bugün

Bir bilgeye göre, sevgi, iki kişinin birbirini sevmesi değil, ikisinin birlikte bir şeyleri sevmesidir.

Ortak değerlerin kaybedilmesiyle (yahut ortak duygu-düşünce içeriğine sahip olunmadığının ayırdına varılmasıyla), ürün olarak elde edilen "sevgi" de sönük bir hâl almaya yüz tutar.

Eşik, buradadır.
sevmek demek doğru olmaz belki ama hoşlandığım, beğendiğim veya kısa bir süre etkilendiğim birinin -ki ben birinden hoşlanıyorsam bunu ben hariç etrafımdaki herkes, çok zeki olmasına gerek olmaksızın görebilir gözlerimde- beni kıskandırmaya çalıştığını hissetmiştim bir keresinde. üstelik kıskanmıştım da. ama çok kısa bir süre sonra istemsizce buz gibi soğumuştum!

hayatım boyunca bu davranışı ne bir kadına, hele de bir erkeğe yakıştıramadım hiçbir zaman. insan bunu neden yapar ki kendisinden hoşlanan birine? neden böylesi çirkin bir davranışla maniple eder ki karşısındakini? bu samimi, tertemiz duyguları neden harcar? üstelik kendisi de severken...

çünkü sevginin, aşkın en patolojik şekli kazınmıştır kafasına. ''sevmek, aşık olmak zayıflıktır!'' sevgi bir tutumdur bu hayatta ve sevmeyi bilen, sevebilen insan her zaman sever ve bu onu güçlü kılar. asıl zayıflık sevmeyi bilmemektir ve büyük kayıptır.

ve seven insan, zamanı geldiğinde bir gün vazgeçebilir, ama hayattan sadece sevilmeyi öğrenenler her daim ötekine bağımlıdır fikrimce.
artık sıkılırsın, tek başına onu her şeyiyle sevmekten, onu uğruna mücadele etmekten ve bırakırsın ipi uçsun gitsin rüzgarla birlikte.
onun seni sevmediğini kabullendiğin andır.
Artık o insanın gözünde bir değerin olmadığını anladığın andır. Bu durum üzücü ama asıl üzücü olan sevilmediğini bile bile birinin hayatında kalmaya çalışmak. insan yeri geldiğinde gitmeyi de bilmeli. Çünkü her biten şey başka bir şeyin başlangıcıdır.
https://youtu.be/rtltAN7QlVA

son anda binmekten vazgeçtiği otobüs, suskun kalınmış bir telefon araması, sinemada yanında duran boş koltuğa bakış. tamamlanmamış bir cümledir insan.
yalnızlığıyla bile bir araya gelemeyecek kadar ıssız. bütün bunlara rağmen hayat, yine de anlamlı bir cümle kurabilme isteğidir.

insanın kendini tamamlayabilmesi isteği.

-geçemezsin.
Uzun zamandır onu seviyordum. Öyle ki, onu unutamadığımı düşünüp hayatıma kimseyi almamıştım. Bugün anlıyorum ki, değmeyecek birine saplanmışım. Boşuna geçmiş onu düşünürek zaman. iyi ki ayrılmışız diyorum bugün. Çünkü o zamanlarda göremediğim gerçekleri bugün daha iyi görüyorum. Aslında sevdiği kişiden vazgeçen de bendim. Vazgeçmeye bana değer verildiğini görmediğim zaman karar verdim. Ben çabalarken o çaba sarf etmiyordu. Kuru kuruya sevgi sözcükleri de bir anlam ifade etmiyordu. Sevgi sözcüklerde saklı değildir, davranışlara yansıması yoksa bir anlamı yoktur.
her insanın sabır ve sevgi sınırına göre değiştiği su götürmez bir gerçek olan parametredir.
her ne kadar genellemelerden hoşlanmasam da bazı genellemeler insanları sonuca çok daha kolay ulaştırıyor.
bu yüzdendir ki kahlo'ya göre vazgeçme eşiğini okuduğumda herkesin kendinden bir parça bulacağını düşündüm.

kahlo'ya göre bir insandan vazgeçme eşiği:

"+ kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.

+ canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.

+ bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.

+ gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.

+ her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.

+ düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.

+ ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.

+ sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.

+ tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden "sen" olduğun için vazgeçtim.

+ bencil olduğun için vazgeçtim.

bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.

ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.

bu yüzden ben de senden vazgeçtim."

frida kahlo...
yaşamın sonunda önemli olan üç şey var der jack kornfield:
"ne kadar nazikçe yaşadığın, ne kadar sevdiğin ve senin için anlamı kalmayan şeylerden ne kadar zarif bir şekilde vazgeçebildiğindir."

o eşik ona güvenini kaybettiğin anki eşiktir. büyünün yok olduğu andır. samimiyetine olan inancınızın kaybolduğu andır. onu görünce kalbinin atmadığı andır. onu düşündüğünde artık heyecanlanmayıp, özlemediğin andır. artık onun senin olmadığını hissettiğinanladığın andır. ve artık ondan vazgeçebilirim dediğin anki eşiktir.

hiç bir şey veya kimse vazgeçilmez değildir. hayat bile.
Artık sevilmediğinizi anladığınızda, umudunuz tükenince vazgeçiyorsunuz. Yapacak daha iyi bir şey olmuyor çünkü.
Arkadaşlarına karşı seni ezip ezdirdiyse vazgeçme eşliğine çoktan varılmıştır.
Olgunluk, sabır , zahmet , yürek gerek aşka-sevgiye. Çocuk oyuncağı diye ergenler yaşıyor bu sevdayı.
●Aşk dolu yazılarıma meyletmediğine şahit olduğum zaman

●En kötü dönemimde beni uzunca bir süre yalnız bıraktığı zaman

●Kendisi en zor dönemimde beni yalnız bıraktığı halde (ki ben her gün yine de sevgi dolu şekilde 'beni çok yalnız bırakıyorsun diye sitem etsem de umursamadı) "senin beni iyi etme gibi bir niyetin yok" dediğimde 'ben de sen gibiydim sen umursadın mı, sen de bensiz atlatmaya alış' diyerek beni yine kendi başıma bıraktığı zaman

●Aramız kötü iken ben onun gelmesini beklediğimde ama o gelmediğinde, kendisi düşünüp de gelmediği halde ben onu çağırdığımda ise bana 'param yok' sebebini göstererek gelmediği zaman

●Beni öyle kendi başıma atlatmaya bıraktığında minicik çocukların karşısında beni sinirden ve üzüntüden ağlattığı zaman,
sonra da odada yalnız kalıp gönlümce ağlayamayacağım için beni yollara düşürüp sokaklarda ağlamaya mecbur bıraktığı zaman ve bunlardan haberi bile olmadığını ve bu durumdan hiç de rahatsız olmadığını anladığım zaman

●Bunlarin hiçbirini sallamayıp keyfine baka baka Amerika uçak bileti fiyat araştırması yaptığını öğrendiğim zaman

● Tüm bunlar bir araya geldiğinde beni ve ilişkimizi değil sadece kendi gururunu ve kibrini her şeyin önünde tuttuğunu anladığım, bana ve ilişkimize kesinlikle değer vermediğine kanaat getirdiğim zaman...

Bunların bir tanesi veya bir kısmı değil, hepsi birlikte olduğu için bu eşiğe geldim ben. Kendimden de geçtim. Hiçbir şeye karşı bir isteğim ve itimadım yok artık. Yaşam gücümü de yitirdim, aşkımıza ve ilişkimize olan inancımı da.
sevgim bana zarar vermeye başlamış, mutlu olduğum anların sayısı mutsuz olduklarımdan kat be kat düşük ise artık gitme vakti gelmiş demektir...
Kolay bir eşik değildir. Kimse bunu bile isteye yapmaz. Mecbur bırakılmışlıktır. Can yakar.
Aklından “beni seviyor” dediğinde bir kez daha düşündüğün zaman.