Yazın sıcağı, böceği, kurdu kuşundan rahatsız olan insandır. iki dakika dışarı çıkmak leş gibi terlemesine sebebiyet verir. Yanında deodorant, yedek t-shirt, su, güneş kremi gibi zibilyon tane malzemeyi çantaya koyup dışarı çıkmak zoruna gidiyor olabilir.
Başlığı görünce tam aa bu ben lan diyip yüzümde hafif bir tebessümle acaba ne demişler diye tıkladım ve yine sırf bir şeyi sevdim diye psikolojisi bozuk olan, problemli, ruh hastası biri ilan edildim.
sabah uyandığımda etrafın bembeyaz karla kaplı olduğu günleri özledim. mutlu, küçük bi çocuktum.. kahvaltı bile yapmadan arkadaşımla sözleşmişçesine çıkıp yuvarlanırdık o dik ve uzun yokuşta. sonra pistimizin hazır olması gereken süreyi beklemek için eve gidip ıslanan ayaklarımı sobaya uzatıp ısınırdım. okullar tatil olmuş, kahvaltıda da patates kızartması olurdu. akşama doğru pistimiz hazır olunca poşetlerimizi alıp kayardık. inişinin güzelliğinden eğlencesiden, çıkışının yoruculuğunu hissetmezdik. benzersiz bi mutluluktu herhangi bi maddiyatla elde edilemeyecek..
yalnızdır,
o esintide ki huzur, bulutların dağıttığı hüzün, yaşadığını hissettiriyor.
evde tek başına ve yalnız olmayı seven insandır.
belki de evinde vakit geçirmeyi seven insandır, dışarı çıkma zorunluluğu yoktur, nasıl olsa hava kapalı evde kalıp, mutlu olabilir.
belki başka alternatifi olmayan insandır.
bu havada kim ne yapar ki diyerekten bütün günü yatakta geçirmeyi planlayan insandır. yağmuru izlemeyi seviyordur, o yağmur damlaların pencerede çıkarttığı sesten hoşlanıyordur. en güzel anılarını, yağmur damlaları eşliğinde yaşa(n)mıştır, kim bilir. dışarı izlerken kendini huzurlu hissediyordur.
sıcaktan bunalmış olan insandır. kalabalığı sevmeyen insandır. o kapalı havada gezmenin zevkini bilen kişidir. yağmurlu ve kapalı havada kendini daha iyi hissediyordur. yağmur yağdıktan sonra o toprağın mis kokusunu seviyordur.
hava güzel, kızlar güzel, hayat güzel üçlemesinin sahteliğinden haberdar olan insandır.
"yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını..
herkesin yüzü gözü ıslak,
başları eğik omuzlarının arasında..
yağmur yağdığında... herkes..
benim hep olduğum gibi..."
Bizzat kendim.
Botlarımı giyeyim, kabanıma sarınayım, beremi takayım diye dört gözle bekliyorum soğuk havaları. Hem daha az insan oluyor sokaklarda da...
ağustos'un ortası olmasına rağmen doğduğu gece şehrini sel basmış olan benimdir. ileride soğuğu ve yağışlı havaları seveceğim ilahi bir şekilde o zaman müjdelenmiş.
Zira yazın ortalama %65 70 oranında nem oranına sahip olan dönem dönemde %80-90'a kadar dayanan nem ile beraber nefes almak uykuya dalmak çok güçleşebilir.
Haliyle istanbullular için serin hava istenilir bir şey olmalıdır.