geçmişin hayallerine sıkıca tutun, sakın bırakma
Onları canlı tutman için savaşman gerek
Konuyla ilgili olarak Rocky III temasını hatırlayınız. California'ya giden Rocky, 'eski vahşi boksör' olabilmek için 'hayatta kalma arzusunu' tekrar canlandırmaktadır.
Kaplanın gözüdür bu, kavganın ürpertisidir
Rakibimizin meydan okuyuşuna karşı duruyorum
Ve en son hayatta kalan avını takip eder geceleyin
Ve hepimizi seyreder kaplanın gözüyle
Yüzyüze, kızışmış halde
Sert takılarak, aç kalarak
Biz sokağa çıkana kadar bizi zorlarlar (ellerinden geleni yaparlar)
Çünkü hayatta kalma becerisiyle öldürürüz biz
Yükseliyorum ta en tepeye
Cesaretim var, zaferi kazandım
Mesafeyi aştım, artık durmayacağım
Sadece bir adam ve onun hayatta kalma isteği..
Kaplanın gözüdür bu...
Sonra, 1986 başlarında Survivor'un gene agresif ve yüksek tansiyonlu başka bir şarkısı geldi Rocky IV filmi vizyona girmek üzereyken. Bu sefer rock sound'u daha belirgin, vokal daha tok ve kararlı...
Evet, hatırlayın filmi... Pervaneli Rus uçağı Sibirya'da karlarla kaplı bir piste doğru alçalırken fonda davullar vurmaya başladı işte..
BURNING HEART
Two worlds collide
Rival nations
It's a primitive clash
Venting years of frustrations
Bravely we hope
Against all hope
There is so much at stake
Seems our freedom's up
Against the ropes
Does the crowd understand?
Is it East versus West
Or man against man
Can any nation stand alone
In the burning Heart
Just about to burst
There's a quest for answers
An unquenchable thirst
In the darkest night
Rising like a spire
In the burning heart
The unmistakable fire
In the warrior's code
There's no surrender
Though his body says stop
His spirit cries - never!
Deep in our soul
A quiet ember
Know it's you against you
It's the paradox
That drives us on
It's a battle of wills
In the heat of attack
It's the passion that kills
The victory is yours alone
In the burning heart
TUTUŞMUŞ YÜREK (YANAN KALP)
iki dünya çarpışıyor
Düşman uluslar
ilkel bir çatışma bu
Yıllarca sürmüş yenilgileri/eziklikleri anlatan
Cesurca umuyoruz
Bütün umuda karşı
O kadar çok şey var ki ortaya konan
Galiba özgürlüğümüz iplere karşı (ayaklandı)
Peki kalabalık anlıyor mu?
Bu iş Doğu - Batı karşılaşması mı
Yoksa bir adamın bir adama karşı mücadelesi mi?
Bir ulus tek başına ayakta durabilir mi?
Patlamak üzere olan
Tutuşmuş bir yürekte
Cevap arayışı var
Dinmek bilmez bir susuzluk
En karanlık gecede
Sivri bir kubbe gibi yükseliyor
Tutuşmuş kalpte
Yanılmaz bir ateş
Savaşçının kitabında
Teslim olmak yoktur
Vücudu 'Dur' dese de
Ruhu 'Asla' diye bağırır
içimizin derinliklerinde
Sessiz bir kor bilir ki
Kendinle karşı karşıyasındır
Bizi (mücadeleye) devam ettiren
işte bu paradokstur
Bir irade savaşıdır bu
Saldırının sıcaklığında
ihtiras öldürür (seni)
Zafer senindir yalnızca
rocky 'ün meşhur şarkısını kaplanın gözünden bakarak söyleyen grup. pek bilinmez ama bu muhteşem şarkıyı icra eden sayın dave bickler abimiz bir süre sonra ses tellerinde yaşadığı sorunlar yüzünden bu nadide gruptan ayrılmak zorunda kalmıştır. grup yine iyi ama kasketli abimizin (klipleri seyredenler bilirler, ayrıca yakışıklıdır da sesi kadar) yerini tutamayacak bir başka vokalistle ( meşhur burning heart'ı bu abi söyler netekim) devam etmeyi tırmalamasına rağmen o rüzgarı bir daha yakalayamaz ve eye of the tiger yerine kendi ruhuna el-fatiha okur. üstelik bir survivor (hayatta kalmayı başaran) olarak. biraz komik ve biraz da trajik hikayedir.