iş ararken stv nin internet sitesine bakmak, akabinde vacancies linkinde "ak sakallı dede" ihtiyacını farketmek, hemen ardından aranılan niteliklerde "mba is an asset" ibaresini fark etmek.
programları sürekli aşırılan bir kanal olarak diğer kanal yayın yönetmenlerinin kıskançlık sebepleri ile aynıdır.
stv'deki beşinci boyut programlarının çakmasını yaptı bir ara kanal d ya da show. o da aşkın mucizeleri ismindeydi. çok tırişka oldu, kalktı yayından.
sonra bir de boşanmak istemiyorum adlı canlandırmalı bi program vardı (sonra adı aile mahkemesi oldu) mahkeme hakim vs. tadında; kanal d ceza mahkemesi isminde klon program çıkardı. ama o da tutmadı.
kendilerine sağcı diyenler: toplumu ayrıştırıp kutuplaşmalara neden olabilecek ideolojik görüşleri benimsedikleri için nefret ederler.
kendilerine solcu diyenler: müslüman oldukları için nefret eder. *
kendilerine orta yolcu diyenler: dünyanın en boktan dizi ve programlarını yayınladıkları için nefret ederler.
belli bir kesime hitap etmesi reklamına kadar dini alet etmesi fettullah agaya ve akp ye yakınlığıyla beni kendinden nefret etmeye zorlamış dini hikayelerle dolu sırlar dünyası tarzı programlarıyla beni ekrana höğğğ diye kusmaya zorlayan kanaldır kendileri.Deniz feneri el feneri derken reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığından bakarsak baya popüler oldu.
stv den nefret etmeyi sağlayan negatiflikler bütünüdür.örnek olarak yayınlanan bir belgeselde kaplanları "allahu tealanın yarattığı bu mahluklar" şeklinde ifade edip, belgeselden soğutması nefret nedenlerinden birisidir..
boşanmak istemiyorum, aile mahkemesi, bilmem kaçıncı boyut tarzı dizimsiler yayınlaması ve insanı bunalımdan bunalıma sürüklemesi.
haberlerde sözde hocaefendilerini öven bilgiler vermeleri.
televizyonumun kaderinden midir nedir, televizyonu ne zaman açsam ilk açılan kanal budur.bu da başlı başına bir nefret sebebidir.ayrıca kanal listesinde 20 küsürüncü sıradadır.yani ilk sırada olsa anlarım sebebini.işin kötüsü kanalın yerini bir kez değiştirdim,gene stv açılmıştı.bir daha da ellemedim,elleyemedim.
nedenleri saymakla bitmez. kesinlikle seyretmediğim bir kanal. bünyeye zoraki eziyet oluyor. birkere bakmak gafletinde bulundum. tüm program sunucuları, sanki balmumundan yapılmış. heran eriyecek gibi duruyor.****
dini istismar etmesi yeterli bir sevbeptir. ama sadece bu değil birde şehitleri kullanmaya başladı yok ölümsüz kahramanlar yok tek türkiye.... birde bunları yayınlarkende ilahi güçleride istismar etmekten çekinmemesi.
her programında saçma bir şekilde "bak allah orada seni gözetliyor çevrendeki herkes de melek zaten senin için oradalar." tarzı abuk mesajlar vermesi.
neymiş bir adam arabasıyla kaza yapmış ama teslim olmamış sonra ev sahibi melek çıkmış, arabayla çarptığı insanla karşılaşmış, o insan körmüş ve vicdan azabıyla allah'a sığınmış falan. resmen paranoya sebebi. her yerden her an bir melek çıkabiliyor. taksi şoförü, kapıcı, patron, çırak, simitçi vb. hiç beklemeyeceğin insanlar seni dürtmek için oradalar. çok rahatsız edici..
hiç unutmam ablamın arkadaşının anafen kitabında bir hikaye vardı. ben daha tıfılım tabi nasıl da etkilenmiştim hikayeden. şöyleydi (oha google'a "hak istiyorsan hakkari" yazdım çıktı direk.) ;
bir acelesi olduğunu, onu görür görmez anlamıştım. sağanak halinde yağan yağmura aldırış bile etmiyor ve bükülmüş haline rağmen sağa sola koşuyordu. yanına sokularak: "hayrola teyzeciğim, dedim. bir derdiniz mi var?" sıcak bir tebessümle: "buraların yabancısıyım evladım, dedi. hastane tarafına gidecek bir araba arıyorum. "biraz beklerseniz aynı dolmuşa binebiliriz", dedim. oraya geldiğimizde size haber veririm. teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk gibi şemsiyenin altına girdi. nurlu yüzü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış ve yanakları pembe pembe olmuştu. "torunlarımdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti. ziyaret saati bitmeden ulaşmak istemiştim." "20 dakikanız var", dedim. "hastaneye yakın ama, bu havada pek araba bulunmuyor."
durağa herkesten önce geldiğimiz için, dolmuşa da rahatça bineceğimizi zannediyordum. ancak araba yanaştığında, arkamızda duran 4-5 kişinin bir anda hücum ettiğini gördüm. i̇çeriye doluşan ve arkadaş olduğu anlaşılan adamlara: "i̇lk önce biz gelmiştik, dedim. sırayı bozmaya hakkınız var mı? ön koltukta oturanı: "hak istiyorsan, hakkari' ye gideceksin arkadaşım", dedi. "hem oradaki haklardan k.d.v de alınmıyormuş." bu laf üzerine attıkları kahkahalarla bindikleri araba sarsılmış ve sinirlerim allak bullak olmuştu. sakinleşmeye çalışarak: "ben biraz daha bekleyebilirim, dedim. ama şu ihtiyar teyzenin hastaneye yetişmesi gerekiyor. bu defa şoför lafa karışıp: "teyzenin arabaya falan ihtiyacı yok be kardeşim", dedi. "okuyup üfledi mi, hastaneye uçuverir." tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklaşıp gitti. yaşlı kadına baktım, tevekkülle susuyordu. 5-10 dakika sonra gelen bir başka dolmuşa onunla beraber bindim ve şoföre, teyzeyi hastanede indirmesini söyledim. yaşlı kadın, yapacağı ziyaretten ümitsiz görünmesine rağmen şikayet etmiyordu.üstelik trafik de, yarı yolda tıkanıp kalmıştı. şoför: "yolun bu durumu, hayra alamet değil, dedi. sebebini anlasam iyi olacak." arabayı çalışır vaziyette bırakıp ileri doğru yürüdü ve biraz sonra döndüğünde: "kısmete bak yahu, dedi. bizden önce kalkan dolmuşa kamyon çarpmış. heyecanla: "bir şey olmuş mu, diye atıldım. yani yaralı falan var mı?" "herhalde, diye cevap verdi. dolmuşta bulunanları, teyzenin gideceği hastaneye kaldırmışlar." göz ucuyla yaşlı kadına baktım. solgun dudaklarıyla bir şeyler mırıldanıyor ve sanki onlar için dua ediyordu. şoför, koltuğuna yavaşça otururken: "kısmet işte, diye tekrarlayıp, duruyordu. sen kalk koca bir kamyonla çarpış. hem de türkiye'nin öbür ucundan gelen hakkari plakalı bir kamyonla.
hikaye ile programların aynı elden çıktıkları ne kadar da belli. o zaman "oh iyi olmuş!" dediğimi ve içimin ürpererek korku sevgi karışımı bir şeyle dolduğunu hatırlıyorum ben.
halbuki adamlar sadece sırada beklememişler biraz da alaycı davranmışlar. tamam teyze hastaneye gitmeli de ne şimdi o adamlar trafik kazasını hak etti mi? 5-10 dakika beklemiş teyze sadece.
yani işte bu programları izleyince bu hikayenin şimdi verdiği gibi bir rahatsızlık hissediyorum. sen gel o kadar insanın aç kalmasına, öldürülmesine, sömürülmesine, her türlü adaletsizliğe izin ver sonra yaşlı teyzenin sırasını alana kamyon çarptır. veya kaza yapıp da itiraf etmeyen adama melek yolla.
bu nasıl bir saçmalık nasıl bir beyin yıkama arzusudur ya.. en başlıca nefret nedeni de bu herhalde.
saçma sapan, uydurma programlarının olması ve de insana dinsel bilgiler vermesi. Ulan sizin verdiğiniz dinsel bilgileri biz ezelden beri biliyoruz! O tür programlar yerine insanı geliştiricek, daha çağdaş daha dürüst bir program yayınlasalar eyvallah.
önceden kemal sunal filmlerini ismi şaban ,ramazan olduğu için dinle dalga geçiyo diye yayınlamazdı şimdide hergün arka arkaya iki kemal sunal filmi yayınlamaya başladı.değişen ne anlamadım.