metin erksan yapımı avant-garde tarzı bir kült filmdir. deneysel sinemacılığın belki de en güzel örneklerindendir. metaforik bir aşkı,masalsı bir hava içinde ve tablo gibi kareler eşliğinde izleyicisine aktarmıştır.
bir çiftin söyleyebileceği en güzel şarkıdır lan,çift olabilenlerin en azından,sıfırın anlam veremediği sayılar vardır,onlar hep yalnız gezerler,ne alaka,ben de bilmiyorum.
her dinlediğimde garip bir şekilde mutlu olduğum,içimi kıpır kıpır yapan, özellikle sabahları uyanınca dinlendiğinde güne güzel başlamanı sağlayan Oya-Bora şarkısı.
1993 senesine ait klasikleşmiş bir oya bora şarkısı. en son grup mp3 diye hangi karanlık güçler tarafından kendilerine "şarkıcı" denildiği bilinmeyen varlıklar tarafından cover'lanmış, layıkıyla piç edilmiştir.
leyla çölde divane gezen mecnun'u bulur ve mecnun onu tanımaz ve leyla'ya şöyle der: "leyla benim sen kimsin?"
bu film de sureti içselleştirmenin üzerine bir metin erksan güzellemesidir. sinemamızın kendi damarlarımızdan da beslenebildiğini yenilikçi biçimiyle de destekleyip bizlere bir başyapıt yapan sunan yaşayan en büyük ustamıza selam eder, ellerinden öperim.
Meral'e değil, Meral'in resmine aşık olan bir adamın hikâyesi -en azından filmin ilk yarısı için- Erksan'ın kadraja titizlikle ve birçok sahnede simetrik olarak yerleştirdiği karakterleriyle, müthiş istanbul görüntüleriyle ve bitmeyen yağmuruyla takdiri hak eden bir film. Klişelerle dolu değildir, bilhassa klişeleri yaratan filmdir, Yeşilçam'ın melodramlarının ayak seslerini bu filmde duyabilirsiniz:
--spoiler--
Zengin kız - fakir oğlan
Kavuşup da birlikte ölenler
Zengin kızın zengin babası
Zengin kızı seven kötü adam
--spoiler--
Sonlara doğru melodrama kayan senaryosu ve zaten az olan diyalogların da kötü yazılmış olması yüzünden eleştirilebilir, ama çekim kalitesi, sembolik anlatım gücü, yakın plan çekimler ve yakalanan görüntüler açısından Türk sinemasında bir milad olduğu yadsınamaz. Keşke, "Meral idesi" üzerine daha çok yoğunlaşsaydı.
gerçek bir aşk kokusu olan bir filmdir. sadece bende aşık olunamayacapını gösterir. bir fotoğrafa aşık olan adamın hayalindeki ruha, o kadının bedenini yerşeltirmesi ile aşk canlanır... dünyevi bir hal alır. film siyah beyazdır. buram buram nostalji kokar. bu filmin de her ama her sahnesi harika bir fotoğraf karesidir! o yılların teknolojisine göre basit ama mükemmel teknikler ve oranlar ile çekilmiştir. filmin her sahnesi, sanki bir usta fotoğrafçı gözüyle özenle komposize edilmiştir. müzikler gayet etkileyicidir. kurulan cümleler.. her şey sıradışıdır bu filmde. duygular en saf en sade cümleler ile anlatılmıştır. klaisklerden biridir. şiddetle tavsiye edilir. küt diye etkileniverir insan.. bir de duygusal bi dönemde izlerseniz...
bu zamanı kimsenin bilmediğini düşünmüşümdür hep.mevsimlerle bir alakası olduğunu sanmıyorum.geldi bahar ayları gevşer gönül yayları durumu istisnadır efendim kanımca.sevgili kankamın da dediği gibi ''bence aşk doğru zamanda doğru kişiye görünen bir tanrı. '' *
aşkını kaybedebiLme korkusu ile hayal dğnyasındaki aşkı tercih etmiş bir adamın hikayesi. en azından onunla başlıyor film. sonra resimdeki kıza, sonra resimdeki kızın eski sevgilisine sonra resimdeki kızın babasına kadar gidiyor hikaye. az ve öz repliklerle, birçok sahnede fotoğraf hissi yaratarak ve fon müzikleriyle... türünü sevene hitap etse de film, bence arşivlerde yer almalı.
filmde anlatılan olayın 2000'li yıllardaki uyarlamasını kendim bizzat yaşşıyor olduğum şey. vay anasını ben o hatunun slaytlara ööyle bakıp giderken, ben doğmadan evvel bu olayların aynısı yaşanıp filmi bile yapılmış ha!!
neyse şaşkınlık bir yana, elbette yapılacak tı, ne yani? kaç bin yıldır varız, yaşıyoruz, sanki hissettiğimiz, yaşadığımız şeyleri bizden önce kimse yaşamadı mı? gerçekten böyle mi düşünüyoruz? elbette yaşadılar gördüler, ebesinin amnı bile görüp geçirdi binlerce yıldır ne insanlar.. bizim bi özelliğimiz yok hoca..
misal bu filmdeki müzikler, kurgu,yönetmenlik ayrı bir şey uyandırdı bemde ve sonuna kadar izleyip, filmi ondan sonra yorum yap bari abisi şeklinde içimden söylemler kendi kendimi yedi..
aslında hikaye çok basit; gurur, melaknolik aşk, ve yine basit bir hatun sevdası.. evet özetle bu şekilde.
günümüz aşklarına 'bir portreyi sevmek insanı sevmekten daha mantıklı mıdır' sorusunu sordurtan film. karakter öyle güzel aşk ideolojisini bize anlatıyor ki başta karikatür gelen sevme biçimi sonra mantıklı ve saygıya yerini bırakıyor. sevsin kardeşim sevsin. bırak sevsin.
müşfik kenter'in 1965'te bile yaşlı oldugunu filmde açıkca görebiliriz.surete aşık olmak konusunu temel alan filmde aşktan ziyade boyacı halilinki saplantı gibi yansıtılmıştır daha çok.en nihayetınde dönemin koşulları düşünüldügünde yeşilçam için başyapıt oldugu herkesçe kabullenilebilir.aşkın bir tarifininde ilgiyi odaklamak oldugunu cıkarabiliriz filmden.
Metin Erksan'ın en sevdiğim filmidir. her sahnesi bir tablo, bir fotoğraf karesi gibidir. Müşfik Kenter'in şahane oyunculuğu, boyacı Halil'in size değil, resminize aşığım demesi, Halil'in tablo ve üzerinde gelinlik olan mankenle kayığa binmesi, hele hele filmin yağmurlu bir havada başlaması..