sezai karakoç

entry366 galeri8 video2
    1.
  1. diriliş grubunun fikir babası ve öncüsü olan şair,yazar, siyasetçi, fikir adamı.. diriliş'i sadece bir parti, dergi ya da düşünce olarak görmeyip aynı zamanda bir hayat tarzı olarak gören kendine özgün fikir adamı... en çok şairliğiyle meşhurdur..
    monna rosa en ünlü şiiridir..
    14 ...
  2. 2.
  3. Şehrazat

    Sen gecenin gündüzün dışında
    Sen kalbin atışında kanın akışında
    Sen Şehrazat bir lamba bir hükümdar bakışında
    Bir ölüm kuşunun feryadını duyarsın

    Sen bir rüya geceleyin gündüzün
    Sen bir yağmur ince hazin
    Sen şarkılarca büyük hüzün
    Sen yolunu kaybeden yolcuların üstüne
    Bir ömür boyu yağan bir ömür boyu karşın

    Sen merhamet sen rüzgar sen tiril tiril kadın
    Sen bir mahşer içinde en aziz yalnızlığı yaşadın
    Sen başını çeviren cellatbaşının güne
    Sen öyle ki sen diye diye seni anlıyamayız
    Şehrazat ah Şehrazat Şehrazat
    Sen sevgili sen can sen yarsın
    8 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. kültür ve turizm bakanlığı tarafından 1979 yılından bu yana her yıl verilen kültür ve sanat büyük ödülü'nün 2006 yılındaki sahibi...
    2 ...
  7. 5.
  8. 6.
  9. türk şiirinin gelmiş geçmiş en büyük damarı. şiirleri hem divan edebiyatını hem ikinci yeniyi kapsayacak kadar güçlü. yaşayan bir efsane.
    günah çıkartma amaçlı olarak kendisine verilen kültür bakanlığı ödülünü redddetmesini temenni ediyorum.

    /rıhtıma varmayan ceset elbette hatırlanmaz/
    4 ...
  10. 7.
  11. peygamber çiçeğinin aydınlığında ara.
    6 ...
  12. 8.
  13. 9.
  14. sürgün

    SeniN KALBinden sürgün oldum iLKin
    BÜTÜN SÜRGÜNLÜKLERiM BiR BAKIMA, BU SÜRGÜNÜN BiR SÜREGi
    BÜTÜN TÖRENLERiN,SÖLENLERiN,AYiNLERiN,YORTOLARIN DISINDA
    SANA GELDiM, AYAKLARINA KAPANMAYA GELDiM
    AF DiLEMEYE gELDiM, Affa layik olmasam da
    UZATMA DÜNYA SÜRGÜNÜMÜ BENiM.
    GÜNESi, Bahardan koparip
    Askin, bu en onulmazindan koparip
    Bir tuz bulutu gibi
    Savuran yüregime,
    Ah. Uzatma dünya sürgünümü benim
    Nice yoruldugum ayakkabilarimdan degil
    Ayaklarimdan belli.
    Lambalar egri,
    aynalar akrep melegi
    zaman, çarpilmis atin son hayali,
    ev,miras degil mirasin hayaleti
    ey gönlümüm dogurdugu
    büyüttügü emzirdigi
    kus tüyünden
    ve kus sütünden
    geceler ve gündüzlerde
    insanliga anit gibi yükselttigi
    sevgili
    en sevgili
    ey sevgili
    uzatma dünya sürgünümü benim
    bütün siirlerde söyledigim sensin
    suna dedimse sen, leyla dedimse sensin
    seni saklamak icin görüntülerinden faydalandim
    salome'nin belkis'IN
    BOSUNAYDI SAKLAMAYA ÇALISMAM, ÖYLESine asikarsin, bellisin
    Kuslar uçar senin gönlünü taklit için
    Ellerinden devsirir bahar çiçeklerini
    Deniz, gözlerinden alir sonsuzlugun haberini
    Ey gönüllerin en yumusagi, en derini
    sevgili
    en sevgili
    ey sevgili
    uzatma dünya sürgünümü benim.
    Yillar geçti, saban olumsuz iz birakti toprakta,
    Yildizlara uzanip hep seni sordum, gece yarilarinda
    Çati katlarinda, bodrum katlarinda.
    Gölgendi. Gecemi aydinlatan essiz lamba
    Hep kanlica'da emirgan'da
    Kandilli'nin kursuni safaklarinda
    Seninle söylesip durdum bir ömrün baharinda yazinda
    Simdi onun birdenbire gelen sonbaharinda
    Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim
    Af dilemeye geldim, Affa layik olmasam da
    Ey çagdas kudüs ( meryem )
    Ey sirrini gönlümde tasiyan misir ( züleyha )
    Ey ipeklere yumasaklik bagislayan merhametin kalbi,
    sevgili
    en sevgili
    ey sevgili
    uzatma dünya sürgünümü benim.
    Daglarin yikilisini gördüm bir venüs bardaginda
    Köle gibi satildim, pazarlar pazarinda
    Günesin sarardigini gördüm konstantin duvarinda
    Senin hayallerinle yandim düslerin civarinda
    Gölgendi yansiyip duran bengisu pinarinda
    Ölüm düsüncesinin beni sardigi su anda
    Verilmemis hesaplarin korkusuyla
    Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
    Af dilemeye geldim, Affa layik olmasam da
    sevgili
    en sevgili
    ey sevgili
    uzatma dünya sürgünümü benim.
    Ülkendeki kuslardan ne haber vardir
    Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardir.
    Ask celladindan ne çikar, madem ki yar vardir
    Yoktan da vardan da ötede bir Var vardir
    Hep suç bende degil, beni yakip yikan bir nazar vardir.
    O sarkiya özenip söylenecek misralar vardir
    Sakin kader deme, kaderin üstünde bir kader vardir
    Ne yapsalalar bos, göklerden gelen bir karar vardir
    Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardir
    Yanmissam, külümden yapilan bir hisar vardir
    Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardir
    Sirlarin sirrina ermek için sende anahtar vardir
    Gögsünde, sürgününü geri çagiran bir damar vardir
    Senden ümit kesmem, kalbinde merhamet adli bir çinar vardir
    sevgili
    en sevgili
    ey sevgili.
    11 ...
  15. 10.
  16. iyi bir şairdir. anlaşılmıyor olması muhtemeldir.
    http://www.8sutun.com/node/30556
    1 ...
  17. 11.
  18. 19 unda kaleme aldığı monarosa

    Monaroza siyah güller ak güller
    Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
    Kanadı kırık kuş merhamet ister
    Ahh senin yüzünden kana batacak
    Monaroza siyah güller ak güller

    Ulur aya karşı kirli çakallar
    Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
    Monaroza bugün sende bir hal var
    iğri iğri yağmur düşer toprağa
    Ulur aya karşı kirli çakallar

    Açma pencereni perdeleri çek
    Monaroza seni görmemeliyim
    Bir bakışın ölmem için yetecek
    Anla monaroza ben bir deliyim
    Açma pencereni perdeleri çek

    Zambaklar en ıssız yerlerde açar
    ve vardır her vahşi çiçekte gurur
    Bir mumun ardından bekleyen rüzgar
    Işıksız ruhumu sallarda durur.
    Zambaklar en ıssız yerlerde açar

    Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
    Sende erer güneş aydınlığına
    Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi
    Seni hatırlatır her zaman bana
    Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

    Ellerin ellerin ve parmakların
    Bir nar çiçeğini eziyor gibi
    Ellerinden belli olur bir kadın
    Denizin dibinde geziyor gibi
    Ellerin ellerin ve parmakların

    Zaman çabuk çabuk geçiyor mona
    Saat 12 dir söndü lambalar
    Uyuda turnalar girsin rüyana
    Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
    Zaman çabuk çabuk geçiyor mona

    Akşamları gelir incir kuşları
    Konarlar bahçemin incirlerine
    Kiminin rengi al kiminin sarı
    ah beni vursalar bir kuş yerine
    Akşamları gelir incir kuşları

    Ki ben monaroza bulurum seni
    incir kuşlarının bakışlarında
    Hayatla doldurur bu boş yelkeni
    O masum bakışlar su kenarında
    Ki ben monaroza bulurum seni

    Kırgın kırgın yüzüme bakma roza
    Henüz dinlemedin benden türküler
    Benim aşkım öyle uymaz her saza
    En güzel türküyü bir kurşun söyler
    Kırgın kırgın yüzüme bakma roza

    Artık anla beni muhacir kızı
    Dinle ve kabul et itirafımı
    Bir soğuk bir ağır bir mavi sızı
    Alev alev sardı her tarafımı
    Artık anla beni muhacir kızı

    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
    Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
    bir gün gözlerimin taa içine bak
    Anlarsın o zaman ölüler niçin yaşarmış
    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

    Altın bilezikler o kokulu ten
    Selam versin bu kanlı kuş tüyüne
    bir tüyki canverir gülümsesen
    bir tüyki kapalı geceye güne
    Altın bilezikler o kokulu ten
    10 ...
  19. 12.
  20. yaşayan üstat,anadolu insanı.

    (bkz: diriliş partisi)
    2 ...
  21. 13.
  22. inci dakikaları

    Sen bana yeni yılsın her dakika
    Her dakika bir yaşıma daha giriyorum

    Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
    Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın
    Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
    Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın
    Çalkantısız Üniversitenin yalnızlığın ve ağlamanın
    Erkek ağlar mı diyeceksin

    Hayberin kapısı ağlar mı erkek ağlar mı
    Ben yel gibi erkekler ağlar diyorum
    Bir dakika ağlar yılbaşı dakikasında
    Daha gözlerimin gerçek yaşları belirmeden
    Ağlamak diye bir şey yoktur diye bir şey
    Yüzme bilmeyen bir uyurgezer yüzer ya
    Çürük ve havada asılı tahtalar üstünde
    Hafif kedi ayaklarıyla yürür gerçekten yürür ya
    Sen benim ağlamamı erkeklığıme
    Uyanan ölmeyen yenilenen
    Azgın kışlar içinde keskin baharlar bulan
    Seni bulan yeniden bulan tekrar tekrar bulan erkekliğime say

    Bütün bir yıl bütün bir yaşama boyu

    Gizli heybelere binbir gece eşyası doldurduğuma say

    Ben otomobilleri böylesine yankısız sağır komam
    Öyle bir isyan şiiri var ki ben onu yakalayacağım
    Bu yunan şehrinin düzenini öper ve yalvarırım
    Şehrin ölümünü yanlış anlama
    Gözleri kör oldu doğrudur ama o kadar
    Ve şehrin gözlerini geri verme dakikalarıdır bu yılgın çanlar

    Senin odan günışığı en güzel müzik bana
    Farklılıklar odası
    Giden tren buharları içinde örümcek ağı
    Sen güzel örümcek ağı yaşamakla yaşamamak
    Doğduğumuz şüpheyle öldüğümüz şüphe arasına gerilmiş
    Garip bulut farklı müzik güzel örümcek ağı

    Ben bir yabancı buğunun kokusunu alıyorum
    Bu kokuyu alıyorsam onulmaz kıskançlık yaramdandır
    Benim garipliğime bakma benim kıskançlığıma bakma benim
    incilerin ilk gerçek ve yeni yorumunu bulur gibi oluyorum
    Bu inciler denizlerin en karanlık noktalarında bile yoktur

    Benim ak ve kara kayalar içinde bulduğum inciler
    Bu inciler sen olmasan bende bile yoktur
    Oldukları yerde bile .
    5 ...
  23. 14.
  24. Bütün edebiyat tarihinin, en müthiş imkansız aşk şiirinin yazarı. Ben onun sılası kendimin gurbetiyim.
    6 ...
  25. 15.
  26. "ah, dağ düşlerinin ay çekimi ve kent yakalamasının toprak tutuculuğu.beton merhametsizliği.ve sen gergin asya ipi.ve yazları betonlardan yükselen gizli alevlerde tutuşup kül olan sabır uygarlığı.sahaflarda kaçakçılık aşısıyla kabarıp duran dağ çağrılarının yağması.turisr gölgelerinin en maskeli sömüegeci erleri gibi son özgür kalan dağ uçlarına doğru yaklaşmasını bir başarı sayan ülkenin kafa donukluğu.yüreğin sarkaç gibi oynayıp durması,aklın kızıl akşamlara batması ve ruhun diriliş canlılık rolünü oynayan bir insan eti türürnün doğrulması.ses yamyamının dişlerini uygarlık adına ruha geçirme hakkı" / ruhun dirilişi

    (bkz: büyüksün üstad)
    6 ...
  27. 16.
  28. "doğunun yedinci oğlu" masal adlı şiirinde geçen bir ifadeden dolayı kendisine takılan isimdir. doğu'nun altı oğlunun başına gelenleri anlattıktan sonra üstad, doğunun yedinci oğluyum ben der. hikayesi aşağıdaki gibidir:

    masal

    doğuda bir baba vardı
    batı gelmeden önce
    onun oğulları batıya vardı

    birinci oğul batı kapılarında
    büyük törenlerle karşılandı
    sonra onuruna büyük şölen verdiler
    söylevler söylediler babanın onuruna
    gece olup kuştüyü yastıklar arasında
    oğul masmavi şafağın rüyasında
    bir karaltı yavaşça tüy gibi daldı içeri
    öldürdüler onu ve gömdüler kimsenin bilmediği bir yere
    baba bunu havanın ansızın kabaran gözyaşından anladı
    öcünü alsın diye kardeşini yolladı

    ikinci oğul batı ülkesinde
    gezerken bir ırmak kıyısında
    bir kıza rastladı dağların tazeliğinde
    bal arılarının taşıdığı tozlardan
    ayna hamurundan ay yankısından
    samanyolu aydınlığından inci korkusundan
    gül tütününden doğmuş sanki
    anne doğurmamış da gök doğurmuş onu
    saçlarını güneş destelemiş
    yıllarca peşinden koştu onun
    kavuşamadı ama ona
    batı bir uçurum gibi girdi aralarına
    sonra bir kış günü soğuk bir rüzgâr
    alıp götürdü onu
    ve ikinci oğulu
    sivri uçurumların ucunda
    buldular onulmaz çılgınlıkların avucunda
    baba yağmurlardan anladı bunu
    yağmur suları acı ve buruktu
    işin künhüne varsın diye
    yolladı üçüncü oğlunu

    üçüncü oğul batıda
    çok aç kaldı ezildi yıkıldı
    ama bir iş buldu bir gün bir mağazada
    açlığı gidince kardeşlerini arayacaktı
    fakat batinin büyüsü ağır bastı
    iş çoktu kardeşlerini aramaya vakit bulamadı
    sonra büsbütün unuttu onları
    şef oldu buyruğunda birçok kişi
    kravat bağlamasını öğrendi geceleri
    gün geldi mağazası oldu onu parmakla gösterdiler
    patron oldu ama hala uşaktı
    ruhunda uşaklık yuva yapmıştı çünkü
    bir gün bir hemşehrisi onu tanıdı bir gazinoda
    ondan hesap sordu o da
    sırf utançtan babasına
    bir çek gönderdi onunla
    baba bu kağıdın neye yarayacağını bilemedi
    yırttı ve oynasınlar diye köpek yavrularına attı
    bu yüklü çeki
    iyice yaşlanmıştı ama
    vazgeçmedi koyduğundan kafasına
    dördüncü oğlunu gönderdi batıya

    dördüncü oğul okudu bilgin oldu
    kendi oymak ve ülkesini
    kendi görenek ve ülküsünü
    günü geçmiş bir uygarlığa yordu
    kendisi bulmuştu gerçek uygarlığı
    batı bilginleri bunu kutladı
    o da silindi gitti binlercesi gibi
    baba bunu da öğrendi sihirli tabiat diliyle
    kara bir süt akmıştı bir gün evin kutlu koyunundan

    beşinci oğul bir şairdi
    babanın git demesine gerek kalmadan
    geldi ve batının ruhunu sezdi
    büyük şiirler tasarladı trajik ve ağır
    batının uçarılığına ve doğunun kaderine dair
    topladı tomarlarını geri dönmek istedi
    çöllerde tekrar ede ede şiirlerini
    kum gibi eridi gitti yollarda

    sıra altıncı oğulda
    o da daha batı kapılarında görünür görünmez
    alıştırdılar tatlı zehirli sulara
    içkiler içti
    kaldırım taşlarını saymaya kalktı
    ev sokak ayırmadı
    geceyi gündüzle karıştırdı
    kendisi de bir gün karıştı karanlıklara

    baba ölmüştü acısından bu ara

    yedinci oğul büyümüştü baka baka ağaçlara
    baharın yazın güzün kışın sırrına ermişti ağaçlarda
    bir alınyazısı gibiydi kuruyan yapraklar onda
    bir de o talihini denemek istedi
    bir şafak vakti batıya erdi
    en büyük batı kentinin en büyük meydanında
    durdu ve tanrıya yakardı önce
    kendisini değiştiremesinler diye
    sonra ansızın ona bir ilham geldi
    ve başladı oymaya olduğu yeri
    başına toplandı ve baktılar batılılar
    o aldırmadı bakışlara
    kazdı durmadan kazdı
    sonra yarı beline kadar girdi çukura
    kalabalık büyümüş çok büyümüştü
    o zaman dönüp konuştu :
    batılılar !
    bilmeden
    altı oğlunu yuttuğunuz
    bir babanın yedinci oğluyum ben
    gömülmek istiyorum buraya hiç değişmeden
    babam öldü acılarından kardeşlerimin
    ruhunu üzmek istemem babamın
    gömün beni değiştirmeden
    doğulu olarak ölmek istiyorum ben
    sizin bir tek ama büyük bir gücünüz var :
    karşınızdakini değiştirmek
    beni öldürseniz de çıkmam buradan
    kemiklerim değişecek toz ve toprak olacak belki
    fakat değişmeyecek ruhum
    onu kandırmak için boşuna dil döktüler
    açlıktan dolayı çıkar diye günlerce beklediler
    o gün gün eridi ama çıkmadı dayandı
    bu acıdan yer yarıldı gök yarıldı
    o nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı
    batı bu sütunu ortadan kaldırmaktan aciz kaldı
    hâlâ onu ziyaret ederler şifa bulurlar
    en onulmaz yarası olanlar
    ta kalplerinden vurulmuş olanlar
    yüreğinde insanlıktan bir iz taşıyanlar
    6 ...
  29. 17.
  30. doğu'nun yedinci oğlu. büyük adam, hikmetle yazan.
    7 ...
  31. 18.
  32. türkiye'nin bol miktardaki projeci şairlerinden biridir. ömrü boyunca romantik bir fecir devletinin düşünü kurmaktadır.
    1 ...
  33. 19.
  34. monna rosa (asıl yazılışı böyledir) denince akla gelen, necip ve zarif insan. bu şiiri selçuk küpçük'ün "ellerimde bir demet karanfil" albümünde seslendirilmiştir.

    http://umutfm.com/izle.php?id=2349

    monna rosa'nın her dörtlüğünün, ilk mısrasının, ilk harfini aldığınızda "muazazzez akkayam" ismi çıkar karşınıza. bu isim üstadın üniversite yıllarında aşık olduğu söylenilen kızın ismidir. hatta bu konuda bir efsane dahi üretilmiştir.

    http://hurarsiv.hurriyet....d=5420696&yazarid=131

    http://hurarsiv.hurriyet....d=5749463&yazarid=131

    bir de "sürgün ülkeden başkentler başkentine" şiiri vardır ki murat kapkıner "kardeşime mektup" isimli albümünde bu şiiri yağmur gibi, rüzgar gibi, ırmak gibi okur.

    http://neazadem.blogcu.com/3910851/

    biyografisi için:

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Sezai_Karako%C3%A7
    3 ...
  35. 20.
  36. ...
    ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk
    günahlarım kadar ömrüm vardır
    ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum
    saçlarımı acının elinde unutuyorum
    parmaklarımdan süt içmeye çağırıyorum seni
    ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk

    ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
    ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
    gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
    ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
    ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum

    seni süt içmeye çağırıyorum parmaklarımdan
    kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan

    şiiirinin sahibi ikinci yenici şair.
    3 ...
  37. 21.
  38. kendisi hakkında bir tanım yapmak haddime değil ama şuna da bir vurgu yapmadan edemedim.

    "Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
    Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum "

    sevda adamı.
    6 ...
  39. 22.
  40. sadece şiirleriyle devleşen insandır. düzyazıları bir tarafta durasıdır.
    sürgün ülkeden başkentler başkentine coşkulu sevginin kanıtıdır.
    3 ...
  41. 23.
  42. doğunun yedinci oğludur. büyük bir şairdir. sürgün ülkeden başkentler başkentineyi okuyup da ölmek istemeyen, yaşamamış demektir.
    5 ...
  43. 24.
  44. 25.
  45. ...

    ey yeşil sarıklı ulu hocalar bunu bana öğretmediniz
    bu kesik dansa karşı bana birşey öğretmediniz
    kadının üstün olduğu ama mutlu olamadığı
    günlere geldim bunu bana öğretmediniz
    hükümdarın hükümdarlığı için halka yalvardığı
    ama yine de eşsiz zulümler için halka yalvardığı
    ama yine de eşsiz zulümler işlediği vakitlere erdim
    bunu bana söylemediniz
    insanlar havada uçtu ama yerde öldüler
    bunu bana öğretmediniz
    kardeşim ibrahim bana mermer putları
    nasıl devireceğimi öğretmişti.
    ben de gün geçmez ki birini patlatmıyayım
    ama siz kağıttaki ve kelimlerdekini
    ver sözlerdekini nasıl sileceğimi öğretmediniz

    sezai karakoç
    (hızırla kırk saat)

    yüreğimizi dağlıyor sözleri.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük