bugün

an itibarı anlıyoruz ki çalık grubu palazlanmıştır. ali kırca sürekli rte nin açıklarını insanların gözlerine kulaklarına tepmekte. biri, bir şey için, birisine, bir mesaj verme peşinde...
son programda seyircilerin arasinda oturan mankene surekli zoom yaparak gozumden dusen program. sanki "bakin bakin manken de var burada" demek istiyorlarmis gibi.
eskiden sıkı şekilde takip ettiğim ama son senelerde körler sağırlar birbirini ağırlar şeklinde yürüdüğünü gördüğüm program.
hayatımda bir kere seyretmişliğim vardır o da savaş arifesinde izlemiştim.

çok sıkıcı bir programmış. öldüm öldüm dirildim yahu... Mıy mıy mıy mır mır mır, o ne kardeşim ya?... Yok savaşın askeri stratejisi, yok efendim ekonomi-politik... insanlar ölecek, böyle bir konuyu bu kadar makro düzeyde konuşmak, konuyu bu kadar yabancılaştırmak resmen terbiyesizliktir... Çıktı bir tane startejist bir saat "Egek de gügek", ulan ben öldükten sonra, eşim dostum arkadaşım ya da benimle ilgisi bulunmayan insanlar öldükten sonra sokmuşum senin stratejine eşşoğlusu... Neyiz ulan biz satranç tahtasının piyonu mu? Ne anlatıyorsun sen orada, maç analizi mi yapıyorsun hıyar?...

Böyle bir tuhaflık var yahu, insanın uygarlaşamadığının en büyük göstergesi olan ordular ortada iken, insanlığın utanç duyması gereken bir durum olan savaş ortada iken tüm bunlar gayet normal kabul edilip bir de utanmadan analiz yapılıyor... Herkes stratejist anasını satayım, "Ordan girmeseymişmiş de buradan girseymiş şey olurmuş, onu tutup buna vursaymış şöyle olurmuş"... Bir tane felsefe yapanı yoktu (az biraz Hatemi girmişti felsefik ve ahlaki boyutuna olayın o kadar, bir de tabi ki canlı kalkan olacak arkadaş... 2 cümleyle söylenebilecek her şeyi söyledi o da, ağzına sağlık)...

Bir de çıkartmışlar silah dergisinin birisinin editörünü, Jane's Defence, Jane'in savunması... hadi ordan akbaba... Bu kadar aşağılık bir meslek olabilir mi yahu?... insan ve doğa öldürme makinelerinin reklamını yapmak, bunları normalleştirmek hatta fetişleştirmek kadar aşağılık bir durum olabilir mi?... Bir de çıkmış yavşak yavşak konuşuyor, sanki ev dekorasyonu dergisi çıkarttıkları... Ağzının ta ortasına sıçayım senin ibiş... sinirlendim yine...

böyle saçma sapan başka bir program yoktur herhalde.

not: ha şimdi bir programı izlemişsin nerden biliyorsun da atıp tutuyorsun diyen olursa perşembenin gelişi çarşambadan bellidir der giderim.
valla şu anki programında sahnede solda che guevara resmi var, neden bilmiyorum. hatta metin oktay'la ilgili güzel şeyler söylüyorlar. bunlar hoş şeyler ama siyaset meydanı ne alaka lan.

şimdi de zeki müren çıktı. efsanelerden bahsediyorlarmış.
an itibariyle bahçeşehir üniversitesin'de emekli bir askerin inciler döktüğü program. arkasına aldığı sözümona yarı aydın üniversite gençliğinin şakşakçılığı ile alınan gaz bizi kürt sorununda bir 30 yıl daha binlerce ölüye mahkum edecek gibi görünüyor. ayrıca mehmet metiner'in türk siyasi arenasına kattığı yeni bir söylem ile de karşı karşıyayız.*
(bkz: emekli asker sorunsalı)
(bkz: emekli parkinson sorunsalı)
(bkz: osman pamukoğlu sendromu)
an itibariyle abd yaltaklığıyla her haltı çözebiliriz tez konulu tartışma programı. abd'ye yardım etseydik miş ulan daha ne yapacaz ırak'a biz mi girecektik?

ortam elemanlarıyla doldurulmuş biraz gerçeklerden bahsedince demagoji yapmayın diyen klasik liboşların şakşaklandığı program olmuştur. devam edin abd yalakalığına.
an itibari ile 2-3 kişi ingilizce kavga etmektedir. yeni açtığım için tam anlayamadım biri arap kökenli türk öteki israilli galiba.
(bkz: aha kavga var)
sabahlara kadar olmasa da haftada bir gün en azından bir saat izlenilmesi gerektiğini düşündüğüm program. barış'a özlem programı yapılacakmış bu hafta. uzun zamandır televizyonda izlenecek bir şey bulamayanlar için güzel bir şekerleme olacak gibi görünüyor. program girişi de gülpembeyle yaptı ki vallahi tadı pek güzeldi. ali kırca'nın giriş konuşması gerçekten manidardı.
an itibari ile pek saygıdeğer barış manço'yu anma açamlı yayınlanan program.. şiddetle izlenilesidir bu geceki bölüm adına zira barış manço gibi insanlar burdan göçtüklerinde kıymete binmekteler.. en azından şimdi onu anma adına bir şeyler yapılmalı diye düşünüyorum..
Barışmanço'yu unutturmayan en önemli televizyon yapımlarından biri. çocukluğumuzda izledik, gençliğimizde izliyoruz. daha uzun yıllar devam etmeli dedirten programdır.
30 ocak 2009'da, ölümünün 10. yılı olan 1 şubat 2009'dan önce barış manço'ya ayrılan ali kırca klasiği. kaçıranlar youtube'dan izleyebilir. link vermek telif haklarına aykırı olabileceğinden dolayı sakınıyorum, kaçınıyorum.
showtvnin yemekteyiz uğruna perşembe günü değil cuma günü yayınladığı efsane program.
(bkz: hakan aysev/#4621186)
hani benim gençliğim ile başlamıştır. duygulandırmıştır bu geceki yayının ilk dakikaları.
geç kaldılar arkadaş.

1999'da kimse medya tarafından linç edilirken ahmet kaya'nın yanında olmadı. yusuf hayaloğlu'nu bir kaç gün öncesine kadar onore eden, eserlerini yayınlayan hiçbir kanal yoktu. ahmet kaya'nın da dediği gibi hep sonradan geliyor aklımız başımıza. bu millet ne zaman bir insana ölmeden önce hakettiği değeri gösterecek sabırsızlıkla bekliyorum. bu gece ki program için ise hiç yapılmamasından iyidir diyebiliyorum sadece.
an itibariyle onur akın solcu kusaktan oldugunu tekrar acıklamıstır bu programda. zaten her yerde söylüyor bunu.
an itibarıyla katılımcıların ahmet kaya özelinde özelestiri yaptıgı program.
http://www.bizimgazete.or...elestiri_Yapti_/8181.html
an itibariyle Yusuf hayaloğlu'nun anısına yapılan fakat ahmet kaya üzerinden yürümekte olan program. Eline mikrofonu alanın ağzından yusuf hayaloğlu ismi şöyle bir geçiyor ardından hemen ahmet kaya'ya bağlıyorlar.
ali kırca'yı severim, üstte olmasına rağmen gösterdiği performansa da hayran kalmıştım. ama kişiler üzerine yaptığı programlarında fazla duygusal davranıyor. bu duygusallık da programı objektiflikten uzaklaştırıyor. örneğin bugünkü programı ahmet kaya'yı hiç tanımayan biri izlese sanır ki, ahmet kaya yüce bi insandı ve hiç bi hatası yoktu. yani biliyosunuz, "apo'yu özledim" şarkısı, görüntüleri falan.

koca program boyunca bir kere bile olsa "pkk" ya da "terör örgütü" lafı geçmedi.
bu gece, ahmet kaya ve yusuf hayaloğlu adına, bir veda havası başlığıyla ekranda olan program.
ahmet kaya'nın sürgüne gittikten sonra adına böyle programlar pek yapılmadı. ya da az da olsa ekranda göremedik. çok uzun zaman geçti. özlemişiz.
yusuf hayaloğlu'ndan yeteri kadar bahsedilmedi programda belki ama bunu da hoş görmek lazım.
ve umarım bu programı, onları sevenlerden çok; önyargıyla bakan, mahalle siyaseti yapan, kulaktan dolma bilgilerle düşmanlık besleyen insanlar izlemişlerdir.
adıyla tezat program.

siyaset mi anma töreni mi.
yani sen şimdi ahmet kaya olsun yusuf hayaloğlu olsun yıllarca bir defa görme, görmemezlikten gel, hem de eski solcu olduğunu iddaa et, ama tanıma onları, her yıl barış manço programı yap, bir tane yurtsever sanatçıyı davet etme oralara, ne zaman biri vefat etse hemen bir program gelsin reytingler, ey efendiler buna ölü sevicilik denir.
ahmet kaya, yusuf hayaloğlu, geçen hafta cem karaca için program yaptı ali kırca hangisini bir programına ağırladı, yaşarken korktukları, yok saydıkları,izole ettikleri bu insanların anca ölünce yanına yaklaşıyorlar.

(bkz: şerefsiz basın bunu da yazsın)
hakkında ahmet kekeç'in;

--spoiler--
Bir anchorman...

Kendi icadı olan "Siyaset Meydanı" adeta bir fişleme ve deşifre mekanizması gibi çalışıyordu.

Her konuyu enine boyuna masaya yatıran, "tartışmadık hiçbir şey kalmasın" sözünü kullanmaya pek hevesli bu arkadaşımız, "ben de imza atardım" dediği 28 Şubat sürecinde dükkanın kapısına kilit vurup "araziye uymayı" tercih etti.

Hep de netameli dönemlerde karşımıza çıkmıştı...

Hep de harika "ne getirdi, ne götürdü" programlarına imza atmıştı...

işte aradan 12 yıl geçti, bilumum pislikler ortaya döküldü, hala 28 Şubat eksenli bir "ne getirdi, ne götürdü" programı yapmıyor, yapamıyor.

--spoiler--

yazdığı program.

yazının tamamı şurda:

http://www.stargazete.com...utturmayacagiz-172606.htm
dün gece ekranlara gelen konusuyla hayli ilgimi çekmiş, bir o kadar da keyif vermiş meydan.
konusu; bilim, din ve darwin üzerine kurulmuştu.
konukları; celal şengören, abdülaziz bayındır ve mehmet bayraktar dı.
öncelikle şunu dile getireyim ki konukların tartışması gayet seviyeliydi. celal şengör ve abdülaziz bayındır birbirinin tam zıttı inançlara sahip iki insanın nasıl tartısması gerektigine dair resmen ders verdiler.
celal şengör'ün inanmıyorum kardeşim tarzı cümlelerine abdülaziz bayındır'ın inanırsın yavrum inanırsın anam*tarzı cevap vermesi tam bir komedi unsuruydu.
kendini bilmeyen bir öğrencinin celal hocaya ithafen "çanakkale imanla kazanıldı" cümlesine celal hoca"balkan savaşındada aynı askerler vardı neden kaybedildi?" öğrenci; "sizin gibi imansızlar çoğunlukta olduğu için" ayar cevabı terbiyesizceydi nitekim karşında dünyaca ünlü bir profösör var.
başka bir öğrencinin abdülaziz hoca ya;
siz burada evrimin yanlış olduğunu ispatlamaya çalışıyorsunuz da yaradılışa nasıl inanacağız? onun nasıl bir ispatı var? ayar sorusu en çok alkış alan sorulardandı. hocada bu soruya "isteyen herkes allah'a inanır, bazıları inanmadığını söyler, sen de inanıyorsundur zaten" tarzında bir cavap verdi. enteresandı...
show tv'de perşembe geceleri yayında olan, ali kırca'nın sunduğu siyaset meydanı programının din, bilim ve darwin konulu programının konukları ilahiyatçı mehmet bayraktar ve abdülaziz bayındır ile itü avrasya bilimleri öğretim üyesi celal şengör'dü. konu ise din, bilim ve darwin idi; malum tübitak faciasının ardından olması gereken ancak eksikleri çok olan bir programdı..

öncelikle konuklar yetersizdi; neredeyse % 80i konuyla alakaları çok da olmayan, bilgisi yetersiz ilahiyat öğrencileriydi - ki sordukları sorularla, yorumlarıyla bunu gayet belli ettiler- ve moleküler biyoloji okuyan öğrencilerin de gayet tepkisiz ve de yetersiz olduğu açıktı - insanın kromozom sayısını bilmediği halde profesöre soru sormaya çabalayan birini bile gördük ya, az bile söyledim bence -. ayrıca konuklar.. iki ilahiyatçı ve bir jeolog.. konu madem ki din, bilim ve darwin; o halde neden bir biyolog veya moleküler genetikçi yok?

ha, eğer celal şengör geçtiğimiz hafta tübitak'a bir çıkış yapmasa o bile alınmazdı bu programa da, neyse..

konuklardan mehmet bayraktar kur'an'da evrimin olduğunu iddia ediyordu ancak kur'an'dan kanıt sunamayarak yetersiz kaldı..

abdülaziz bayındır ise çok sert çıkışlar yaparak fazla alınganlık göstererek zaman zaman haklı olduğu durumlarda bile haksız konuma düştü.. "insan hariç tutulursa evrimi kabul ederim." diyerek çok da alışmadığımız bir düşünceyi savundu; allah aşkına ne yani dünya evrim geçirecek insan sabit kalacak? mantıklı mı?

celal şengör ise zaman zaman aşırıya kaçan hoşgörüsüyle taraflı tarafsız herkesin takdirini kazanmıştır diye düşünmekteyim. ateizmin ve evrimin bu kadar sert savunulduğu başka bir zamanı hatırlamıyorum doğrusu! öyle ki, primat taklidi bile yaptı!

dikkat çeken bir sahne oldu bir ara; gayet ukala bir öğrenci daha önce aldığı cevaplar yetmemiş olacak ki celal şengör'e kapak yapma çabası içinde anlamsız sözler sarf etti; önce çanakkale savaşları'nın iman gücüyle kazanıldığını söyledi - ne alakaysa programda - celal şengör'ün "balkan savaşları'nı niye kaybettik o zaman?" demesine ise "sizin gibi imansız askerlerle savaşmışız" cevabı tribünlerden - pardon seyircilerden - alkış alsa da ilahiyatçı abdülaziz bayındır "savaşlar iman gücüyle değil savaş taktikleri ile kazanılır, ne alakası var?" diyerek gerekli cevabı verdi..

programda beklediğim çıkışı ise adını bilmediğim bir moleküler genetik öğrencisi yaptı; "bu nasıl sığ bir tartışmadır? böyle mi yapılır bu konunun tartışması?" diye başlayan ve baştan sona kadar mantıklı cümleler kuran öğrenciye hiç kimse cevap veremedi..

ancak bu kadar yerginin yanı sıra programla ilgili hoş bir detay da birbirlerine karşı bu kadar zıt olan abdülaziz bayındır ile celal şengör'ün birbirlerine olan hoşgörüsüydü.. şakaları, takılmaları programda gülümseten anlar yarattı..

daha kapsamlı tartışmak mümkündü ancak ali kırca'nın düşündüğü şey reyting olunca bu pek mümkün olamadı.. dileğim; richard dawkins, celal şengör ve abdülaziz bayındır gibi bir üçlü tartışmadan yana ama mümkünatı pek görünmüyor