Sibel hanım 60 yaşına merdiven dayamış, kültürlü bir kadındı. Boşandığı eşini ve üniversite okuyan çocuklarını düşünüyordu. Canı çok sıkılıyordu bir umut diye tv açtı. Tv'de muhabirin sokaktan geçen insanlara sorduğu soruya şaşırıp kaldı. Muhabir insanlara ekmek arası saman yemek konusunda tecrübeniz var mı diye soruyordu. insanlar muhabirin bu saygısızlığına kibarca cevap verirken sibel hanım, yazık ya bu kadar mı ahlaki yozlaşma var diye kahroluyordu. elleri titreyerek kanalı değiştirdi. Açtığı kanal'da esra ceyda kardeşler vardı. Yılbaşı için soyunduklarını video'ya çekip kanallara malzeme çıkarmışlardı.
Sibel hanım emekli olmadan önce öğretmen olduğunu hatırladı. Onun zamanında gençlik daha bilgili toplum daha ahlaki idi. Bir başka kanalı açtı. O kanalda ise başka bir muhabir çanakkale savaşını kimlere karşı yapıldığını sordu. Çocuğun biri: ben sayısalcıyım bana tarih sormayın diye espri yapmıştı. tarih sevmeyen nesil nasıl olurdu. bu soruyu kendine sordu durdu. Tarihsel bilgi değildi bu. Bir milletin var oluş mücadelesiydi. Sayısal değil istersen çoban ol bilmen gerekir diye söylendi. Bu konunun otobüste yaşlıların gençlere yer vermesi kadar saçma sapan olduğunun farkında idi. Bir başka kanalı açtığında ise kalbinin sıkıştığını hissetti. galatasaray ın sivas mağlubiyeti diye bir haber vardı. ilaçlarına uzanmak istedi ama ilaçlarına uzanamadan yere yığıldı. Gözleri ışığa takılı kalmıştı. Çocuklarının en azından yeni nesil kadar boş olmadığını biliyordu. Başka bir kadının peşinden gidip yuvasını dağıtan kocasını düşündü. Şükretti çocuklarının o adama muhtaç olmadığına. Işığa bakan olan gözleri ruhu bedeninden ayrılsa da sürekli ışıktaydı. Bu ışık yetiştirdiği öğrencilerinin ilerlediği aydınlık yoldu. Bu ışık hiç bitmeyecek yedi düvele karşı verilmiş olan mücadele ışığı kadar parlak yanan meşale idi.
urangu; 25 yaşında, 1.70 boylarında, atletik bıyıklı, geniş bıyıklı ve dolgun bıyıklı bir yapıya sahip bir adam. dün akşam baktım ki çaylak olmuş. sözlüğü açtığımda zall ve moonlight urangu'nun çaylaklık süresini sıvazlıyo... ay, hesaplıyorlardı. eh tabi, artık çaylaklık süresini bilme hakkı da doğmuştu urangu'ya.
hemen moderatörlere tavşan gibi seke seke koşarak sordu; ''her derdini içine atan insan olan ben, bunu yediremedim kendime! neden çaylak oldum şimdi durduk yere ya allah aşkına!?'' diye sitem etti.
moderasyon da durur mu, hemen yapıştırdı cevabı; ''tanrı allah ın belasını versin!''... urangu ateist olduğundan, moderasyon onun huyuna giderlerse urangu'nun pek takmayacağını ve bu sitemlerden vazgeçeceğini düşündüler ancak urangu çoktan imana gelmişti bundan 1 hafta önceki sadece on birinci nesillerin bildiği olay vesilesiyle.
urangu çok sinirlenmişti bu kafir modlara tabi. deliye dönmüştü adeta. bu sinirle gidip pelinsu meşe'nin birkaç videosunu izleyip asıldı tuvalette rahatlamak için. ancak pelinsu'nun ferresinde oynayan komutan kızı evire çevire ve çok sert beceriyordu. urangu komutana da çok sinirlenmişti. zaten ota boka sinirleniyordu amk. gidip komutana kızıp tuvalet yalamak gibi saçma bir eylemi aklından geçirdi.
bunların hepsinin asıl nedeni bu kafir modlardı tabi. eğer onlar allah hakkında böyle konuşmasaydı urangu asla tuvaleti yalamak gibi bir mallık yapmazdı. modlardan intikam almak isteyen urangu; uludağ sözlük takipçi arttırma hilesi üzerinde çalışmalara başladı. adil kullanım kotasını aşmadan, kendi çapında ufak bir hack programı ayarladı kendine. freezone şifresi ile takipçilerini arttıracağını sanıyordu anten. ben, yani marjinal tosbaga; ''sorun sende değil avea da'' diyip dalga geçtim bununla. çünkü freezone vodafone'a ait bir kavramdı. urangu bu espriden sonra hayattan soğumuş olacak ki; allah tanrı nın belasını versin diyerek üzerime çıkıştı. ''bana feyzo de!'' diye bağırdı bana.
''ama sen urangu'sun'' dedim... demez olaydım. urangu kafasına lastik geçirilmiş muhabbet kuşu gibi cır cır ötmeye başladı;.
urangu görevini çok iyi yapıyordu. allah'ı çok güzel bir şekilde övüyor ve ona inanmamı sağlamaya çalışıyordu. şaşırdım biraz. durduk yere nereden gelmişti bu peygamberlik hissi?
urangu'nun nece konuştuğu, neyden bahsettiği belli değildi. onu o haliyle bırakıp oradan ayrıldım. hala bişeyler geveliyordu arkamdan ama iplemedim ben.
hortlatmak için harika başlık. sadece hiç ilgi gösterilmemiş başlıkları aldım ve ilk başlıktan sonra her 2. başlığı sildim.
ortam karmaşası
Bir gün yapacak başka bir şey olmadığından Ramazan Bekmezci'nin dersine giren kişilerle çevre yaptım. Beni ortamlarına soktular. Her yerde futbol polemikleri dönüyordu. "Aziz başkan biz ettik sen etme" diyenini mi görürsün, "ali koç istifa et artık" diyenini mi; "ağlama fener ağlama karalı bağlama" denildiği gibi herkes çıldırdı. aşk değil nefret yayılıyordu. çanakkale zaferi veya troye sivan gibi bir konudan bahsedilmiş olsaydı bunlar olmazdı. bir troye sivan şarkısı açtığım gibi kalabalık sustu. ben ise bu ortama bir daha katılmamak konusunda kendime söz verdim.