bugün

Üniversitede ilk senesi olan yavru, başıboş, mülayim ceylanı rakiplerinizden önce dikkatini çekerek avlamışsınızdır. Bir iki sempatiklik yapıp gönlünü çelmiş ve şehir merkezinde buluşup hoş vakit geçirmek üzere söz almışsınızdır. Bir iki kafede oturup parkta dolaşılmış ve Ona güzel sözler söyleyip dudağından küçük bir buse de alınmıştır. Yavru ceylanımızın ilk öpücüğüdür bu. Tabii üniversitede ikinci senesi olan siz ilkleri aşmış, insanın üzerinde biriken heyecanı da atmışsınızdır. Ama yavru ceylan öyle midir? Öyle saf ve masumdur ki! Bırakın sizle beraber yemek yemeyi, gözlerinizin içine bile bakamaz utancından.

Gün bitmiş, yurt saatini geçirmemek üzere yavru ceylanımızı otobüse uğurlamaya gelmiştir sıra. Son bir kez sarılır, alnı ağız boyunuza gelen ceylanımıza bi öpücük kondurmuşsunuzdur. El sallayarak otobüsüne biner. Boş bir yere oturur ve otobüs hareket eder etmez heyecanla hihihihi şeklinde gülümseyerek el sallamaya başlar. Siz de üniversitenin yavaş yavaş verdiği olgunlukla recep - tayyip erdoğanın halkı selamlıyormuşçasına- hafif bir tebessümle elinizi havaya kaldırırsınız. Fakat o da ne! Soğuk havada yavru ceylana gösteri yaparmışçasına ceketinizi elinize alıp kaslı kollarınızla gezdiğinize pişman olmuşsunuzdur! Çünkü bağırsaklardan bir gürültü duyarsınız. Yavaş yavaş aşağı tarafa inen bu gürültü hakkari çukurcada terörist avlayan mehmetçiğin taarruz tüfeğinin çıkardığı ses gibi tatatatata diye anüsünüzden çıkmaya başlar. Etrafı kolaçan edersiniz. Bakarsınız ki otobüsün motor sesi sizin motorun sesini bastırdığından duyan yoktur. Üstelik sevgiliniz size hala gülümseyerek el sallıyordur. Bi oh çekersiniz. Midenizin şişkinliği inmiştir ve sevgilinin çıkardığınız seslerden haberi yoktur. Daha da bi gülümseyerek sevgiliye el sallarsınız. O rahatlamanın verdiği hissiyatle elinizi cebinize atıp arkadaşlarınızla ortak aldığınız sigara paketinden bir dal çıkarır ve yakarsınız. Eve doğru yola konulur.