solculara ve devrim salatası severlere ayar veren bir filmdir. sağda solda köşelerde film eleştirmenliği yapanların işine gelmediği için reklamı yapılmamıştır. ama güzel filmdir.
--spoiler--
oysa hepsinin ötesinde en büyük hatam kafamda bitirdiğim, yapacağım dediğim şeyi ertelemek oldu.. ertelemek.. yüzünü görüp görmeyeceğini bilmeden.. bişey düşünüyorsan o an yapmalısın.. o an yapmalıydım. bildiğim bişey var ki onu bulduğum yerde bir saniye bile ertelemeyeceğim..
--spoiler--
izlemek için onca para verilen ve hayal kırıklığına sebep olan birçok filmden sonra gerçekten iyi ki izlemişim dedirten güzel bir film.bir şeyleri anlatmak için kurulmuş yalın ve derin cümlelerle izleme zevki veriyor insana.
sadece yapamadıklarımızdan pişman oluruz etkisini bünyeye enjekte eden bir filmdir. siyasi görüşlere de ucundan kenarından dokundurur... bir çok kişinin işine gelmediği için midir bilinmez fazla dillendirilmemiş, reklamı yapılmamıştır.
tıpkı devrim arabaları filmi gibi çıktığı zaman fazla reklamı yapılmamış ve izlenilmemiştir bu film de. devrim arabaları konusunda bir adım atıldı ve şu sıralar tekrar gösterime girdi. bence bu film için de hala geç kalınmış sayılmaz.
bir ölüyü oynamamıştın ferhan şensoy artık o da tastamam.
izlenmesi gereken türk filmleri arasında kafaya oynayacak filmlerdendir kesinlikle...
klasik bir ferhan şensoy filmi görünümündedir. siyasi giydirmeler, ince şakalar, hafiften geyik ile insanı sıkmadan ve sonunda da ana fikri açıklayan güzelden daha güzel olan film. film bittikten sonra ağızda kekremsi bir tat bırakır. lan acaba benim yapamadıklarım ne dedirtir insana, davanda yürüdüğün kardeşlerinden vaz geçmemen gerektiğini çarparak suratının tam ortasına.
biraz evvel izlediğim film. Ferhan Şensoy Usta'yı anlatacak kelimeler benim dağarcığımda yer almadığından büyük kısmı es geçiyorum. Film izlenebilecek kadar vasat bir film. Vasat olmasını yönetmenin kısıtlı yeteneklerine bağlıyorum. Ana hikayeyi anlatmışsın tamam da mesela durul bazan'ın oynadığı karakterin olayı yarım kalmış keza diğer elemanlarında. en baştan çerez gibi hafiften serpiştirilmiş o kadar. ha bir de seksi öğretmen vardı o da ne oldu belli değil. onun dışında esas olayda da eksiklikler var. her şey bir anda olup bitiveriyor gibi... yarım yamalak anlatılmış bir hikaye.
açıkcası pek beklentimde yoktu. Ferhan Şensoy hatırına izlediğim filmdi o kadar. O yüzden izlenilebilir.
--spoiler--
saffet hoca'nın* sevdiği kadının öldüğünü öğrendiği anda yere çöküşü, fonda çalan müzik, abartısız, bugüne kadar yapılmış türk filmleri içinde en etkileyici sahnelerden biridir..
--spoiler--
o'nun için döndüm, sırf o'na sevdiğimi söyleyebilmek için. aslında daha önce gelmeliydim buralara biliyorum. hep başka bir gün dedim. o gün söyleyemediklerimi hep yarına bıraktım. doktor ''son günün gibi yaşa'' dedi şimdi.. ertelemek.. yüzünü bir daha görüp görmeyeceğini bilmeden.
--spoiler--
sessiz sedasız, gişeci filmlerin müsrifliğinden farklı bir film. 68'li bir grup arkadaşın 2000'li yıllarda yüzleşmesini aktardığı gibi 68 ile çocuklarının kuşağı arasındaki yüzleşmeye de değiniyor. naif ve insanı mutlu eden bir film
genç karakterlerden birinin budizm ile ilgili yorumu ise şahsım adına filmin repliğiydi:
--spoiler--
hindistan'dan çıkmış bir felsefeye ne kadar güvenebiliriz
--spoiler--
türk sinemasının artık zavallıca ve acizce duygu sömürerek tutunmaya çalışan filmler çekmesinin bir örneği olmaya adaydır kendisi. son zamanlarda izlediklerimden bir diğeri ise umut'tur. değeri büyüktür, anlamlıdır bu filmlerin orası ayrı ama türkiye' de tutunabilmek için illa duygulara şarjör boşaltmak sinemamız için bir yara.
filme gelirsek, birkaç kişinin de bahsettiği üzere hikayede yarım kalan çok yer var. ki bu yerlerin kişilerce tespit edilmesi en doğrusu olacağı için hiç bahsetmek istemiyorum. zira zevkler tartışılmaz, bu sebepten kimine filmin ayrıntılarının iyi dokunmuş olması önemli olmayabilir.
aslında ideolojiye herhangi bir düşmanlığım ve karşıtlığım olmamasına ve saygı duymama rağmen başında 'yine mi aynı hikayeler' demiştim. işlenen hep aynı figürler çünkü. bastırılmış sinemanın ve yazılı yayının ufaktan didiklemeye başladığı türkiye' nin yakın siyasi geçmişi. ve dedim ki 'yine mi sırf propaganda?' ama inatla sıkıla sıkıla filmin sonuna geldiğimde her bir ayrıntıyı düşününce o kadar da kötü bir film değil. izlemeye değer mi denilirse, boş zamanı olan izleyebilir şahsi kanaatimce. yönetmen keşke daha iyi işleyebilseymiş konuyu ve basit detayları kısaca sığdırabilse ve doldurabilseymiş. senaryosu açısından başarısız olmuş bir filmdir en nihayetinde. sinemamızın kötü performansında devam etmesini üzüntüyle izlediğim filmdir.
biraz daha ayrıntı hatasından yoksun, en azından işe yarar kısmını doldurmaya yeterli kaynağı olan filmler lazım.. ve işe yarayacak, bir mesajı taşıyacak, sinemanın anlamını verecek.. böyle devam edildikçe sadece duygularla oynamaktan ibaret olarak kalacak sinema.
sadece deniz gezmiş'in gocuklu haline öykünerek üniversitede gocuklu gezen tiplere hitaben, adam mayoyla resim çektirseydi dört mevsim mayoyla mı gezecektiniz diye taklidi sosyalistliğe gönderme yapan sahnesinden başka hiç bir haltı olmayan filimsi.
ufak bir bütceyle yapılmıs olsa da, pek bilinmese de, sağ görüşlülerce yerden yere vurulsa da ülkemizde son senelerde yapılmıs en dokunaklı, en güzel filmlerden biridir kesinlikle.
filmi henüz izlemiş olmanın etkisiyle mi öyle düşünüyorum bilmiyorum; doğrusu neden öyle düşündüğümle de ilgilenmiyorum; yok böyle bir film. ferhan şensoy... o nasıl bir oyunculuk. o ne dingin ve doymuş bir anlatım ve aşmış bir yorum. kaan urgancıoğlu ulaş rolüyle ne kadar da sahici... ekin türkmen ne kadar sempatik ve de artık gitgide daha büyümüş bir oyuncu. durul bazan için kelimeler kifayetsiz kalır. gözlem mi yapmış ne yapmış bu adam; nasıl böyle gerçek oynamış? dost elver ise "çık ve gülümset" ricasını kırmamış gereğini yapmış.
sözün özü, filmi izledikten sonra oynayanları övmeye çalışırken beni hıncal uluçlaştırsa bile bu film gerçekten olmuş. senaristinin, yönetmeninin ve tüm emeği geçenlerinin gönlüne sağlık. teşekkürler.