ayrılmak istiyorum bile demez bazıları . bi bakmışsın bitmiş giden gitmiş. bu duruma tercih edilir en azından bitirmek istediğini söylemeye lütfetmiştir.
kabus andir. komaliksinizdir. bunalim evreleri baslar. once bi bira acilir eve kapanilir. keske arkadaslarla disari cikilabilinse. o zaman kafa dagilir icer acilirdiniz. ama evde icince kapaniliyor ice.
bir de bundan daha zor bir an vardir ki, o da ayrilmak istedigini bile soyleyemeyen erkekten ceken kizin icler acisi hali. dusunsenize, kiz tek basina cabalar, ama erkekte tik yoktur. kizin kafayi yemesiyle sonuclanacaktir, bir sonraki evrede. gecmis olsun.
hafızalardan silinmesi gereken anlardandır. aslında silinen şeyler olur ama bunlar terkedildiğiniz gerçeğini değiştirmez. unutulanlar sadece eski sevgilinin o an için zırvaladıklarıdır. bir şekilde söyler sonra arkasına bakmadan çeker gider. sizse onun gidişini donmuşçasına izlersiniz. evet gitmiştir evet her şey bitmiştir. . .
tuhaf bir boşlukta hisseder insan kendini. bir kaç gün böyle leyla gibi dolaşır, üstündeki yük kalkmıştır, alışkanlığın verdiği burukluk hakimdir bünyeye. yoktur artık o. işte öyle bir şey.
einstein in görecelilik kavramını kalbinizde ispat ettiğiniz andır.
bir an, yani o an belkide o ilişkiden dahada uzun süren bir andır.
bir anda, yani o anda tüm ilişki belki bir belki yedi yıl ay yada gün bir an içine sıkışır, belkide sıkışmaz, serpişir yada safları sıklaştırır türlü enstanteneler yapar ama o anı yani anı hissedersiniz. *
sürekli yaptıklarından şikayet eden sevgiliyle konuşurken; nolucak bu durum diye sorduğunda tam pohpohlanmayı, ben ettim sen etme, bir daha olmaz gibi şeyler beklerken akabinde ayrılcaz bu kadar basit demen üstüne dehşet bir şekilde bozulur. daha sonra söylenmesi gereken ise; nasıl oldu rengin değişti.
küçük iskenderden şu ünlü şiiri ona armağan edilmesi gerektir.
dün gece, ağzından ağzıma fışkıran sözcükler
-bir ihanet nüvesi-
ve o gize bürünmüş yaşlı masal kahramanları
ve 'sen sus çocuk' gag'leriyle süslü tiratlar
ve perde kapandı! artık tiyatrolar hela olacak!
artık ayrıldık, aşkımız bir rüzgâr gibi geçti!
aşkımız bir günahtı, ve bir yaz günü bitti!
unut sana yazdıklarımı ve unut sevişmelerimizi
memelerini geri al ve geri ver penisimi
ulan istanbul! bu bana reva mıdır?
ulan o denli sevmişim, müstahak mıdır?
ktirip gidiyorum başınızın çaresine bakın
arabesk dinleyeceğim işte!
rakı içeceğim
intihar edeceğim
kıçınıza kına yakın!
Bir de bu cümleyi kurmadan ayrılma durumu vardır ki allah düşmanıma göstermesin. Çeker gider. Tek kelime etmez. Yaşadığımız onca şeyin hiç mi önemi yoktu ki bir elveda bile etmedin diye sormak istersin her defasında ama buna bile değmeyeceğini düşünürsün ardından. Hayatının en aptal anlarını yaşadığın aylar sonra gelir aklına. Her şeyin bir şaka olduğuna inanırsın saf, temiz bir yürekle. Sanki gelicekmişte hiç bir şey yokmuş gibi devam edicekmişsiniz gibi. Dedim ya safsındır işte. O başka biriyle sevgili olur. Sen hala onu düşünürsün. O bir başka kişiden ayrılır daha da yenisiyle sevgili olur ama sen hala onu düşünürsün. Tam bu sırada onun kötü biri kendininse iyi biri olduğun gelir aklına. Ama hayat hep ona gülmüştür. Sen mutsuzluk çemberinden dışarı çıkamazken o her anın kıymetini bilip gününü gün etmiştir. Aferin lan hayat dersin. Her şeye küstüğün an o andır işte. **