her ne kadar diğer odalar sobanın bulunduğu odadan soğuk olsada sobalı ev en sıcak evdir.
mesela aile olduğu gibi sobalı odadır. böylece anne baba çocuklar aynı ortamda bulunup birlikte konuşurlardı. şimdiki ilişkilerden daha sıcak bir ilişki kurulurdu.
herkesin hayatında bir dönem yaşadığı ev. anneanne veya babaanne evinde bile olsa mutlaka yaşanılmıştır böyle bir evde. bilinmeyen , çok hoş bir atmosfer yaratır. özlenilen...
kim ne derse desin gizlisi saklısı olmayan gayet sıcak bi yerdir orası. diğer tüm odalar buz gibidir herşey tek bi odada tartışılır. kaloriferin soğukluğu ve ayrı odaları yoktur orda iç içe ve mutlu. he bide sunay akının şiiri vardır :
" yine bir kömür
kütürdedi sobada
kayıp bir madencinin
kalbi rastgeldi
atıverdi sıcak odada "
içinde yetişen son nesilden olduğum için kendimi şanslı saydığım evdir. tütmesini, fındık kabuğunun patlamasını, külünü bile özledim. en güzeli de sönmeye yakın böyle kor kor olduğu zaman arkasındaki boşluğa minder serip uyumaktı.
kış aylarında çıtır çıtır yanan sobanın üstünde taze çayını yudumlamak demektir.
sobanın sıcaklığı, muhabbetin koyuluğuna bir yuvanın sıcaklığına dönüşür.
üstünde patlatılan kestaneler...
taşan suyun sesi...
en sonunda gece yatarken hafiften işittiğiniz yanan odunun çıtırtıları...
sarıp sarmalar sizi soğuğa inat.
bilirsiniz ki bir eviniz var, bir aileniz...
ve huzurla uykuya dalarsınız.
sobalı ev vardır.
örn: hala kayınbabam erzincan-kemah ın bir köyünde hayvancılık yapmakta. evinde bulunan odalar sobalı.
içine meşe odunu atılıp, çıtır çıtır yanar iken kestane kavurmak-çay demlemek-mısır patlatmak çok zevkli.
hele yatar iken, odaya sobanın alevlerinin aydınlığı vurur. dışarda lapa lapa kar yağar iken yün yatakta sıcacık ve çıplak yatar iken sevişmek(babamın evinde olmaz teraneleri ile zevkinize sıçılır) içinizden geçer. odun yaktıklarından zehirlenme derdiniz de yok.
sobanın altında ki közde patates-pancar-patlıcan-biber közlemenin tadı başka. tabi ki sobanın üzerinde kaynayan tencerede kuru fasülye ve dağ otlarından beslenmiş hayvan eti ile pişen yemeğin kokusu mis.
editiiişşapırt(ağız sulanmasının etkisi) edit: soba der iken, sobanın üzeri en küçüğü 106 inç lcd kadar geniş ve çok gözlü. koskoca kütüğü kırmadan tüm olarak içine atılıyor ve yavaş yavaş yanıyor. hele çam ise kokusu insanı mest ediyor.
vay aq. yaaa. biz hayat mı yaşıyoruz?
bu sikimtronik şehirden(istanbul) siktir olup gitmek istenmektedir. mis gibi doğa içtiğiniz sigarayı bile insana yarar yapıyor.
yaşamaktan bezdirir insanı.
ya ne kestanesi, ne kızarmış ekmeği arkadaş? hergün kestane mi yersiniz siz? ekmek desen koy makinaya kızarsın. sabahın köründe sıcacık yataktan buz gibi odaya kalkmak, akşamları tuvalete mutfağa gitmeye korkmak, bırak rahatça duş almayı, yorgun argın eve gelip rahatça soyunup dökünememek ne olacak peki. yıllarca kestane yüzü görmeyeyim ama evim kaloriferli olsun.*
üzerine mandalina kabuğu konan
köz kısmına patates atılan
üzerine takılan demir askıya ıslak çamaşırların asıldığı
güğümsüz bir işe yaramayan boşa yanan ev gereci.
aile sıcaklılığının, samimiyetin bendeki sembolüdür. herkes sobanın olduğu odada bulunur. dertler, tasalar bütün herşey orada konuşulur. hele hele kömür sobasıysa tadından yenmez .