gereksizdir. sevgiliye iyilik yapmak ayrı, fedakarlık yapmak ayrı şey. çünkü fedakarlığın karşılığında nankörlük görürsen üzülürsün, canın acır ama iyilik yaparsan iyilik karşılık beklemeden yapıldığı için alacağın sonuç onun insan olup olmamasına bağlıdır.
genellikle sonucu kıymet bildiren değil de gün gelir yapmasaydın fedakarlıklarıdır. bütün bunlar birbirini iyi tanımak için süre zarfından ziyade, iki çiftin ortak alanında ki anlaşmazlıklardan oluyor. yani sevgililer ama, birbirlerinin ne isteyip neyi beraber planlayacaklarının yerine esasında gizli bencilliklerini ortaya koymaktan oluyor.
2 yıl onun gelmesi hayaliyle yaşadım. Geldi ama olmadı. Geldikten 2-3 ay sonra bitti.
Onu her koşuluyla sevdim. Asla uyumlu olmasak da. Kime anlattıysam gülüp geçse de.
Ağlamak. Sadece tuzlu suyu diye bakmayın gözyaşına.. Duygulardır o akan yaşlar aslında. Hüzündür, sinirdir, çaresizliktir. Gözyaşları önemlidir, gözyaşları çok şey anlatır.. biri için akıyorsa o en büyük fedakarlıktır benim için.
Değiştim ben.
Onun istediği kişi olmaya çalıştım ama süre yetmedi.
Onunla tanışıncaya kadar neredeyse her dakika dinlediğim müzik türüne ihanet ettim.
Hobilerime ihanet ettim.
Yapmaktan gerçekten zevk aldığım şeyleri bırakıp o istiyor diye aslında yüzüne bile bakmayacağım, hiç işimin olmayacağı uğraşlar edindim.
Onun "bu mükemmel" dediği şeyleri yapmaya, o olmaya çalıştım.
Olmadı.
Yalanlarina inanmak, hoş görmek, o mutlu olsun diye onu mutlu eden şeylerle meşgul olmak, dünya nüfusunu bir kişiye indirmek evet kendini de yok saymaktir.
Hususi not: bu entryde yazılanlar bizzat tarafımdan yaşanmış hayal mahsulü olmayan gerçeklerdir.
Üniversiteye başladık efendim okuduğumuz bölüm itibariyle de elini sallasan erkeğe çarpıyor. Normal arkadaş oluyorsun beğenmediğine yüz vermiyorsun derken çok uzun sürmedi bu süreç. Hayatta belki de en yapılmaması gerektiğini düşündüğüm şeylerden biri aynı sınıftan aynı iş ortamından birisiyle sevgili olmak. Her an dip dibe olmayacaksın, sıkıp boğmayacaksın, biraz özleyeceksin, en azından buluşunca birbirine anlatacağın bir şeyler olacak.
Neyse.
Sınıfta bir çocuk var daha önceden defalarca konuştuğum ama hiç alıcı gözle bakmadığım. Birinci sınıfın sonlarına doğru tam da geldi bahar ayları gevşer gönül yayları sözünü doğrular şekilde bizim muhabbet flört yönünde ilerledi. Sevgili olmak istediğini ilk söylediğinde reddettim, çünkü çok kısa bir zaman önce sınıftan başka bir çocuk bana açılmıştı ve ben onu kırmak istemiyordum. Ama bu reddediş konuşmamıza engel olmadı çünkü muhabbet etmek hoşuma gidiyordu, etkileniyordum. Bahar şenlikleri zamanına gelindiğinde artık resmen sevgili olmuştuk.
Zaman geçtikçe daha fazla tanıdık birbirimizi tanıdıkça daha da sevdik. Gariban bir çocuktu. Çok zor şartlar altında okuyordu. Annesi çocukken babasını terk etmiş. Annesi de babası da farklı insanlarla evliydi. Çok büyük maddi zorluklar çekiyordu. Benim ailemin maddi durumu nispeten daha iyiydi. Ne zaman paraya sıkışsam babamı aramam yetiyordu.
Gel zaman git zaman samimiyet arttı, daha da bağlandık, aşık olduk. Bir zaman sonra Ben yurttan eve çıktım. Sevgilim normalde babası ve üvey annesi ile aynı evde yaşıyor zaman zaman da bende kalıyordu. insanın işi ters gitmeye görsün babası cezaevine girdi. işler iyice çığırından çıktı. Üvey anne evden kovuyor sürekli, tek kuruş maddi destek yok. Ben tek kişilik paramı iki kişi için yetirmeye çalışıyorum. Oturtup zorla ders çalıştırıyorum. Paramın son kuruşunu dahi onun için harcıyorum. Gezmek yok, eğlenmek desen hiç yok öğrenci harçlığıyla resmen ev geçindiriyorum. Bu arada sevdiğim adam resmen benim eve yerleşti. Ev arkadaşım var, kızcağız ağzını açmıyor gelmesin rahatsız oluyorum demiyor ama ben içten içe rahatsızlık duyuyorum. E tabi yıllar geçti aradan bu süreçte bazı yaramazlıklarını yakaladım. Bir şekilde beni sevdiğine ikna oldum görmezden geldim. Çünkü çok seviyorum, çok aşığım. O benim evleneceğim adam ve benim bütün gelecek planlarımda o var. Biz böylece 4 yılın sonuna geldik. Mezun olduk ailemin yanına döndüm. Yazın bir süre ailemin yanında kaldım, öğrenci evini kapatmak için tekrar döndüm. Evi bilerek geç kapatıyorum çünkü sevgiliyi görmek için bahanem olsun, hem de kirası ödenmiş ayın sonuna kadar açık dursun diye düşünüyorum.
Velhasıl, döndüm tekrar. Her zamanki gibi canım sevgilim geldi evime. Sonra acil bir yere gitmesi gerekti. Apar topar kalkıp gitti eşyaları bende kaldı. Beni de şeytan dürttü hadi karıştır bilgisayarını diye. O zamanlar msn vardı, sohbet dosyaları bilgisayarın c diskinin bilmem neresine yedeklenirdi. Sadece bir dosya, öncesi ve sonrası silinmiş orada bir başına unutulmuş tek bir dosya onun beni aldattığını öğrenmeme yetmişti. Diğer hanım kızımızla bir süre görüşülmüş, bu sürenin bir kısmında ben yanındaymışım hatta. Cinsel ve duygusal fanteziler kurulmuş, ne kadarı gerçekleştirilmiş bilmem, dışarı da görüşülmüş, bütün gün mesajlaşılmış. Bütün bunlar okuduklarımdan çıkardığım şeyler. Neyse ertesi gün beyimiz geldi. Kızın ismini söyledim, kim dedim. Uydurdu bir şeyler. Yalnız ne bildiğimi ne kadar bildiğimi en baştan belli etmiyorum. O da kıvırma politikası izliyor. Baktı olmuyor tahmin ettiğinden fazlasını biliyorum, daha fazla uzatmadı itiraf etti aldattığını. Zaten söylenecek fazla söz de kalmamıştı ayrıldık.
Benim için en acı veren kısmı da şuydu. Bu zatı muhteremin beni aldattığı hatun benden 7 yaş küçük idi. Henüz 22 yaşındaydım yaşlılık psikolojisine de giremezdim. 15 yaşında lise bebesiyle aldatılmıştım ve allah bilir kaç kez cebine para koyup onun yanına uğurlamıştım paşamızı. Zorla ders çalıştırarak mezun olmasını sağlayarak, Kendi imkanlarımdan maddi manevi fedakarlık ederek ve enayi yerine konarak aldatılmıştım.
Çok sürmedi 7-8 ay sonra pişman oldu döndü. Ama artık dönüşü yoktu bu işin.
Böyle de acınası bir anıdır bu hayatımda. 3 yılımdan fazlasına mal olmuştur.
boşa yapılmış fedakarlıklardır(mış). fedakarlık yapılır yapılmasına da, değmediğini anladığı zaman çok üzülüyor insan. çok koyuyor. kimin için ne yapmışız diye kendini sorguluyorsun.