The English Patient filminde ralph fiennes'in sevdiği kadını mağaraya yerleştirip mutlaka döneceğim diyerek gitmesi ama yaşanan talihsizlikler sonucu çok geç kalışı ; akabinde ölen sevgilisinin kendisine yazmış olduğu mektubu bulup ağlayarak okuması.
tunç okanın yönetip, başrolde tuncel kurtizin oynadığı ''otobüs'' filminde, stockholm garının içine su ve yiyecek bulmak için giren ve o anda fare tedirginliği yaşayan adamın, garın içindeki telefon kulubesinde sevişen isveçli bir çifti görmesinin akabinde, gözünün önüne köyünün ve köydeki sevgilisinin geldiği sahne, bu kısacık sahnede değinilen modernizm ve feodalizm çatışması...
Mathilda:Leon,burası senin geçebileceğin kadar geniş değil.Ben bile zor geçiyorum.
Leon:Tartışmak yok,öyle konuşmuştuk.
Mathilda:Hayır,istemiyorum.
Leon:Dinle!
Mathilda:Hiç bir yere gitmiyorum,gitmeyeceğim.
Leon:Dinle!Beni dinle!Beni dinle!Birlikte hiç şansımız yok,yalnız olursam halledebilirim.Bana güven.Formum yerinde.Tony'de çok param var.Çok !!!Parayı alıp burdan kaçarız.Sadece ikimiz.Tamam mı?Git.
Mathilda:Ben endişelenmeyeyim diye bunları söylüyorsun.Seni Kaybetmek istemiyorum Leon
Leon:Beni Kaybetmeyeceksin Mathilda.Bana yaşama zevki verdin.Mutlu olmak,yatakta uyumak,kök salmak istiyorum.Tekrar yalnız kalmayacaksın Mathilda.Lütfen şimdi git bebeğim,git.Sakinleş.Aşağı in.Git.Bir saat sonra Tony'nin yerinde buluşuruz.Hepsini temizleyeceğim.Seni seviyorum Mathilda...
Mathilda:Bende seni seviyorum Leon...
pulp fiction filminde butch* ve m.wallace*'ı esir alan ibnelerin m.wallace'ı içeri götürdükten sonra butchun kaçacakken geri dönüp yaptığı şeyler gerçekten harikaydı. filmin bana göre zirve noktasıdır ve çok etkileyicidir. bruce willis'in oyunculuğu insanı resmen ağlatmaktadır.*
kaya adlı filmde nicholas gage'in kimya mühendisi haliyle çatışmaya girip karşısındaki askere kimsayal bombayı yedirdikten sonra askerin böğürürcesine olan hali.. hiç vazgeçemem. kimyacı olupta savaşa mı girsek nedir derim bazen.
tatar ramazanın koğuş ağasının ciğerini deştiği sahnedir ve ardından gelişen süreçte güvenlik güçleri suçluyu bulmaya geldiklerinde kim yaptı diye söylediklerinde her mahkum "ben yaptım" demiştir ki bu toplumun dilinden anlayınca samimi olunca nasıl halk desteğini arkanıza alırsınızın en güzel örneğidir.
500 days of summer :
Rachel : Just because she likes the same bizzaro crap you do doesn't mean she's your soul mate.
platonik aşkınızın başkasına yakınlaşması durumunda çok tatlı gelen bu laf, siz bi kızla müzik,hobiler vs.. gibi şeylerle yakınlaştığınız zaman acı bir gerçek olabiliyor.
bir sürü sahne vardır etkileyicilik açısından ama moulin rouge 'un Roxanne sahnesi kadar hiç bir sahne görüntü yönetmenliği, kamera kullanımı, müzik, dans, konu ile bu kadar fazla etkili olmamıştır 2000'lerde.
şahsen ben değil ama kardeşimi derinden etkileyen sahne.
balçovada açık havada yanlış hatırlamıyorsam agamemnon festivalinde sinema izlenmektedir deli yürek filminin ortalarında bozo mağarada bir pkk lıyı konuşturmaktadır adam konuşur sonra bozo;
--"bu ülkenin ekmeğini yiyip ihanet eden kişi, ekmeği yediği yerden kurşunu yer" der.
hemen arkamda oturan kardeşimden tüm milletin bana bakmasını sağlayan ses gelir;
-yürrrrüüüü beeeeaee.
braveheart'ta william wallace'ın idam sehpasında "özgürlük" diye bağırması, akabinde kalabalığın arasında ölmüş sevgilisinin suretini görmesi ve ondan kalan mendilin ağır çekim elinden düşmesi...
saw'da * fim boyunca yüzükoyun yatan jigsaw'un yerden kalkması ve gayet cool bir edayla "anahtar küvetin içinde" demesi...
requeim for a dream'de kahramanlarımızın filmin sonunda cenin pozisyonunu alışı...
the dark knight'da joker'in yanında adamları ve elinde pompalıyla kokteyli basması...
v for vendetta'da ingiliz parlemento binasının havaya uçması, patlayan havai fişekler ve herkesin yüzündeki v maskelerini çıkararak gökyüzüne bakması...
...gibi son sahneler de tarafımca bu kategoriye sokulabilir.