düzlem üzerinde yaşayan tek boyutlu ve iki boyutlu varlıkların,
üç boyutlu uzaya ve ötesine yükselerek,
içinde bulundukları alemi keşfe çıktıkları flatland mevzuyu baştan beri yanlış anladığımızı çok güzel bir dille izah ediyor: https://youtu.be/fjEB_HDSIHI?t=10
Zamanın ve mekanın ötesinde bir kavramdır. Sonsuzluk, insanın anlamaya çalışırken kaybolduğu, düşüncelerinin sınırlarını zorladığı bir derinliktir. Ne geçmişi ne de geleceği tanır.
Nedendir bilmem benim için sonsuzluk hep karanlıkla özdeşleşmiştir.
ne olduğunun bile farkına varamayacağın sonsuzluğun karanlıkla özdeşleşmesi nedendir bilmem.
Bir bardağa denizin yerleşmesi mümkün olmadığı gibi, sınırlı olan insan aklının da sonsuzu kavraması mümkün değildir. Şu var ki, insan sonsuzu anlamasa bile onun varlığını bilebilir. Bilmek, inanmak başka, anlamak daha başkadır.
Kendimize şu soruyu soralım: Senin anlayamadığın sadece sonsuzluk mu? Yer çekimini anlayabiliyor musun? Güneşin, gezegenlerini nasıl çekip çevirdiğini kavrayabiliyor musun? Ruhun, aklın, hayalin, hafızanın mahiyetlerini bilebiliyor musun? Elma ağacının içindeki o manevi fabrikayı izah edebilmiş misin? Yumurta nasıl oluyor da, uçan bir kuş oluyor? Nutfe dokuz ay sonra nasıl ağlıyor, görüyor, işitiyor?
Bu alemde insanın göremedikleri gördüklerinden, anlayamadıkları anladıklarından, bilmedikleri bildiklerinden çok fazladır.
Pozitif bir kelime gibi gelir kulağa ancak düşününce ne kadar ürkütücü olduğunu anlarsınız. Ucu bucağı olmayan, belirsiz, kocaman bir boşluktur aslında. Uzayın sonsuz olduğu söylenir. Zihninizde canlandırmayı deneyin, nasıl bir görüntü? Sonsuz... Ama zihninizdeki o görüntü bile zihninizle sınırlı. Kocaman bir paradokstur sonsuzluk.