gözüne duman kaçtığı için gözünü kapatır ve gözünü ovarken ağzındaki sigarayı düşürürsün, sigarayı bir refleksle yanmakta olan ucundan tutar ve parmağını yakarsın, ardından yere düşen sigarayı yavaşça filtresinden tutar, sanki sağlıksız tek yanı yerden bulaşan pisliğiymiş gibi pisliğini sembolik olarak temizler ve içmeye devam edersin.
ters yaktım. yakmayı unutup iç(eme)dim. kibrit kullanırken kibritle yaktıktan sonra yanan kibriti söndürüp kutuya geri koydum. bazen kibriti cebime kutuyu çöpe attım. en güzel gömleklerimden bazılarını yaktım hem de ilk giydiğim gün. eğer ilk günü yakmadan atlatmışsam sonradan yakmıyorum ne oluyorsa ilk gün oluyor. 1-2 fırttan sonra unutup ikinciyi yaktım. işten en son ben çıkmışsam 1-2 saat sonra (gecenin 2'sinde bile olabiliyor) eyvah son sigarayı söndürmedim diye panikle işyerine geldim, baktım yangın çıkmamış demek ki söndürmüşüm diye geri döndüm.
Bir de sigarasını haddehanede bilmemkaç bin derecelik fırında yakabilmek için sürünen masum işçi macerası vardır ki bir dönem "bu olay ancak türkiye'de olabili" tarzı maillerin vazgeçilmez maddesiydi...
inşaatta onuncu katın balkonunda eşeğin üzerinde çalışırken (inşaatta boyunu aşan yerlerde çalışabilmek için yapılan büyük tahta sehpalara eşek denir) sigara yakmak için cepleri kurcalarken aşağıya uçma tehlikesi yaşamak. tek elimle tavandan destek alıp son anda kurtulmuştum.
elinde sigara ile mini halı sahada top oynayan tiplerin, hızla gelen topun sigaraya çarpması sonucu ortaya çıkan kıvılcım yağmurunda muhtelif yerlerinin yanması.