yani şimdi şu geceleyin ateşler içinde uyanıp ağzını musluğa dayamak, yeşil bir zeytin tanesi, bir parça mavi deniz, v.s, bunların hepsine de içim gidiyor hani pek bi yakışıyor, teşbihler raks ediyor adeta, al işte diyorum bi sevgiliye söylenebilecek en vurucu bileşimlerden biri, bu kadar övgü yeter, bokunu çıkarmıyım.
lakin "ekmeği tuza banıp yer gibi" hadisesini bir türlü çözebilmiş değilim. ikisi bir arada pek
bağdaşmıyor, hele tat olarak birbirlerini tamamladıkları hiç söylenemez. elbette var ulan bu mısranın bir hikmeti, götünden sallamış demiyoruz tabi ki de, koskoca şair başka bi sitim
bulamayacak mı benzetme yapmak için? hayır yokluktan fakirlikten, damardan vurmak için
diyeceğim, tek başına yer yahu ekmeği, ne diye tuza banıyor? yok yok kesin denemek lazım bunu, belki harbiden güzel gelir insanı, bir banıp yiyeyeceğim ama dikkat çekmesinden korkuyorum, şu an pek bi tuhaf kaçar da...
Ergenlerin ağzından düşürmediği, sanki çok normal bir kelimeymiş gibi bir rahatlıkla söylemeleri ve bu durumun iğrençliği beni çok tiksindirir kendilerinden.