--spoiler--
kaplumbağaları ezmemiz, mantarları yememiz, altınları toplamamız, prenses'le evlenmemiz ve bir kalede huzur içinde yaşamamız gerektiğini öğretti super mario bizlere. farketmeden kabul ettik bunları; iş hayatına atıldık, fırsatları değerlendirdik, evlenip, yuva kurma hayali kurduk.
ama çoğunlukla mantarı değil ayvayı yedik.
--spoiler--
[ sözlük'te bulunan "gelmeyen pazartesi" kitabına ait yazılar, ek yazılar ile birlikte kitap olarak basıldı. bu nedenle yazıların buradan yayınını durdurmak durumundayım. anlayış göstereceğinizi umuyor, ilginiz için teşekkür ediyorum. eksper mental ]
benim de içine dahil olduğum nesildir..
hatta bir zamanlar kendimi oyuna o kadar çok kaptırmıştım ki, grim fandango misali oyunun tam çözümünü hazırlamıştım.
işte şimdi uludağ sözlük farkıyla siz mario sever nesillere ve yeni kuşaklara mario oyununun tam çözümü..iyi eğlenceler.
mario tam çözüm :
level 1 : yürü - zıpla - zıpla - yürü - zıpla - mantarı ye - zıpla - yürü - çiçeği ye - zıpla - yürü - ateş et - zıpla - yürü - boruya gir.
sayısız hayal kırıklıklarıyla büyümüş, artık akıllanan ve karşısına çıkan her şeye temkinli yaklaşan, çok ama çok güzel bir nesildir. bir kez daha belirteyim, bu neslin anahtar kelimeleri "hayal kırıklığı"dır. kendimden örnek vermek gerekirse:
-apartmandaki bütün çocuklar 8-9 yaşında bitirdi bu oyunu, ben 11.
hep o en fazla 5000 puan alınabilen bayrak direğinin aşılabileceğine inandım ve onu aşmayı zilyon kez denedim. sonuç: hayal kırıklığı.
-sürekli bi mantar, çiçek, yıldız vs. çıkar diye kırmadık tuğla bırakmadım ama sonuç: hayal kırıklığı
-tam prensesi kurtardım diye sevindim, "thank you mario but the princess is in another castle" yazısı çıktı. sonuç: hayal kırıklığı.
-ve son olarak 11 yaşımdayken oyunun son bölümüne geldim. hem büyüktüm hem de ateş edebiliyordum. ejderhanın attığı balyozla küçüldüm. prensesin yanına gittiğimde ondan kısaydım. sonuç: hayal kırıklığı.
Super Mario'nun o neslin bilinçaltına yerleştirdiği psikoloji ile büyümüş nesildir. Şimdiki gibi nerde city17'den kaçmak için cebelleşilen half life'lar, binbir türlü soru çözme makinesi, korku dolu yaratıklarıyla zehir zıkkım silent hill'ler. o zaman mario vardı. tek amaç ise prenses denilen o.spuyu kurtarmaktı. o zamanın mario'cular şimdi karı kız peşinden ayrılmamakta hatta önlerinde ne engel varsa vazgeçmemekte diretmekte, şimdinin arabeskçileri, doom metalcileri, emolarıdır.
bölüm sonu canavarları üzerlerinde travma yaratmış nesildir.
hayatta ise;
her sevgili bir bölümdür, ilişki bitirmekten korkarlar,
her yaşanılan ev bir bölümdür, taşınmaktan korkarlar,
her çalışılan iş yeri bir bölümdür, iş değiştirmekten korkarlar,
rutine tapar, bölüm sonu canavarlarından ölesiye kaçarlar.
keşke hep aynı bölümde yaşasak, canavarla hiç yüzleşmesek.
super mario'nun en güzel oyunlardan biri olduğunu bilen nesildir,hala da oynamaya devam edendir. ama o prenses ne tipsiz ne g*tten bacak bir şey öyle yahu. * bir de çocuk bezi gibi bir şey var onda çözemedim.**
Bu yazı hep arkadaş olarak görülen 2. adam Luigi' ye yazılmıştır.
Herkes onu Mario' ya yardım için uğraşıp duran bir gariban olarak görüyordu. 8. kaledeki prensesi kurtarıp mario' ya peşkeş çekecekti. Herkes bundan öylesine emindi ki bir tek luigi ve ben kankası eko hariç…
Geçen çiçek pasajı'nda luigi ile bir büyük beyaz peynir kavun ve sınırsız ton balığımızı söylemiş içiyoruz.
Eko:
- oğlum anlatsana lan hikayeni bütün dünya bilsin bu mario'nun nasıl bir şerefsiz olduğunu
Luigi:
- Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç.(şarkının etkisinde sallanmaktadır)
Bir de mario’ nun hikayesini onun ağzından dinleyelim.
Yıllarca hep 2. planda kalmanın ezikliğiyle mücadele ettim. Mücadelem devam ederken de düşündüm.
1.bölüm de 4 level boynca aşkın anlamını düşündüm.
2. bölüm de 4 level de aşk için neler yapabileceğimi düşündüm.
3. bölümde aşkın bana neler vereceğini düşündüm.
4. bölümde ekocum senin sözleirn aklıma geldi.
5.bölüm de yeni rakı’nın nasıl bir nimet olduğunu düşündüm.
6. bölüm de balık ya da et hangisi rakının yanında daha iyi gider diye düşündüm.
7.bölüm de aşkın aslında sadece kafa da bittiğini öğrendim.
8.bölüm de rakı’yı bana daha önce öğretseydin ilk 4 bölümü mahvetmeseydim diye düşündüm.
Sonra her prensese bir kulp bulup içmeye geldim.
Mario da 5 çocuğuyla sefalet içinde sürünüyor aşkın ona tek kazandırdığı bu oldu. Hangimiz hata yapmışız.
Ben luigi ile bir daha içmemeye karar verdim ama ona söyleyemedim...
her seferinde ''bu sefer bayrağa en yakın yere atlayacağım**'' şeklinde başladığı bölümü gayet de düşük puanlı bir bölgeye atlayarak bitirenleri de mevcut olan nesildir.*
sağa kaymalı iki boyutlu oyunlar ile büyüyen nesildir. üçünçü boyutmuş, grafiklermiş, detaymış, düşünülmez; sürekli sağa ilerlenir, göz bozulsa, aç kalınsa, aileyle papaz olunsa da gene o oyun bitirildi. *
(bkz: tv ekranından beynine gözüne aşırı radyasyon yemiş nesil)
Ah mario. Sevgiliyi sahiplenmeyi senden mi öğrendim yahu?
hiç unutmam bir keresinde, ( bizim atari yatak odasındaki televizyona bağlıydı. annem de uyuyordu. ) son bölüme geldim, ilk defa! nasıl mutlu oldum. Tabii son bölüme gelip de prensesi kurtarmamak namümkün.
kurtardım ve direkt bağırdım. Ablaaaaa bak biii.
diye..
Ne bilirdim o anda annemin uyuduğunu düşüneceğimi.
sonrası: kendimi dışarda buldum. olsun, kurtardığımla kaldım ama çok büyük bir sevinçti. *
mario ile büyümüş, fakat hala evrimini tamamlayamayanlar da vardır benim gibi. 24 yaşına da gelse ara ara nostalji yapar. şimdiye kadar çektiği sıkıntıların hıncını o taşlardan, kaplumbağalardan çıkarır.
ek olarak günümüzde hala mario oynayan çocuklara uyarı. oyunu bitirince pipiniz filan kalkmayacak, nirvanaya ulaşmayacaksınız. videodaki ufaklık gibi cinnet geçirmeyin!..