devletim yolumu şırnak silopi'ye düşürdü. peki dedik. ama git diyarbakıra ktmye teslim ol dedi. peki dedik. diyarbakır'a geldiğim gün dtp kapatıldı şansımı seveyim. olaylar olaylar. ona da tamam. öğrendik ki silopi'de dağıtım da yok çarşı izni de. kısmetimin gözünü seveyim. dedim bari son sivil günümde yazar olayım. ayar yemeden gidersem gözüm arkada kalır.
edit:niye eksiliyon lan ibne.
oh be gitmeden şunu da söyledim ya sırtım yere gelmez.
hepsi el emeği göz nuru nickimdir. hakkımda fake diyenin alnını karışlarım. ilk girdiğimde neyi ne şekilde yazdıysam son girdiğimde de aynı şeyi yaptım. şimdi buraya defalarca niye atıldığımı yazsam gülmekten altınıza edersiniz. atatürk sözlük yazarı mı ki yazarlarla polemik oluşturacak entryler silinir diye entrymi siliyorsunuz dedim diye ben bu sözlükten atıldım. diğerleri daha komik ama burdan anlatmam.
hiçkimseye bir kere hakaret etmişliğim yok. ebemize dedemize dinimize tipimize edebimize sövmeyen kalmadı, hala aynı isimle yazabiliyorlar.
yazarlarla sataşma diye bir emir kipi var.
yahu yazar dediğinin yazdığı benim içim velinimet. illa ay şekerim ne güzel yazmışsın, bu fotoda harika çıkmışsın mı demek lazım.
bu yüzden 3 kere atıldım. ne tesadüfse hepsi de bayan yazardı. kıh kıh kıh. kesinlikle yönetimi zan altında bırakmıyorum ama.
beni sabah yazar yapan yönetici, ertesi gün atıyor. bir diğerine ben niye atıldım daha dün sabah yazar olmuştum diyorum. cevap gelmiyor. sen en iyisi yeni bir başlangıç yap hocam diye mesaj geliyor. ulan 6 kere yeni başlangıç yaptık yeter.
ben bu sözlüğe her geldiğimde benim kim olduğumu bilerek aldılar. aslında başka birini alıyorlarmış da sonradan ben olduğumu öğrenmiş gibi yapmadılar. bile bile aldılar beni.
ben geldiğimde ben geldim diye mesaj attım zaten çoğu zaman. o da ayrı mevzu.
neyse sıkıldım.
aha şu nicklere bir diyeceği olan varsa hazır ben atılmamışken söylesin hesabımızı görelim.
benim yazarlığımı övmek isterken, kendi yakışıklılığını da araya sokuşturmasına bir anlam veremedim...
şimdi, abdullah, sevgili abdullah; yani mübaşir, evet yakışıklı bir adam olabilirsin, ama senin gibi bir adam, benim yanıma gelince elbette güneşin yanındaki merih gibi sönük ve cılız kalır...
unutma ki benim kalp gözüm açık, şu güne kadar işlediğim günahları toplasan, belki bir karınca benden daha fazla allah' ın yasaklarına isyan etmiş, onları çiğnemiştir...
hayır, anlamıyorum benim gibi mükemmel bir şahsiyet nasıl oluyor da seninle bir araya gelebiliyor ?
ve tabi ki bunların hepsi birer şaka !
evet, kibir insanı böylesine alçaklaştırabilir, hatta şaka yoluyla dahi insanın kalbine girebilir...
hayır, ben ne mükemmel bir yazarım, ne de çok yakışıklı bir adamım...
beni gören züleyha' lar, elma yerine kollarını kesmiyor mesela...
ha, ama abdullah esmer yakışıklısıdır o ayrı... fakat niye bana sürekli gelip, '' yav abi yalnızım mına koyim, nasıl hatun ayarlanır bana bi anlat '' diyor bunu hiç anlayamıyorum mesela...
geçen gün de, kendisine teklif eden kızlardan sıkıldığını ve filipinler' e yerleşmek istediğini söyledi...
demem o ki, kendisiyle karşılaştığımızda galiba gıybetten ve ağızdan çıkan laflardan öyle bir sallanacak ki arş-ı ala, sabah bulacak sofular günaha doymuş bedenlerimizi sokağın ortasında ve bizi taşlatacaklar !
noldu göt ? korktun mu ? bu kadar çok gıybet, bu kadar çok iftira, sonumuz ne ola ? sen avukatsın da, biz neyiz ? hakim mi ? savcı mı ? mübaşir mi ? gardiyan mı ? mahkum mu ? yazar mı ? şair mi ? işsiz mi ? öğrenci mi ? öğretmen mi ? yoksa hiç mi ?
kocaman bir hiç !
haydi sen de iç !
iç !
piç !
sözlük iki hece, sevi yordun beni çok lafta !
şiirlerle savun beni, dörtlüklerle müdafaa et...
gazellerle an adımı, sabah ezanıyla selam et...
"sana durlanmış kelimeler getireceğim
pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler
kelimeler, bazıları tüyden bazısı demir
seni çünkü dik tutacak bilirim
kabzenin, çekicin ve divitin
tutulduğu yerden parlayan şiir"
şiirini seven çocuk. yıkılmasın sakın.
online iletisinde şöyle yazıyor: "sadece ben zekiyim hepiniz salaksınız"
turnusol kağıdı mübarek.
örneğin kendisine bir mesaj geliyor: abuzittin'in zittinini çektin mi?
"efendim" diyorum. "hani zekisin ya anlarsın" cevabını alıyorum.
şirket defterlerini kurcaladım tam 1312 adet "hani zekisin ya anlarsın" tarzında mesaj almışım.
nasıl bir ince dokunduruştur, nasıl beni kendime getiriştir anlatamam.
"hani zekisin ya anlarsın" cümlesini duyar duymaz; allah'ım ben nasıl bir hata yaptım diyorum, tövbe istiğfar ediyorum.
görüldüğü üzere zekasıyla problemi olan ben değilim.
hani fıkrada diyor ya "beni tanıdılar siz kaçın" o hesap.
biri arkamdan salak diye bağırsa ben dönüp bakmam. siz de bakmayın.
dört taraf dağ gözüm, burnum. cudi, gabar, hayırsız dağlar. hava açıksa sadece gökyüzünü görebiliyorsun. sırtını veriyorsun sağın suriye, solun ırak. annen ırak baban ırak sevdiğin ırak. bazen kamyon sesleri duyuyorsun. bu dünyada olduğuna dair tek belirti. girdiğin nizamiye kapısını bile göremiyorsun öylesine ırak. ne yatmak koyuyor ne kalkmak. döneceksin vuslat ırak.
zagreb radyosu tekrar çalmaya başladı götveren... iyi dinle...
'' yahu çok tırt bir yazı yazmışsın, aynı bokum gibi '' demişsin...
benim biricik krizantem çiçeğim,
yağmurla ıslanmış başak tarlalarınının minik fındık faresi,
seni, ekmeği kükürtlü suya banıp yer gibi seviyorum,
sen benim dava arkadaşım,
ondan sonra kandaşım,
sonra fuck buddy' im,
sonra da, bad-el harab' el basra' m' sın...
sana '' sen kudüs kadar güzelsin, ve kudüs kadar çekici '' dersem,
yanlış anlarsın, ve hatta götün kalkar,
istemediğim için o kıl yumaklarıyla örülü tempra müsveddesi götcağızının kalkmasını,
şimdi seni zagreb radyosundan bir türküyle uğurlamak ister bu yeminli fişek;
'' biz üç yeminli fişektik... gürkan, abdullah, kadir... yani, '' gak ''... ''
'' gak '' dedim de aklıma geldi,
'' gak '' bir karga sesidir,
'' gak '' birayı fondiplemiş bir kevaşenin geğirme sesidir,
'' gak '' kenara değil, tam ortayadır,
'' gak '' gülse birsel' in gak' ı değildir,
'' gak '' deyince öpücük, '' guk '' deyince seks' in '' gak '' ı değildir..
kimse anlamayacak biliyorum...
sen anlarsan eğer,
ki şüphem yok,
'' gak bir yaşam biçimidir ''
'' çöldeki vahanın içinden bir yudumluk su içimidir ''
seni seviyorum sütoğlan...
iyi hazırlan, ileride beni savunacaksın...
perihan abla hiçbir erotik çağrışım yapmıyor bana. çünkü bizimki teyzeydi. bahçesinin duvarı yüksekti. kafa üstü düştüm. beton soğuktu üşüdüm. üşüdü. ilkokulda ekmek arası beslenmelerimi yadırgadılar. medeniyet o zamanlar ta ilkokul sıralarında başlıyordu. burnumu koluma silmememi dikte ettiler. sümük zeka belirtisidir itler, kolumda bunun kanıtı dedim dinlemediler. okula para götürülüyordu, karne zamanı parayı veren takdir belgesini çalıyordu. o zamanlar sadece takdir belgesi alacak paramız vardı. babam sağolsun parayı hiç aksatmadı. çökelik ekmek yememiz babamı hep zora soktu. çok borçlandı. hiç çaktırmadı. ortaokulda okuma yazma öğrettiğim, hem de tersten, çocukların nazarında adam olacak çocuktum. zamanla artan dayakların şiddeti okul penceresine sıkışan çocukların sayısını doğru orantılı olarak artırdı. ırmakta yüzmek matematikten daha sahicidir lazımsa metafor. lise ne salakça bir yer. en çok da herkesin salak benim bir deha olmamla alakalı bu. sıkıntı çekiyorsun daha çok şiir okurken kızların saçını beğenmemekten. "bu kendini ne sanıyor ki" düşünceni iki cümle öncesi için aklından geçirdiğini bilmem bile aslında bunun bir kanıtı. ama yine de merhamet ah o baş döndürücü, kusturucu bela. neyse. adam olmayacağım yönündeki telkinlerin kırk üssü miktarla belirtilmesi sizi mi kıracağım lan sözüne sebep oldu.
babam ise daha çok saçlarımın üç numara olup olmamasıyla ilgileniyordu. annem kızlara aşık olmamam gerektiğiyle. zaman o zaman da geçti.
çoğu zamanımı neler yapabileceğimin muhasebesiyle geçiriyorum. bir müzisyen olabilirim ama ekmek almaya markete inmeye üşendiğim için çay hiç tat vermiyor.
kendimi testlere tabi tutmayı düşünmüyorum. bir red gerekiyorsa testin insan yapımı olduğu gerçeğine gerekmediğini belirtmek istiyorum. ben bu resimde at yelesine konmuş rapunzel saçları görüyorum hem de koca ağızlı bir kurt tarafından yenmek üzere olan.
plan yapmayı seviyorum. hepsi yükümlü olduğum insanların beni azad etmesiyle gerçekleşecek.
o zaman cümlenizi seveceğim sevecen yerlerimle. dünya güzel bir yer olacak.
ışık hızında sinirlenmenize bakılırsa sayın hasta, sıkıntılı bir yaşamınız olmuş. harika tespit doktor.
anksiyöz mizaçlı uyum bozukluğu çektiğimi söylüyorlar.
otuzbirden başka çektiğim bir şey yok doktor.