ayrıca başıma bi iş gelmeyecekse hepsi çirkindir.
bi tek samanta güzel kaldı.
o esmer kız başladığında son derece güzeldi ama zamanla o da söndü.
resmen yüzlerindelki nur çekildi kadınların lan. ne cenabet diziyse.
kimse bana yaşlanmaktan falan bahsetmesin!
en basitinden sıkı bi friends, seinfeld...vs...
izleyicisiyim. ordaki kadınlar 7-8 yıl sonra bile ''ki youtube yorumlarından da takip ediyorum''
daha güzel bulunurken bunlar 6 yılda 16 yıl çöktü!
çok ilginç bi şekilde feministler tarafından sahip çıkıldığını görüyorum.
kendim de feminist sayılırım bunu belirteyim. barbarella'dan tut da bridget jones'a kadar kadınların erkekleri umursamadan cinsel hayatını özgürce yaşamasını destekledim.
ama bence kim ne derse desin bu dizi kadınların en büyük düşmanlarından biri.
ama helal olsun öyle bi pazarlamışlar ki en başta feministlerin düşman olması gerekirken onlar savunmuş.
bir dönem genç kızlarının ahlakını bozmuş dizidir. türkiye'ye girmesiyle beraber genç kızlarımızın düşünce tarzları bu dizideki ucuz amerikan kadınları gibi olmuştur.
dünyanın en itici dizisi olabilir. sadece bir bölümüne dayanabildim, queer as folk'a ''gayler için sex and the city'' demişlerdi ya, queer as folk'un ilk bölümünün sarıcılığının onda biri yok bu dizide. bir sürü yakışıklı erkekle nasıl yattığına inanamayacağınız, markalara bulanmış, at suratlı bir kadın karakter ve onun erkekler ve modadan ibaret küçücük dünyası. tamam sonuçta bu dizi bir sanat eseri değil, kafa dağıtmalık, eğlenceli bir şov ama carrie'nin sığlığı insanın o kadar gözüne batıyor ki. 2000lerin ilk dönemlerinde geçen, yakışıklı erkeklerle dolu eğlencelik bir şey arıyorsanız queer as folk izleyin anacım, hem elektronik müzik seviyorsanız bir sürü güzel şarkı da öğrenmiş olursunuz.
En eskisinden, en başından, 1. Sezon 1. Bölümden başlayıp izlemek istediğim dizi. Ama bulamıyorum internette bölümlerini. Bilen duyan gören var mıdır acaba nereden izleyebilirim?
eğlencenin ve seksin dibine vurmuş olan dizi. sevilesi.
carrie'nin big ile ilişkisi, miranda'nın steve olan aşkı, Samantha'nın çapkınlığı, Charlotte'ın romantikliği diziye renk katmıştır. ve sadece seksten ibaret olmadığını bilmek gerekir.
Ne dizisini, -ki 6 sezonmus galiba- ne de filmini 10 saniye bile izlememis biri olarak aslinda bu seyin hayatimin ne kadar icinde oldugunu sizlere gorustugum son iki kiz arkadasim uzerinden orneklerle aktarmaya calisacagim.
Yasadigim sehir turkiyenin metropollerinden biri. Beyaz yakali bir calisanim. sehrin en iyi sayilabilecek semtlerinden birinde kirada da olsa yalniz yasiyorum. Arabam var ve beni cok iyi olmamakla beraber belli standartlarda tutan bir gelire sahibim. Elim yuzum idare eder. Hatiri sayilir bir zamandir fitness ile ugrasiyorum. Cok bakimli sayilmamakla birlikte ustume basima is disinda ozen gosteriyorum. Asiri sosyal degilim, gece hayatim da ahim sahim sayilamaz pek. Yas olarak da yirmilerimin sonundayim.
Bahsedecegim ilk kiz bir bankaci. Iyi bir pozisyonda degil. Isinden ve ucretinden dolayi memnunlyetsizlik yasiyor. Bulundugum semte yakin bir yerde nispeten daha mutevazi bir apartmanda bir ev arkadasiyla beraber kaliyor. Tanismamiz arkadas ortaminda gerceklesti. Karsilikli bir yakinlasma hissetsem de facebook gibi bir silahim olmadigindan ilerleyen donemlerde onunla nasil iletisim kuracagim yonunde kafa yorarken bizim siteye tasinmak istedigini, uygun ev varsa kendisine iletmemi rica etti ve bu vesileyle telefon numaralari alindi. Ardindan gorusmeye basladik. Disari cikip konusurken agzina pelesenk olmus bir ifade dikkatimi cekti: "the one" benim the one oldugumu falan soyluyordu. Ben de icimden "the one ne lan! Turkce konussana"diye geciriyordum. Hafta icleri pek siklikla gorusmesek de hafta sonlari bende kaliyordu. Ilk hafta sonu sex olmadi. Eve geldiginde alkol almiyordu ve yakinlastigimiz anlarda surekli bana karsi koyuyordu. Sonraki hafta daha fazla dayanamadi ve sex yaptik. Tek kelimeyle berbatti. Cok zorlama birkac iliski sonrasi evine gitti, birkac gun sonra da beni arayip eski sevgilisini unutamadigini soyleyerek ayrilmak istedi. "Peki" demekten baska elimden gelen bir sey yoktu.
Aradan kisa bir sure gectikten sonra "twitter"da rastladigim bir kadinla site uzerinden mesajlasmaya basladim. 2 gun suren mesajlasmalardan sonra bu hatunun da doktor oldugunu ve ozel bir hastanenin acil servisinde gorev yaptigini ogrendim. Sitedeki profil fotograflarindan gordugum kadariyla surekli ayaklarinin fotograflarini ceken, dekolte kiyafetlerle pozlar veren biriydi. Surekli olarak "christian louboutin" ayakkabilarina hayranligindan, 10 cift kadar bu ayakkabilardan sahip oldugundan falan bahsediyordu. Buna da bir anlam verememistim. Laf arasinda yine: sex and the city dizisini cok sevdigini, orada ismini hatirlayamadigim bir karakterle kendini cok ozlestirdigini falan belirtiyordu. Konusmalarin bu ekseni biraz rahatsiz edici de olsa onun cok eglenceli biri olduguna kanaat getirmistim. Aksamina disari cikmayi teklif ettim. Ortalama uzeri bir pub'da bulustuk. Giymis oldugu kirmizi louboutin marka ayakkabilarinin fotografini cekip hemen twitterda paylasti. Birbirimizden hoslandigimizi dile getirsek de yarin nobetinin oldugunu ileri surdugunden geceyi fazla uzatmadik. Ayni kiz, ertesi gun ne telefonlarimi acti, ne de mesajlarima cevap verdi. Yalnizca "naber" diye yazdigim ilk mesaja bir saat kadar sonra "iyiyim" karsiligini uygun gordu.
Tum bunlardan sonra oturup sex and the city izlemeye baslamadim ama muhtelif sozluklerden genis capli arastirmalara giristim. Sonuc olarak bu iki denyonun da davranislarinin birer aynasina dizi karakterleri hakkinda entriler giren insanlarin yorumlarinda rastladim.
Nihayetinde bu dizinin gercekten de "calisan" ve "modern" oldugunu iddia eden kizlarimiz uzerinde ve dolayli yoldan onlarla munasebette olan erkekler uzerinde ne denli buyuk bir etkiye sahip oldugunu fark ettim. Bir dizi resmen insanlarin iliskilerini lackalastirmis ve kadinlarin karakterlerini bozmus. Kimse bana kalkip da "kendi ayaklari uzerinde duran kadin ama yeaa" geyigi yapmasin. Aleni bir sekilde gorunuyor ki iliskilerin lackalasmasi ve salaklasmasi adina muthis bir calisma olmus bu dizi. Bundan sonra bir iliskiye baslarken karsimdakinin "sex and the city sevgisi" benim iliskiye bakis acim konusunda bir kriter olacak. Bunlari da gorduk yani.
izleyici kitlesi ikiye ayrılır: onlar gibi olmaya çalışan kadınlar, bunun bir dizi olduğunu farkında olan kadınlar. seyretmesi güzeldir, kafa dağıtır. mekanlar, kıyafetler, ilişkiler renklidir. içki kültürünü de arttırır. (bkz: cosmopolitan)
ilişkiler hakkında can alıcı, düşünmeye bile korktuğumuz noktalara değinen, bunu yüzümüze vuran dizidir.
hele carrie'nin 2. sezon finalinde söylediği şu sözler big'le arasındaki olayı açıklığa kavuşturmuştu aslında. *
"on the way home i was furious. not with big, with myself. i was the real sadist. he might be the one with the whip, but i was the one who tied myself up. tied myself to a man who was terrified of being tied down."