temelleri ikinci dünya savaşından çok öncelere kadar uzanan batı ile rusya arasındaki rekabetin bir sonucudur. silah, istihbarat ve eğlence sektörlerinin gelişmesine, ayrıca işçi haklarının artmasına olanak sağlamış bir çeşit savaştır.
edebiyat, sinema, tv' alanında da kendini göstermiştir. batı ürünü yapımlardan, hollywood' filmlerinden sebep bir çok kuşak sovyet rusyayı tekdişi kalmış canavar olarak görmüştür.
yeni kuşaklar yaratmıştır. türkiye'de kutuplaşmayı arttırmış amerika ile sovyetler birliği arasında geçen sıcak çatışma olmayan tarafların birbirlerini yıpratmak için hamleler yaptığı savaştır.
yarattığı kuşaklar:
(bkz: 68 kuşağı)
(bkz: 78 kuşağı)
bir de 80 sonrası nesil vardır ki oraya hiç girmek istemiyorum.
topsuz tüfeksiz savaş anlamındadır. berlin duvarının çökmesi ve sovyetlerin dağılmasıyla birlikte bittiği varsayılır. 89'dan önce ikinci dünya savaşının sonuna değin uzanan süreçtir. ilk başlarda aralarındaki belli mesafeyi korumaya çalışan abd ve sscb sıcak savaşın ardından yükselen tüketim değerleri ve boyutu evrilen dünyada prestij savaşına girdiler. dünya üzerinde sıkıntılı bölge neredeyse oraya müdahalede bulunmak suretiyle birbirlerine aha ben seni geçtim tarzı hava atmışlardır. tehdit unsuru olarak alabildiğine silahlanıp alabildiğine müdahaleci olmuşlardır.
işin içine doğu avrupa ve sscb'nin iç meseleleri girince sovyetler parçalanmış ve soğuk savaş bitmiştir. tek süper güç olarak ortaya çıkan abd gücünü artırırken sscb'nin mirasçısı rusya ve onun liderliğindeki putin günümüzde eski günlere dönmenin hesapları içindedir.
1946'da başlayıp 1989'da sona erdiği kabul edilen ve tehditten öteye gitmeyen savaştır. abd, 1945'te ilk atom bombasını yaptı ve ilk yaptığında bombaların gücü hakkında herhangi bir fikirleri yoktu. ama 6 ağustos 1945'te hiroşima'ya ve 9 ağustos 1945'te nagazaki'ye atılan atom bombaları, ne kadar zararlı olabilecekleri ile ilgili yeterince fikir vermiştir. hatta bu bölgelere atılan atom bombalarının, sscb'yi korkutmak amaçlı atıldığını savunanlar da vardır. 1949'da ise sscb'nin de atom bombasını üretmesiyle birlikte her iki ülke de birbirine tehditte bulunmuştur, ama bu bombaların zararlarının farkında olan devlet başkanları bir türlü saldırı emrini verememişlerdir. böyle bir kararın, tüm dünya'yı nasıl etkileyeceğini gayet iyi biliyorlardı çünkü. sıcak çatışmanın olmadığı ve tehditten öteye gidemeyen savaş, 1989'da sovyetler birliği'nin yıkılmasıyla birlikte sona ermiştir.
eğer yeni girdiğiniz işte yükselmeyi bekleyen biri varsa ve siz onun hayal ettiği yere gelmişseniz başlayan savaştır. kavga etmezsizniz tartışmazsınız ama birbirine yapmadığınız da kalmaz.
soğuk savaş kavramından haberdar olduğumdan beri telafuzuna bitmişliğim olandır. hatta biraz saflığın da yardımıyla; ''bizde soğuk savaş' ta yer alsak? '' demişliğim de...
Truman ve Stalin arasindaki ideolojik savas. Birinci derecede avrupada etkisini gostermistir. ikinci derecede ise iran, turkiye ve yunanistan bu savasin etkisinde kalmistir. Yelta konferansinda Rosevelt in "ilimli yaklasim" politikasi sonucu amerikalilar Stalin e guven duymaya baslamisti. Stalin, rosvelt doneminde yelta konferansindaki anlasma maddelerini cignemis, amerikalilarin guvenini sarsmisti ve amerikalilar sabirsizlaniyordu iyi bir cevap verebilmek icin. Secimlerden sonra Truman amerika baskani secildi. Truman cogu tarihcilerin deyimine gore "street smart" olup, hicbir universite egitimi almamasina ragmen zekice kararlar verebilen, amerikanin en onemli baskanlarinda biridir.(tarih hocasi anlata anlata bitiremedi) Truman in sanini duyan stalin, molotof u "git bak bakalim bu adam dedikleri kadar zekimi" diye truman la gorusmeye gonderir. Truman molotof u sakin sakin dinler. molotof "Rusya, amerika ile iyi iliskilerini korumak icin elinden geleni yapacaktir" dedikten sonra truman molotof un sozunu keser ve derki "soyle stalin'e iyi iliskiler kurmak istiyorsa yelta konferansindaki butun anlasmalara uyacak." ve daha sonra saatine bakar, "benim baska toplantilarim var, size iyi gunler" deyip molotof a kapiyi gosterir. molotof bunu staline anlattiginda stalin cok sinirlenir ve ne yapilacagi konusnunda dusunmeye baslar.
iste soguk savasin basladigi ilk gerginlik boyle ozetlenebilir.
daha sonrasinda stalin biraz tirsar. amerikanin istegi uzerine, kuyrugunu bacaklarinin arasina alip iran' in ajebijan(azerbaycan la alakasi yok) bolgesindeki ordusunu geri ceker. Irandaki idelojik Tudeh partisinide kapatir.
turkiyede, amerikanin bogazlara yerlestirdigi iki tane "batteship"(savas gemisi), bes tane "submarine" (denizalti)" ve en onemlisi deniz ustunde hava ussu gorevi yapan iki tane "aircraft carriers" (savas ucagi gemisi) stalin i iyiden iyiye tirstirir. rusyanin tarihinden beri gelen akdeniz e inme cabalarina golge dusurur bu durum.
(emin olmamakla birlikte, yaptigim arastirmalara gore 20 sene sonra, amerikanin bu birlikleri deniz gezmis ve arkadaslari tarafindan "6.filo defol" sloganlari esliginde kovulacaktir.)
yunanistanda ise 100.000 kisilik ingiliz ordusu bulunmaktadir. subat 24, 1947 ingiliz konsolosu derhal truman la gorusmek ister. truman once mizmizlanir, derki "bir ingiliz konsolosu, bu kadar calismanin icinde beni niye rahatsiz ediyor yaw, sekreterimle gorussun." ondan sonra dayanamaz ve kabul eder ingiliz konsolosunu. bu konsolos trumandan once ozur diler daha sonrada bir mektup verir truman in eline. ingiltere bu yuz kizartici meseleyi trumanin sekreterine aciklayamamistir. cunku mektupta "ingiliz ordusunun parasi bitti, acil maddi yardiminiza ihtiyacimiz var, aksi halde yunanistandaki 100.000 kisilik ordumuzu geri cekmek zorundayiz. bu durumda stalin in yunanistani ele gecirmesinden korkuyoruz" yaziyordur. Amerikanin ingiltereye yardim yapmasiyla birlikte bu durumda kapanir.
soguk savas devam eder. karanlik oyunlar, dunya devlerinin stratejilerine kurban olan devletlerle birlikte tarihte kirli bir leke olarak kalir.
kuzey atlantik paktı ve varşova paktı ve bu paktlara imza atan taraf devletlerin etrafında toplandığı organizasyonlar da askeri bloklaşmayı sağlamışlardır. bu bloklaşmanın komünist tarafı yokolmuştur, ancak nato hala durmaktadır.
1946 yılında berlin ablukasıyla başlayıp 1989'da sovyetler birliği'nin yıkılmasıyla son bulan uluslararası sitem.
ana özelliği kendileriyle karşılaştırılabilecek güç düzeyinin yanından bile geçemeyecek iki büyük güç etrafında kenetlenen devletlerin birbirlerini yok sayıp aralarındaki ilişki düzeyini "çatışma" ile sınırlandırmasıdır.
bugünden geçmişe dönüp bakıldığında ideolojik boyutundan ziyade bu özelliği göze çarpmaktadır. ayrıca fransa ve çin gibi iki örneğin mesubu oldukları pakt liderinden kurtula bilme imkanı bulur bulmaz kurtuldukları gerçeği de bunu desteklemektedir. acaba ikinci dünya savaşı avrupa'yı yerle bir etmeseydi böyle bir olgu hiç olur muydu? ve yine acaba insanlar ve devletler arası iişkilerde ideoloji ve inançlar mı önemlidir, maddi rant ve refah kavgası mı sorusunun en güzel cevaplarındandır bahis mevzuu dönemin tarihi.
işin ironik tarafı, bu savaşı finanse edenler arasında hippiler de vardır.
bir klişe vardır, hippiler deli gibi ot içerler. ot babam ot ot babam ot. e canım, o otlar nereden geliyor, otların parası nereye gidiyor düşünmek lazım.
uyuşturucu tarlalarından gelip, silah sektörüne gidiyor. sonuç olarak ne var elimizde ? savaş karşıtı hippiler savaşı finanse ettiler.
kocaman bir yalanın tüm dünyaya yutturulmasıyla veri kabul edilmiştir soğuk savaş..
aslında ne soğukluk,ne de savaş vardır,herşey abd'nin kurduğu yeni düzene alternatif düşmancıklar üretmesi sonucunda yazılmış bir senaryonun ürünüdür.
abd'nin II.dünya savaşı sonrası dış politika tezini belirleyen wilsonculuk ve sovyetler'in leninizmi,birbirlerinin zıddı gibi görünmelerine rağmen kalkış noktaları itibariyle temelde görüş birliği halindeydiler.örneğin;
--hem wilsonculuk hem de leninizm,self determinasyonu desteklemekteydiler.
--tüm devletlerin ekonomik kalkınması tezini savunuyorlardı,nitekim özellikle abd üretim fazlasını satacak devletlere,yani müşterilere ve pazarlara ihtiyaç duymaktaydı.
--ikisi de merkezi devletlerin varlığını istemekteydiler.
hele churchill ile stalin'in yaptıkları bir "yüzdeler antlaşması" vardır ki,"düşman kardeşler" gibi görünen batı ve sscb'nin nasıl bir mutabakat içinde olduklarını tüm çıplaklığıyla ifşa eder.
tarih 9 ekim ekim 1944'tür,ingiltere başbakanı churchill,dışişleri bakanı eden,sscb devlet başkanı stalin ve dışişleri bakanı molotov,Moskova'da toplantı halindedir.churchill,yarım sayfa kağıda aynen şunları yazar ve stalin'e verir: romanya:rusya--yüzde 90 , diğerleri yüzde 10 , yunanistan:büyük britanya--yüzde 90(abd ile uyum içinde), rusya--yüzde 10 , yugoslavya:yüzde 50 , yüzde 50 , macaristan:yüzde 50 , yüzde 50 , bulgaristan:rusya--yüzde 75 , diğerleri--yüzde 25.
stalin kağıdı alır,tercümeyi dinler ve tükenmez kalemini alarak kağıda büyük bir onay işareti koyarak churchill'e geri verir.böylece avrupa'nın savaş sonrası alacağı şekil 3 dk'dan daha kısa bir sürede belli olmuştur.churchill stalin'e der ki:"milyonlarca insanın kaderini ilgilendiren bu tür konuları böyle rastgele bir şekilde düşünmeksizin çözmüşüz gibi gözükürse sadece kendi çıkarlarımızı gerçekleştirmek istediğimiz düşünülmez mi?haydi kağıdı yakalım". bunun üzerine stalin de:"hayır,kağıdı sakla"cevabını vermiştir.bu diyaloğa inanmayanlar,churchill'in anılarını anlattığı kitabının 6.cildinin 198.sayfasına bakabilirler.
aynı zamanda şu konular da anlaşma kapsamına alınmıştı;sscb doğu avrupa,korenin bir kısmı ve çin'de egemen olabilecek,hem amerika(britanya da dahil tabii)hem de sscb,avrupa'da savaş çıkmayacağı garantisi verecek,her iki taraf da mevcut statükoya muhalif grupları(abd'de solcular,sovyetlerde milliyetçiler)bastıracaklar(dikkat edin "desteklemeyecekler"değil,bizzat "bastıracak"lar.)
tüm bu aşikar gelişmelere rağmen,abd ve sscb iki düşman olma rolünü çok iyi oynamışlar,hatta churchill'in meşhur "demir perde" tabiri ve abd dışişleri bakanı foster dulles'ın "ya sovyetlerdensiniz,ya batıdan,tarafsızlık gayr-i ahlakidir"cümleleri,kitleleri harekete geçirerek soğuk savaş teranesine inanmalarına sebep olmuştur.
churchill'in "demir perde"tabirini kullanması üzerinden daha birkaç yıl geçtikten sonra hemen "aslında iki sistem birarada yaşayabilir","barış içinde birarada yaşama" gibi teoriler üretilmeye başlanmıştır,nitekim ortada bir soğuk savaş yoktur,ortada abd'nin rolleri dağıttığı yeni dünya düzeni ve bu rolün esas oğlanı olan sscb'nin başarılı aktörlüğü sözkonusudur.abd ile sscb,hiçbir zaman ciddi manada karşı karşıya gelmemişlerdir,küba krizi biraz elektriklenmenin arttığı bir dönemdir,ama değil sscb,en zayıf devletler bile zaman zaman statüko zıddı eylemlere girişebilirler.
soğuk savaş masalının bitmesinin ardından,yeni bir masala ihtiyaç vardır,bu yeni masal da 90'ların başında hortlatılan "islam'ın yeni düşman olarak belirlenmesi" stratejisidir.nitekim güçlü devlet düşmanını yenen devlet değil,düşmanını "tayin eden" devlettir,bu tayinde atamalar yoluyla düşmanlık payesi verilenler ya ayakta uyumaktadırlar,ya da alçakça bir planın parçası olmaktan gurur duymaktadırlar.nitekim soğuk savaş zırvasının hemen ardından nato genel sekreteri olan şahıs:"islam fundamentalizmi,komünizmden bile tehlikelidir"demiştir,yine birçok abd'li stratejist,örneğin huntington teorisinde batı medeniyeti ile islam medeniyeti arasında bir savaşın cereyan edeceğini iddia etmektedir.
bütün bu olanların belirli bir planın parçası olduğunu göremeyecek kadar tarih çizgisinden saptırılmamızın tek sebebi,günde yüzlerce dış-iç politika haberleriyle birtakım şeylere şartlandırılıyor olmamızdan ileri gelmektedir kanımca.nitekim,bir tahtaya kafamızı yapıştırarak bakarsak,sadece gözümüzün tahtada değdiği yeri görmemiz mümkündür.ama tahtadan uzaklaşıp bir daha bakarsak tahtaya hakim olmamız kolaylaşır.bunun tek yolu da,olguları birbirinden kopuk şeyler olarak görmemekten geçer.
adı gibi soğuk olmayan zaman zaman kore'de ya da vietnam'da gerginliğin boşaltıldığı, en gerilimli zamanının küba krizi dönemi olduğu, sovyetlerin yıkılmasıyla son bulan uluslararası ilişkiler için yeni dönem başlangıcı olan, insanı insan olduğu için utandıran dönem. yaşamadım bilmiyorum ama heralde bugünden pek de farklı değildir hatta daha kötüdür. iki tane dünya jandarması olması daha korkunç geliyor.
sıcak çatışmaya dönüşmesi halinde 3, dünya savaşının çıka bileceği ortam sovyetler buyük ölçüde savaşı
kaybetmiştir. nitekim rejim yıkılmış sovyetler doğu avrupayı kaybetmiştir.
başak bir teoriye göre sovyetler bilerek ve isteyerek savaşı kaybetmiştir bu teorinin dayanağı
abd nin batı avrupada hegomanya kurmasını baltalamak için için yapıldığıdır bir başka deyişle
eğer ruslar doğu avrupayı gözden çıkarmasaydı avrupa bölünür ve pastanın büyük ve önemli payı abd de kalırdı rusya yine sıcak denizlere ulaşamazdı ama abd avrupadaki konumunu çok yükselte bilirdi.